Bazen, sabahleyin diğer gazetelere bakarken “acaba biz başka bir ülkede mi gazete çıkartıyoruz” diye düşünüyorum.
Önceki gün polis, Kamu İhale Kurumu’nu bastı.
Birçok yöneticiyi gözaltına aldı.
Karayolları, Devlet Su İşleri gibi büyük devlet kuruluşlarının da aralarında bulunduğu kurumların düzenlediği kırk ihaleye fesat karıştırıldığını iddia etti.
Ve, dün bu haber bizden başka hiçbir gazetede manşet olmadı.
Diğer gazeteler bu haberi “yeterince” önemli bulmamışlardı.
Bugün haberle ilgili diğer ayrıntılar da ortaya çıktı.
Fesat karıştırılan ihale sayısının yetmişe yükseldiği açıklandı.
Bu iddialarla ilgili olarak iki büyük müteahhit hakkında yakalama kararı çıkarılmış, sınırlar uyarılmıştı.
Aranan müteahhitlerden biri Kasımpaşa Spor Kulübü’nün ikinci başkanıydı.
Diğerinin Kuzey Irak’ta bir milyar dolarlık yatırımı olduğu söyleniyordu.
Ankara-Konya Karayolu gibi kapsamlı ihaleler almışlardı.
Herkes başka işlerle uğraşıyordu ama bu devlet ihaleleri sistemin kara deliklerini oluşturuyordu.
Bu “kara delikleri” öyle kapkara tutmakta da iktidar partileriyle muhalefet partileri anlaşıyorlardı.
Çünkü siyasetin finansmanı önemli ölçüde “müteahhitler” tarafından karşılanıyordu.
AKP, Avrupa Birliği’nin “ihale yasasını” kabul etmemekte çok direndiği halde muhalefetten bu konuda hiç ses çıkmadı.
İktidar partisi, ihale kanununu defalarca değiştirdi, hiçbir muhalefetle karşılaşmadı.
Hiçbir parti ya da yayın organı ona, “Neden AB’nin ihale yasasını kabul etmiyorsun” diye sormadı.
Bakın, hemen hemen bütün depremlerde en çok devlet binaları yıkılır.
Niye?
Çünkü devlet ihaleleri bir çiftliktir, bu ihalelerle yapılan binalar, okullar, yollar, barajlar Avrupa standartlarına uymazlar, kullanılan malzemeler gerektiği gibi denetlenmez, çürük çarık yapılara devlet hazinesinden milyonlarca lira aktarılır.
Halkın parası çalınır ama daha önemlisi halkın canı çalınır.
O yıkılan binalarda insanlar ölür.
Kimse aldırmaz.
Partiler aldırmaz.
Gazeteler aldırmaz.
Halk dediğin nedir ki, milyonlarca insan, biraz ölseler ne olur, koskoca politikacılarla gazeteciler onlarla mı uğraşacak.
Uğraşmazlar.
Siz hiç ihale yasasıyla ilgili bir tartışma dinlediniz mi, siz Avrupa Birliği’nin ihale yönetmeliğiyle Türkiye’nin ihale yönetmelikleri arasındaki farkları biliyor musunuz, niye aramızda böyle farklar olduğunu anlatan bir politikacıya rastladınız mı?
İzninizle size iki soru sorayım.
Türkiye mi yoksa Avrupa Birliği mi insanlarını daha çok önemser?
Türkiye’nin ihale yasasının Avrupa Birliği’ninkinden farklı olması burada yaşayan insanların lehine midir değil midir?
Bu soruların cevabı, yaşadığımız ülkenin sistemini tabak gibi ortaya koyar.
Burası insanını önemsemeyen bir sistem kurmuştur, insanlarını öldürme pahasına müteahhitlerini zengin etmeyi tercih eder, o müteahhitlerin paralarının bir kısmı da partilerin kasalarına “bağış” olarak akar.
Bir de düşünün ki bizim yasaların ve yönetmeliklerin entipüftenliğine rağmen bu yasalara uymayanlar var, bunu düşündüğünüzde işin vahametini daha iyi kavrarsınız.
Bu son “ihale operasyonunda” rüşvet belgelerinin ele geçtiği ileri sürülüyor.
İşin en matrak tarafı da rüşveti aldığı iddia edilen insanlar, bu tür yolsuzlukları önlemek için kurulmuş bir kurumun yöneticileri.
Bizim dün iç sayfadaki başlıkla söylersek, “kurda kuzuyu emanet etmişler”, etrafta bu kadar çok kurt olunca kuzuyu da kurda vermek ortak bir eylem olur elbette.
Yesin kurtlar kuzuyu, kimin umuru.
On yıldan beri iktidarda olan AKP’yi “e hadi” diye boşuna iteklemiyoruz, AKP sistemin hoşuna giden yanlarını değiştirmeye yanaşmıyor çünkü.
İhale yasası niye değişmez?
Niye Avrupa standartlarına uyum sağlanmaz?
Askerî vesayet mi engel, Ergenekon mu engel, bu yasayı değiştirince askerî vesayet mi gelecek?
Niye değiştirmiyorlar?
Müteahhide insan canından daha çok önem veriyorlar da ondan değiştirmiyorlar.
Muhalefetle medya da onlara katılınca, yolsuzluğa yol alabildiğince açılıyor.
“Yetmiş devlet ihalesinde yolsuzluk var” deniyor, medyada heyecanlanan yok.
Bu da “özel şartlara sahip” Türkiye’nin liberalizm anlayışı herhalde:
Bırakınız yıkılsınlar, bırakınız ölsünler.
Ölüyorlar zaten.
“Kurtların sessizliği” böyle devam ederse daha da ölecekler.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.