Önce şunu söyleyelim:
Başbakan'ın İmralı'yla görüşmeler yapıldığını açıklaması, yeni bir 'temas sayfası'nın açıldığının ilk ağızdan teyididir.
Peki nasıl?
Bu soruyla ilgili olarak Abdülkadir Selvi birkaç gün önce Yeni Şafak'ta önemli bir yazı kaleme aldı. Topladığı kimi önemli ve ciddi enformasyonları okurlarıyla paylaştı.
Şu satırlarını hatırlatalım:
'Oslo görüşmelerinin basına sızması ve Silvan saldırısından sonra, Öcalan'la görüşmeler kesilmişti. O günlerde devlette, 'Bu adam bizimle görüşürken, bir yandan da örgüte saldırı emri veriyor. İkili oynuyor' kanaati hakim olmuştu. O nedenle 1 yılı aşkın bir süredir, Öcalan izole edilmişti. Koster arızası bir türlü giderilemiyor, Öcalan kimseyle görüştürülmüyordu. Siyasi iradenin kararında değişiklik oldu, koster arızası giderildi…'
Bu değişikliğin açlık grevleri esnasında yaşandığı, grevlerin durdurulması için siyasi iradenin yeniden Öcalan'la temas kurduğu ortadadır.
Şüphe yok ki, Öcalan'ın açlık grevlerinin sona ermesinde etkisi, İmralı'yı siyasi irade gözünde yeniden asli muhatap haline getirmiştir.
Ve muhtemeldir ki Öcalan iki yıl sonra yeniden görüşme yapmanın kişisel ve siyasi anlamı üzerinden yol almaktadır.
Tekrar Selvi'nin yazısına dönelim:
'Yeni süreçte Öcalan'la diyalog, açlık grevlerinin devam ettiği Ekim ayında başlıyor. İkinci görüşme Kasım ayında gerçekleşiyor. Her iki görüşme MİT Başkan Yardımcısı seviyesinde yapılıyor. Aralık ayındaki görüşmeye ise MİT Müsteşarı Hakan Fidan gidiyor. Bir takvim üzerinde konuşuluyor mu? Oslo devlet içinde çok büyük bir deneyim oldu. Çözüme endeksli ve bir takvim dahilinde yapılmayan görüşmelerden sonuç almanın zor olduğu tecrübe edildi. Takvime dayalı ve çözüme endeksli bir süreç başladı…'
Bunlara Başbakan'ın son günlerde yaptığı 'şiddeti bırakın siyasi alana gelin' çağrılarını eklersek, siyasi bir iklim değişikliği ihtimalinin yüksek olduğunu görürüz.
Nitekim, Cengiz Çandar'ın işaret ettiği üzere, örgütün önemli isimlerinden Zübeyr Aydar Başbakan'ın çıkışlarını şöyle karşılıyordu:
'…Başbakan'ın Urfa konuşmasını dinledim. Burada da bizlere açık bir çağrı var ve şöyle diyor: … Artık şiddet sussun, siyaset konuşsun' diyor. Başbakan'ın geçmişte de benzer konuşmaları vardı ama çoğunda hakaretler içerirdi. Bu sefer farklıydı, bu farklı üslubu önemsediğini belirtmeliyim'
Peki iklim ve temaslardan ne beklemek gerekir?
Acil bir çözüm ya da çözüm haritasını dillendirmek gerçekçi olmaz.
Önemli olan çözüme doğru gidecek yolun ve yöntemin belirlenmesi, Kürt sorununda 'şiddet ve silah sayfasının kapanıp, bunun yerine siyasetin, görüşme, talep, karar ilişkisinin devreye girmesi'dir.
Ancak 'şiddetten siyasete geçiş aşaması' bu işin en zor tarafıdır.
Bu, bugüne kadar pek çok kez karşılaştığımız gibi, kimi şahinlerce, şiddeti tercih kimi gruplarca prove edilerek bozulmuş bir aşamadır. Silvan saldırısı buna örnektir. Bir kaç gün önce Malatya'daki çatışma, MİT Müsteşarı'nın yeniden sorguya davet edilmesi bunları akla getirmektedir.
Siyaset aşamasına geçiş ikinci zorluk çok daha kritiktir.
Zira bu aşamada taraflar, özellikle devlet sadece istemek ve almakla yola devam edemez. Hükümet çevrelerinin sık vurguladıkları gibi, temaslar silahları bıraktırma görüşmeleri olarak tanımlanamaz. Öyle bir niyet ve politika bu sürecin hızla sona ermesine yol açar.
Almak kadar vermek, 'mevcut statünün ötesine geçmek'tir…
Siyasete girişin önkoşulu budur…
Peki nasıl?
Sonraki yazıya…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.