Başbakan Erdoğan, “İmralı süreci” için adeta ayar veriyor. Gaziantep’in Nizip ilçesinde üç gün önce yaptığı konuşmada, “Tutturmuşlar; ‘Kürt sorunu’... Ben Kürt sorunu diye bir şey tanımıyorum.
Kürt kardeşimin sorununa evet, Kürtçülüğe hayır…” dedi. Sayın Erdoğan bunu yeni söylemiyor. Epeydir, ısrarla terör sorunu ile Kürt sorununu ayırt ediyor. Dün de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada tekrar altını çiziyor: “Gaziantep büyüyor da Van niye büyümüyor? Atılım yapamayan illerimiz, terörün engelleyici rolünü iyi sorgulamalıdır.”
Yeni süreçte, Sayın Başbakan’ın bu duruşu belirleyici olacaktır. Bu duruş, terörle mücadele ile Kürt sorununu kesin olarak ayırıyor. Başbakan’ı eleştirebilirsiniz ama o kararını değiştirmeyecek. Terörü ve şiddeti, pazarlık konusu yapmadan, taviz vermeden bitirmeye kesin kararlı. Çözüm olarak kuvveti tercih ettiğinden değil. Terör bitirilmeden, Doğu ve Güneydoğu’ya huzur ve barışın gelmeyeceğini/ gelemeyeceğini bildiği için duruşunda ısrarlı. Terör biterse, şiddet sona erdirilirse BDP’nin, bölgedeki önemli bir seçmen kitlesinin baskılardan, esir alınmaktan kurtulacağını ve hür iradesiyle hareket edeceğini görüyor, biliyor. Daha da önemlisi, terörün Türkiye’nin ayağına takılmış uluslararası bir pranga olduğunu ilan ediyor. Türkiye, yerinde duramayan, yıldızı parlayan bu ülke, terörden kurtulmadıkça hak ettiği sıçramayı yapamaz.
Toplumda geniş bir umut ve beklenti doğuran yeni süreçte, bilhassa BDP’nin, Başbakan’ın bu duruşunu anlaması çok önemlidir. Başbakan’ın kararlılığı anlaşılamazsa, son aylarda büyük kayıplar verdiği için PKK’nın soluk alması adına bu sürece destek verilirse, yanılgı büyük olur. Sayın Erdoğan en az iki yıldır, PKK’nın baskın ve saldırıları bıraktığında, güvenlik güçlerinin operasyon yapmayacağı güvencesini veriyor. Ama PKK bildiğini okumaya devam ettikçe, buna sessiz kalınmayacağını da net bir ifadeyle tekrarlıyor. İşte dün AK Parti Grup toplantısında, geçen hafta Mardin’de devlet hastanesi önünde şehit edilen polisimizi hatırlatarak, “Kanı yerde mi kalacak?” diye sordu. Ve ekledi: “1,5 yaşındaki yetim Musab’ın gözyaşları ne olacak?”
Kürt sorunu var mı, yok mu sorusuna benim cevabım şudur: İttihat Terakki zihniyetinden kaynaklanan vesayet sisteminin, derin devlet eliyle bu milletin, ülkemizin başına sardığı sorunlar var. Adına Sünni-Alevi, Türk-Kürt, laik-anti laik sorunları dense de, hiçbiri bizim millet olarak, vatandaş olarak çıkardığımız sorunlar değil. Hepsi yüzlerce provokasyon ile tutuşturulmuş fitne ateşlerinin bizi yaktığı sorunlar. Hepsi de bu milletin düşmanlarının işine gelen ve bu yüzden de yabancı istihbarat teşkilatlarınca büyütülen, sürdürülen sorunlar.
Sorumluluğu sadece başkalarına yükleme dönemini de bitirmek için artık büyük bir fırsat yakaladık. Yeni demokratik bir sivil anayasa sayesinde, eşit vatandaşlık, hukukun üstünlüğü, özgürlüklerin genişletilmesi temelinde biz bütün sorunları çözeriz. İşte bu yüzden İmralı süreci tam bir turnusol kâğıdı işlevi görecektir. Samimi olanla olmayan, gerçek vatanseverlerle statükocular bu süreçte ayırt edilecektir…
Hüseyin gülerce - Zaman