Altını çizmek gerek:
'Çözüm sürecinde son safhaya yaklaştığımızın tespiti içindeyiz.'
Meclis'e sevkedilen 'çerçeve yasa' bağlamında sarfedilen bu sözler çözüm sürecinde kordinasyonun sorumlusu Erdoğan'ın bu konudaki sağ kolu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'a ait.
''İki yasa var, bunlar çıkarsa Kürt sorunu bu çerçevede çözüme kavuşacak, sürecin sorunsuz bir şekilde çözüme kavuşacağına dair umudum var...'
Bu sözler de Öcalan'a ait.
Nisan ayı sonunda İmralı'ya giden BDP heyetinden Pervin Buldan tarafından basına aktarıldılar…
Geçmişi var.
Bir süre once Diyarbakır'da yapılan Çalıştay sırasında Beşir Atalay, 'siyasi heyetlerle görüşüyoruz, somut, tarihli, takvimli bir yol haritası üzerine çalışıyoruz. Yasa gerekirse Meclis'e de gideceğiz…' demişti.
Aynı dönemde Kürt sorunu çerçevesindeki olumsuz gelişmelere, örneğin Lice olaylarına, bunu takip eden Kandil ve KCK'nın savaş ilanı havasındaki çıkışlarına rağmen, Öcalan da benzer bir eğilimdeydi.
HDP heyetiyle yaptığı görüşmede umutlu olduğunu, somut görüşmelerin başladığını söylüyor, Lice olaylarından sonraki sert havayı 'barış sürecinin bozulmasına izin, tahriklere imkan vermeyin izin vermeyin' diyerek yatıştırıyordu.
Beşir Atalay'ın iki gün önce Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını söylediği, ardından Meclis'e sevkedilen 'çerçeve yasa', tarafların olumlu açıklamalarını teyit etti.
Bu yasa gerek varlığı gerek içeriğiyle çözüm sürecinde yeni bir aşamaya gelindiğini gösteriyor, çözüm sürecinin unsurlarını da tanımlayarak 'resmileştiriyor'.
Yasa tasarısının ikinci maddesi 6 hususun altını çiziyor. Bunları üç grupta toplamak mümkün.
1. Hükümete yurtiçi ve yurdışında kişi ve yapılarla görüşme yapma ve bu konuda görevlendirme yetkisi
2. Silah bırakan örgüt mensuplarının entegrasyonunu sağlama yetkisi,
3. Çözüm sürecinin tamamlanması için siyasi, hukuki, ekonomik, kültürel adımları atma yetkisi
Kabul etmek gerekir ki, çözüm sürecinin ilk gününden bu yana, Nevroz'da Öcalan'ın mektubunun okunması, İmralı temasları, Akil İnsan Heyetleri gibi siyasi adımların yanında, ilk kez, bu denli somut ve açık bir hamle yapılmış oluyor.
Yasanın varlığı çözüm sürecinin ana unsurlarını (yasal adımlar, silahsızlandırma ve entegrasyon) tanımladığı gibi, dolaylı olarak tarafları olduğunu, görüşmeleri ima ediyor ve güvence altına alıyor.
Müzakere kelimesinin yokluğu, tarafın tanımlanmaması, terör vurgusu yasanın eksikleri gibi görünse de, temel olarak, yasa işaret ettiği nokta beklentileri karşılayacak, süreci ayaklarının üzerine oturtacak nitelikte görünüyor.
Atalay'ın bu konudaki şu yorumuna dikkat çekmek de fayda var:
'Bu şekilde devlet kurumlarının kendi kuruluş kanunları çerçevesinde çözüm sürecinde katkı verecek konuları belirleyebilmeleri ve gerekli çalışmaları yapmaları da kolaylaşmış olacaktır. Yasa, süreç kapsamında temas diyalog, görüşme gibi siyasi irade ve kararlılık getiren konularda bir Bakanlık veya kurum işlemi yerine, Bakanlar Kurulu kararı alınması ve görevlendirme yapılması yoluyla konunun bir hükümet politikası olarak idare tarafından daha hızlı ve etkin şekilde uygulanmasına imkan sağlanmaktadır. Genel bir düzenlemedir. Sonraki çalışmalar için genel perspektif sunmaktadır…'
Şunu ekliyor Atalay:
'Bu çerçevede yasa halen çalışmaları devam eden, sürece ilişkin daha detaylı somut adımlar içeren yol haritası ve eylem planına temel teşkil edecektir.'
Yeni bir sayfa daha açıldı.
Bu sayfa meşruiyet ve niyet açısından hayatidir.
Bundan sonrası, çözüme ilişkin somut adımlar, yol haritası ve eylem planıdır.
Bu metnin Öcalan'la temas halinde hazırlandığına, onun, sohbetten görüşmeye geçiş koşuluna da uygun olduğuna şüphe yoktur.
Dolayısıyla nevi şahsına münhasır olsa da bir müzakere süreci şimdiden başlamış demektir.
Barış sürecine, 2013 Ekim'den itibaren atılan adımlara, Ekim devrimi ifadesine kaş kaldıranlara rağmen, bir 'devrim' geliyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.