• BIST 9739.72
  • Altın 3076.125
  • Dolar 35.4596
  • Euro 36.5839
  • İstanbul 6 °C
  • Diyarbakır 4 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 8 °C
  • Berlin 4 °C

'Kürt realitesi'nden 'PKK realitesi'ne...

Oral Çalışlar

Önce parmaklar tetikten çekilmeden çözüme yönelik daha kalıcı adımlar atmanın mümkün olmadığı ayrı bir gerçek.

USAK teorisyenlerinden Profesör İhsan Bal “Analist” aylık dergisinin Ekim 2011 sayısındaki yorumunda Kürt sorununda son gelişmeleri şöyle değerlendiriyor: “PKK eylemlerinin artmasıyla birlikte, Kürt sorununu zihinsel konformizm içinde tartışmayı huy haline getiren bir kısım aydınların, sorunun evrildiği yeni boyutu algılamaya başladıkları görülüyor.”

Kürt sorununun evrildiği yeni boyut; İhsan Bal’a göre Kürt sorununun PKK’dan ayrılması gerektiğidir. Aslında bunun yeni boyut olan bir tarafı yok. Türkiye’ye egemen olan irade yıllarca siyasetini bu denklem üzerine kurdu. Bal’ın bu değerlendirmesi Hasan Cemal’in son kitabı “Barışa Emanet Olun”u (Everest Yayınları) okurken ilginç bir paradoks olarak önüme çıktı.

Hasan Cemal, kendi değişimini ve sorunun nasıl değiştiğini birlikte anlatıyor. On yıl önce yazdığı “Kürtler” kitabındakinden farklı bir noktaya geldiğine işaret ediyor:

“Devlet, Ankara’da ‘Kürt realitesi’nin gereklerini göz ardı ederken, Güneydoğu’da ‘PKK realitesi’ gelişti. Kürt sorunuyla PKK birbirinin içine geçmeye başladı. Birini diğerinden ayırmak gitgide zorlaştı... PKK’nin Kürt kitleleri içinde destek bulması, kök salmaya başlaması ve toplumsal boyut kazanması, eski deyişle bir vaka haline gelmesi gerçekleşti...”

Siyasette şiddeti eleştirmek ve PKK

Sonra da şu gözlemini belirtmeyi gerekli görüyor: “Barışa susamış acılı topraklarda ne zaman dolaşsam ‘PKK realitesi’nin zayıflamadığını, tersine güçlendiğini kendi gözlerimle gördüm...”

Gelişmeyi şu şekilde özetliyor: “Artık ‘PKK’yi yok edeyim, Kürt sorununu çözeyim’ bakışının geçerliliği yoktur. Kiminle savaştıysan, barışı onunla yaparsın!”

İhsan Bal, PKK’nın son ve yaygın şiddet eylemlerinin Kürtler içinde geçmiştekinden farklı olarak açık eleştirilere ve tepkilere neden olduğuna dikkat çekiyor. Zaten, Kürt sorununun çözümünü isteyen aydınlar da, devletin Kürtlere yönelik şiddetine karşı çıktıkları gibi PKK’nın şiddetine de karşı çıkıyorlar. Devletin tutumunun geçirdiği evrim, PKK’ya eleştirilerin yaygınlaşmasına ve güçlenmesine zemin hazırlıyor.

TSK’nın ‘askeri çözüm’ hegemonyası

1990’ların Türkiye’sinde olmadığımız bir gerçek. Bu evrime rağmen sorunu çözecek siyasi kararlılık hâlâ tatmin edici noktada değil. Hasan Cemal şu saptamalarda bulunuyor: “Başbakan Erdoğan, 2009 yılının ‘demokratik açılım’ sürecini tüm iniş çıkışlara rağmen-bazen de PKK’ye rağmen- devam ettirebilseydi...’Barış umudu’nu sürdürebilseydi...Türk Ceza Kanunu’yla Terörle Mücadele Kanunu’nda yapacağı değişikliklerle KCK operasyonları ve davasının yol açtığı olumsuzlukları en aza indirseydi...Böyle bir siyasal kararlılıkla davransaydı...O zaman boşluk, şiddetin dolduracağı bir boşluk doğar mıydı?... Sanmıyorum...” (...)“Şimdi de hangi soru gelecek farkındayım: ‘Ne yani PKK şiddetine kulp mu takıyorsun?’ Elbette hayır. Şiddet ve terör benim defterimde yok. Bunca yıldır barış için yazıyorum.”

“TSK politikaları”nın bölgedeki hegemonyasının zayıflaması, PKK’nın şiddet eylemlerine olan tepkinin yaygınlaşmasının temel nedenlerinden birisi. Batı’da da, Doğu’da da çözümü silahta görenlerin toplumsal tabanı zayıflıyor.

Kürt sorunu öncelikle silahsızlandırılmadan, yani PKK dağdan indirilmeden, Hasan Cemal’in deyimiyle “önce parmaklar tetikten çekilmeden” çözüme yönelik daha kalıcı adımlar atmanın mümkün olmadığı da ayrı bir gerçek.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89