Kuruluşundan beri, Türk devletinin, Kürtçeyi bitirme, yok etme politikası, uygulamaları hiçbir zaman değişmemiştir, çeşitlenerek, derinleşerek sürekli devam etmiştir, etmektedir. Örneğin, 2010'lu yıllarda, "Açılım Süreci" diye adlandırılan sınırlı yumuşama döneminde "Türkiye'de yaşayan diller" adı altında birkaç üniversitede Kürtçe bölümlerin açılması, gerçekte Kürtçeyi bitirmeyi amaçlayan politik bir manevradan öte bir şey olmadığını şimdi çok açık bir şekilde görüyoruz.
Muş Alparslan Üniversitesi'nden Prof. Dr. Abdullah Kıran'ın bugün (30.08.2017) Serbestiyet sitesinde yayımlanan yazısından kimi bölümleri burada aktarmak konuyu daha iyi açıklayacaktır:
"Bu ülkede [Türkiye'de yani] değişim anlamındaki en heyecan verici gelişmeler, Kürt meselesinin çözümü hususunda atılan adımların hayat bulmasıyla yaşandı. Kürt dili üzerindeki baskıların gevşemesi, Kürtçenin eğitim ve öğretim alanında kullanılmasına ilişkin düzenlemeler, somut değişimin işaretleri olarak çoğu insanda büyük umutlar uyandırdı. TRT Kurdî’nin yayın hayatına başlaması, üniversitelerimizde Kürtçe yüksek lisans ve daha sonra lisans düzeyinde bölümlerin açılması, Bingöl Üniversitesi ve Muş Alparslan Üniversitesi’nin ortaklaşa açtıkları Kürtçe doktora programı, Türkiye’nin artık Kürt vatandaşlarını da kucaklayacağı; kimsenin din, dil ve renginden ötürü bir ayrıma tabi kalmayacağı bir sürece girdiğinin somut delilleri niteliğinde adımlardı. Ayrıca bu gelişmeler Türkiye’de demokrasinin en büyük kazanımlarını teşkil etmekteydi. Zira Kürt meselesi çözüm yoluna girdiğinde bu ülkenin demokrasi meselesi de rayına oturmuş olacaktı.
(…)
Şimdi sağ olsun devletimiz TRT Kurdî’yi açtı; kimi üniversitelerimizde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açıldı ve bu adla açılan bölümlerimiz ilk mezunlarını verdi. Mardin Artuklu Üniversitesi zaten son birkaç yıldır mezun vermekte. Şimdi Muş Alparslan, Bingöl ve Munzur üniversiteleri de lisans düzeylerinde mezun vermeye başladı. Yüksek lisans düzeyinde mezun veren Dicle ve Yüzüncü Yıl üniversiteleri de mevcut. Tabii lisans düzeyinde öğrenim veren tüm üniversitelerimizde Kürt dili alanında yüksek lisans programları da bulunmakta.
Bundan beş yıl önce Muş Alparslan Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldığında, bölüme kayıt yaptıran öğrenciler çok yüksek puanlarla gelmişti (450 puan üzeri alanlar vardı). Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde, en iyi bölümlere kayıt yaptırabilecek öğrenciler Muş Alplarsan Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünü tercih etmişlerdi. Bu yıl o çocuklar, Kürtçe öğretmeni olmak umuduyla mezun oldu. Lakin atanamıyorlar. Kürtçe öğretmeni olamayınca gardiyan olmak için başvuruda bulunanlar olmuş, ancak diplomalarında Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü yazıldığı için derhal reddedilmişler. Hâlihazırda lisans ve yüksek lisans düzeylerinde eğitim almış ve Kürtçe öğretmeni olmayı bekleyen binlerce genç var. Devletimiz senede bir-iki kez on binlerce öğretmen atar; buna karşılık her dönem sadece bir veya iki Kürtçe öğretmeni atanır.
(…) Şimdi bizim devletin, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunlarını, bırakın Kürtçe öğretmeni yapmayı, gardiyan bile yapmamasını nasıl izah edeceğiz?"
Durum şudur. Devlet, daha önce dilimizi yasaklayarak yok ediyordu, şimdi ise, dönemin şartlarına uygun bir şekilde, dili göstererek değersizleştiriyor, itibarını sıfırlayarak çürütüyor ve nihai olarak yok etmeye çalışıyor. Her iki politikayı karşılaştırdığımızda, şahsen, "yasak" politikasının daha "mertçe" olduğunu düşünüyorum. Çünkü, hiç olmazsa, doğrudan "Seni yok ediyorum" diyordu. Şimdi uygulanan politika çok daha beter tiksindiricidir.
Kürtçeyi bitirmek için akla gelebilen her şeyi uygulamaktan çekinmeyen devletin, ne yaparsa yapsın, hiçbir zaman "Kürtçeyi bitirdim, Kürdlük diye bir şey kalmadı" diyerek rahatlayabileceğini, sevineceğini sanmıyorum. Hayır!
Bu yazı ilk olarak zazaki.net'te yayınlanmıştır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.