Tam da Türkiye Kürdistan meselesinde strateji değiştiriyor; Kürt-Türk ittifakı temelinde bölge Kürtleriyle ortak bir gelecek kurmak istiyor derken işler yeniden sarpa sardı.
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Musul’u ele geçirince iyiye doğru giden süreç tersine dönmeye; Türkiye-Kürt ilişkileri kötüleşmeye başladı.
Zira IŞİD’in Musul’un ardından önce Şengal’e, sonra da Maxmur’a saldırması ve Hewler’in kapısına dayanması Türkiye’yi 'kardeşlik' ve 'ittifak' sınavında sınıfta bıraktı.
Türkiye, tehdit yakına gelmiş ve hayati bir önem arz etmişken bile 'stratejik ortağı' olduğunu söylediği ve 50 yıllık petrol anlaşmaları imzaladığı Güney Kürdistan yönetiminin yanında yer almadı. Yer almak bir yana kendisinden beklenenin aksine kılını bile kıpırdatmadı. Deyim yerindeyse üç maymunları oynadı.
Oysa IŞİD saldırınca Barzani yönetimi yönünü Ankara’ya çevirmiş, onu yardıma çağırmıştı. Ancak, Ankara güney Kürtlerinin çağrısını duymazdan geldi.
Buna karşın, kendisinden herhangi bir talep olmamasına rağmen -sürpriz bir biçimde- İran yardıma geldi. İran, Güney Kürdistan yönetimine silah başta olmak üzere her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu söyledi.
Güney Kürdistan sözde Türkiye’nin stratejik ortağıydı ama dar günde yanında olan Türkiye değil, İran’dı! Bu durum Kürdistan-Türkiye ilişkilerinde ciddi bir kırılma yarattı. Ankara Barzani’yi hayal kırıklığına uğrattı.
Barzani’nin sağ kolu Fuad Hüseyin yaşadıkları hayal kırıklığının boyutlarını Türk medyasına açık bir biçimde anlattı.
Bu hayal kırıklığı aynı zamanda Güney yönetimini başka projelere katılmak zorunda da bıraktı. Türkiye-Güney Kürdistan ilişkilerinden rahatsız olan Amerika bu fırsatı kaçırmadı.
Musul sonrası Irak’ta yeni bir siyasal süreç başlattı.
Bozulan Erbil-Bağdat ilişkileri Amerika -ve İran’ın- gözetiminde yeniden onarıldı. Kürdistan Parlamentosu Maxmur’da kanlı çatışmaların devam ettiği günlerde Bağdat’ta kurulan yeni hükümete katılma kararı aldı. Ve böylece Türkiye ile Güney Kürdistan yönetimi arasından imzalanan başta petrol sevkiyatı olmak üzere bütün ikili anlaşmalar da başka bir bahara kaldı.
Öte yandan IŞİD’in Şengal ve Maxmur'a saldırması sadece Türkiye-Güney Kürdistan ilişkilerini değil, kuzeydeki Çözüm Süreci’ni de olumsuz etkiledi.
AKP Hükümeti IŞİD’e karşı açık tavır almak ve katliamdan kaçan Êzîdîlere kucak açmak yerine bir kez daha başını kuma gömmeyi tercih etti. Bu da Kürtler arasındaki AKP-IŞİD işbirliği algısını daha da güçlendirdi.
IŞİD’in on gün önce Kobanê’ye saldırması, durumu tamamen değiştirdi. KCK bunun 'düşmanca' bulduğunu, HPG ise 'açık savaş ilanı' olduğunu söyledi.
Kürt Özgürlük Hareketi haklı bir biçimde Kobanê saldırısından AKP Hükümeti’ni sorumlu tutuyor. Hükümetin bu çeteyle arasına mesafe koymadığını; içli dışlı olduğunu belirtiyor. Bu da kuzeydeki Çözüm Süreci’nin geleceğini tehdit ediyor.
Kaldı ki önceki gün Kürtlere Kobanê için 'seferberlik' çağrısı yapan PKK Lideri Öcalan da hükümeti ciddi biçimde uyarıyor. Kürt tarafı hükümetten çetelerden desteğini çekmesini ve sürecin gerektirdiği adımları atmasını istiyor.
Böyle devam etmesi halinde önümüzdeki günlerde 'yol haritası' açıklanacak olan sürecin bir anlamı kalmayabilir. Ve Türkiye güney Kürtleri ve Barzani’den sonra, kuzey Kürtleri ve Öcalan’ı da kaybedebilir.
Dolayısıyla 'Kürt-Türk ittifakı' da bir başka bahara kalabilir ya da gerçekleşmeyebilir.
Durum ciddi ancak, Türkiye bunun gereklerini yerine getirmek yerine bir ileri iki geri gitmeye devam ediyor.
Türkiye’nin bu tavrı da asıl olarak Amerika’yla yaşadığı Kürdistan rekabetinden kaynaklanıyor. AKP Hükümeti’nin IŞİD’le ilişkisine de bu pencereden bakmak gerekiyor.
AKP'nin IŞİD’le ilişkisi sanılanın aksine‚ stratejik' değil 'taktik' düzeyde sürüyor. AKP daha doğrusu Yeni Türkiye, IŞİD’e Kürtleri kendi denetiminde tutabilme ve boyun eğdirebilme, amacıyla destek veriyor.
Bölgenin yükselen gücü Kürtleri bu sayede geriletmeye ve kendine mecbur etmeye çalışıyor.
Ancak, burası Ortadoğu ve burada 'deveden büyük fil var.'
Türkiye IŞİD üzerinden Kürtleri dizayn etmeye çalışırken Amerika da aynı IŞİD üzerinden Türkiye'yi hizaya getirmeye çalışıyor!
Türkiye IŞİD’i Kürtlere ve Kürdistan’a karşı kullanırken, Amerika’nın başını çektiği küresel sistem de Türkiye’ye karşı kullanıyor!
'Etme bulma dünyası' diye boşuna dememişler ama Türkiye’nin bunu sürdürme şansı bulunmuyor.
Barzani’den sonra Öcalan’ı da kaybetme aşamasına gelmiş bir Türkiye’ye bölgesinde güç olması şurda kalsın ayakta kalma şansı da görünmüyor.
'Yeni Türkiye’nin Kürtler ve Kürdistan olmadan varolamayacağını görmesi gerekiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.