Otuz yıldır, Erdoğan için kolay ve mümkün bu adımı bekliyoruz; bu başkası için yakın zamanda çok zordur!
Başlayan yılın getireceği büyük sevinci herkesle paylaşmak istiyorum. Yazmama neden olan Hasan Cemal ve özellikle mektubunu yayımladığı Ayla Akad’a teşekkürle başlıyorum.
Gerçekleşmesini doğal sayarak, 2012’de karşılaşacağımız çözümü hatırlatacağım.
Ayla Akad, benim emsalini bilmediğim, bunun için de nitelendirmekte zorlandığım bir olayı yaşayanlardan biridir. Uludere’de birbirine eklenen cesetleri alma, camiye gidiş, namaz, dua, mezarlığa taşıma ve defin işlemlerinin travmasını yaşadıktan sonra geldiği Diyarbakır’dan yazmış mektubunu Hasan Cemal’e.
Eve döndüğünde, gözyaşlarını saklayamadığı oğluna iyice sarılmış, doyasıya ağlamış, ağlamış… Kendine gelince de mektubunu yazmış olacak.
Yazacaklarıma kaynak olan bazı cümlelerini buraya alacağım Ayla Hanım’ın:
“Habur’u hatırlıyorum. Orada da mahşeri bir kalabalık vardı ama insanları bir araya getiren yaşanan ortak sevinçti. Dökülen gözyaşları sevinç gözyaşlarıydı.”
“O zaman da yalnızdı. Şimdi de yalnız Kürt halkı...”
“Hiçbir başbakan, Tayyip Erdoğan kadar büyük sözler etmedi. ‘Analar ağlamasın’ diyerek milyonlara umut vermedi.”
Habur’u hepimiz hatırlıyoruz. 2009 yılı 19 Ekim Pazartesi günüydü; sekiz PKK’lı Habur’dan geçti, bazı düzenlemelerle Diyarbakır’a kadar iki günde gittiler.
Ertesi gün İstanbul Tophane iç tarafından davullu şenlik sesi duyan kızım gitmiş, gördüğü bayram havası içindekilere sormuş, “Bizimkiler döndüler, onlara seviniyor, eğleniyoruz ” demişler! Evet Kürtler Habur’u sevinçle karşıladılar ama o ‘ortak sevinç’ değildi. DTP başka türkü çağırdı; farklı düşünceleri öne çıkardı. Ayla Hanım hatırlamak isterse, eşbaşkanların ortak açıklamasını okuyabilir; karşılama ve devamında tavırlarını haberlerden hatırlayabilir.
Ayla Hanım, “O zaman da yalnızdı. Şimdi de yalnız Kürt halkı...” sözünüz ne kadar haksız bilemezsiniz! Ne kadar kırıcı bir söz bu; zaman zaman karşılaştığınız “Bedelini ödersiniz” gibi insafsız sözlere benzemiyor mu? Şuna inanmanızı isterim, Kürtler hiçbir zaman yalnız değildi, yalnız bırakılmadı, hiçbir zaman da bırakılmayacak! Bu memlekette birlikte yaşayanlar, birlikte olduklarını yalnız bırakmadılar, kaderlerini ve kıvançlarını mümkün olduğunca paylaştılar.
Geldik benim bu yıl için sevincimin nedenine: Sayın Akad, “Hiçbir başbakan, Tayyip Erdoğan kadar büyük sözler etmedi. ‘Analar ağlamasın’ diyerek milyonlara umut vermedi” diye yazmış.
Doğrudur, bu kadar açık konuşan olmadı; Sayın İdris Naim Şahin’inkileri yol kazası sayarsak, Sayın Bülent Arınç’ın 21 Aralık’ta Meclis’te eksik olmakla birlikte de aynı umudu yeşertti. Sayın Beşir Atalay’ın 2009’dan beri istikrarlı biçimde söylediklerini de bunlara eklemeliyiz.
Üç yıldan beri, DTP ve sonra BDP yöneticileri bir türlü siyaset yapmamakta direniyorlar. 40 milyon yetişkin insanı yanlışa itmek için akıllarına ne geldiyse söylediler ve yaptılar. Daha iki gün önceki, “Bu devlet bölünmüştür” sözünün ne anlamı, ne karşılığı var?
Fakat artık işin sonuna gelinmiştir. Önümüzde sırayla seçimler vardır, siyasal değişimlere geçilecektir. Kürt meselesinin çözümü için önümüzde vakit kalmamıştır. Bunu en iyi bilecek kişi Sayın Erdoğan’dır.
Sayın Erdoğan, elinde imkân olsa da meseleyi erteleyemez, çünkü kendinden sonra gelecek siyaset adamının meseleyi çözme gücü olmayacağını bilmektedir. Kürt meselesinin çözümü uzun zaman isteyen kanunlara bağlı değildir; hazırlanması bir iki gün sürecek ifade özgürlüğü yasa teklifi ile yerinden yönetimle ilgili anayasanın iki maddesidir. Otuz yıldır bu ilk adımı bekliyoruz!
Erdoğan için kolay ve mümkün iki tarihi adımı atmak; başkası için ağza alınmayacak girişimdir! 2012’de bu iki adımın atılacağını sandığım için seviniyorum.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.