Seçimler yaklaşıyor. Seçim dönemleri tüm toplumsal kesimlerin umutları, beklentileri, heyecanları ile dolar ortalık. Demokrasinin baharıdır seçim.
Beklentilerimizin gerçekleşme ihtimaline yakınlaştığımızı hissederiz.
Hadi gelin sesli düşünelim şimdi.
Bu seçimde kimlerin ne umudu var?
Mesela;
Kemalist- laik seçmenin din ve devlet işlerinin sepere edileceğine, bilimsel eğitim politikalarının başlatılacağına, bürokrasinin ve siyasetin dinî jargonlardan ve uygulamalardan arınacağına, Türkiye’nin tarihsel “muasır medeniyet” serüvenine ulaşma yolculuğunun süreceğine dair umudu var mıdır?
Aleviler umutlu mudur mesela?
Mezheplerinin devlet katında en az sünnilik kadar itibar göreceğine, kamuda Alevilerin üst makamlara rahatlıkla gelebileceğine, çocuklarına devlet okullarında kendi inançlarını öğretebileceklerine, ibadethanelerinin en az cami kadar kıymet göreceğine yakın hissediyorlar mıdır kendilerini?
Azınlıkların endişeleri ne durumdadır?
Devlet eliyle katledilmiş temsilcilerinin katillerinin bulunacağına, soykırımlarla, yağmalarla yüzleşileceğine, adlarının başına “afedersin” konmadan, akvaryumdaki Japon Balığı muamelesi görmeden bu ülkenin eşit ve onurlu birer yurttaşı gibi hissedeceklerine inanıyorlar mıdır?
Ya kadınlar?
Siyasetçilerin durmadan organlarından, kıyafetlerinden, sokakta nasıl davranacaklarından, nasıl doğuracaklarından bahsetmeyeceği bir Türkiye bekliyorlar mıdır seçimlerden sonra? Her gün öldürülme, tecavüz ve taciz korkularından, gördükleri şiddetten, fıtratları gereği tam eşit olamamaktan çok sıkılmış olamazlar mı?
Ya Tayyip Erdoğan?
O, Cumhurbaşkanı olduğu hâlde umutlu mudur sizce?
“İktidarımı kaybedersem beni bitirirler” korkusundan, hayatı boyunca iktidarda kalabilmek zorunda olmanın getirdiği ruh hâlinden, toplumun yarısından fazlasının ona duyduğu nefretten, en yakınlarına dahi güvenemez hâle geldiği paranoyadan memnun mudur?
Bu seçimlerden sonra huzur bulacağına dair beklentisi var mıdır?
Yargının, polisin, askerin, işçinin, LGBT bireyin, milliyetçinin, esnafın, gazetecinin, akademisyenin, gencin, çocuğun…
Soruları istediğimiz kadar çoğaltalım cevap hep “hayır” olacaktır.
Peki ya Kürtler?
Tarihlerindeki en yüksek oy oranına sahipler. “Bir avuç terörist” diye adlandırılan mücadeleleri milyonlarca insanın “halk hareketi” kimliğine büründü bile. Bölgede IŞİD ile savaştıkları için dünyanın gözbebeği hâline geldiler. Rojava, Kobani deneyimleri ile kazandıkları moral değerleri gelecek kuşaklara miras bırakacaklar.
Artık anadillerini öğrenmelerini, yaşadıkları kentlerde yönetimin ortağı olmalarını, varlıklarını, kültürlerini garanti altına almalarını durdurabilecek hiçbir güç yok karşılarında.
Peki, bu kadar büyük bir umuda sahip Kürtler ne yapıyor?
Gerçek niyetlerini gizleyerek, hepimizi kandırarak, AKP ile anlaşarak, Kürdistan’ı kurup bizleri Erdoğan’ın hırslarına mahkûm bırakıp gidecekler mi?
Tüm kazanımlarını Kürt gençliğinin bekası için kullanarak memleketin Batı’sından kopacaklar mı?
Hayır, Kürtler bize bir şey anlatıyor, duymuyor musunuz?
Bu umudumuzu, bu heyecanımızı, bu gücümüzü birleştirelim mi diyorlar…
Seçimlerde çıkaracağımız vekilleri paylaşalım mı diyorlar…
Bütün toplumsal kesimlerle buluşalım mı, mücadeleyi ortaklaştıralım mı diyorlar…
Birlikte yaşayalım mı diye soruyorlar.
Birlikte kazanalım, birlikte özgürleşelim, birlikte sevinelim, çocuklarımız birlikte büyüsün istiyorlar.
Yıllarca uğrunda mücadele ettikleri tüm kazanımlarını önümüze bırakıyorlar.
Kürtler bize bir şey söylüyor.
Bu seçimlerde sadece Kürtler bir şey söylüyor üstelik.
Duysak ya…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.