Çözüme karşı ileri sürülen nedenlerin hepsinin yanlış olduğu, çözümün hemen ertesinde görülecektir.
Belki istediğimi ya da düşlerimi yazıyorum; halkımız bu yılı 2011’i uğurladığı gibi bitiremeyecektir! Elbet büyük değişiklikler olmayacak ama biriken değişikliklerin sonuçlarını bu yıl göreceğimizi sanıyorum.
Konuları saydıktan sonra, değişmesini istediğim ya da hayalim üzerinde görüşlerimi yazacağım.
Bu yıl Kürt meselesi ya çözülecek ya da bugünkü gibi sürüklenecek! Sizce sürüklenebilir mi? Bence hayır!
ABD bildiğimiz kâğıdı paraya dönüştürerek; Avrupa’nın birçok ülkesi de borçlanarak geçen yıl sonunu buldu; bu yılın sonuna varabilir mi?
CHP, hükümetin her yaptığının tersini söyleyerek iki yılı bitirdi! Bu yılı da “Dur bakalım, şu kurultayı da geçirelim de görelim” diyenlerin sabrıyla nasıl yürüyecek?
Her şey terör suçu mu?
Terörle Mücadele Kanunu’na, ‘yardım ve yataklık’ unsurunu ekleyip, insan aklının ürettiği bütün görüşlerin açıklanmasını ve burs vermeye kadar her eylemi ‘terör suçu’ saymaya, daha ne kadar dayanacağız?
‘Zihniyet meselesi’ deyip, ifade özgürlüğünü yasalarımızda üst üste sınırladık. Ceza kanunları yetmemiş; basın, dernekler kanunlarından ticaret kanununa varıncaya kadar, hemen her kanunda akla geleni söylemeyi suç ve ayıp saymış, tanımını yapmadan ‘aşağılamayı önleme’ bahanesine sığınmışız! Oysa, sözle ve yazıyla onur kırılmaz, var olan değer azalmaz, ancak başkasının kazandırdığı değer veya onur başkası tarafından azaltılabilir veya kırılabilir. Başkalarının sözüyle azalacak değer, kırılacak onur kime ve ne için lazımdır ki?
Anayasa tartışmasına katılmanın azlığından yakınan Cemil Çiçek, bu kanunlarla başını belaya sokmak istemeyenleri; “Kimin hangi sözü suç sayacağı belli mi olur?” diye düşünenleri de göz önüne almalı.
Yeni anayasa çıkıncaya kadar, “kim ne söylerse söylesin” dense, herkes birbirinin boğazına mı sarılacak sanılıyor nedir?
Uzatmayayım; saydığım konularda büyük değişiklikler bekliyorum. Gelişmiş ülkelerdeki ekonomik sorunlar ve “Ne olacak bu CHP’nin hali” gibi diğer meseleleri, başka bir yazıya bırakıp; çözülmez düğümlerle birbirine bağlanmış Kürt, ifade özgürlüğü ve anayasa değişikliği meselelerine geçmek istiyorum.
Son söz Erdoğan’ın
Kürt ve anayasa meselesinde, önümüzdeki aylarda önemli değişiklikler olacağını sanıyorum. Çünkü bugünkü gibi kalınamaz! Olduğumuz yerde beklemek, büyük sonuçlar yaratacak olayları beklemek anlamına gelir.
Bekleme kararını kim verebilir ya da bu hususta kimin kararı geçerlidir? Hiç şüphesiz Başbakan Erdoğan’ın!
Bu kadar büyük bir meselenin bir kişiye bağlı olması demokrasimiz için övünülecek bir durum değilse de gerçek budur; bu konularda, her muhtemel durum için ve her koşulda Erdoğan’ın kararı belirleyicidir.
Son bir yıldır Başbakan’da, olumlu karar verecek hava görmediğimi itiraf etmeliyim. Olumlu ve olumsuz yaklaşım, birçok gerekçeyle savunulabilirse de doğru ve zaruri olan mesafe almaktır! Şimdiye kadar birçok girişim sonuçsuz kalmış, sonuçta meseleler aşılamamıştır.
Çok önemli bulduğum bir gerçeği burada yazmalıyım: Çözüme karşı bugün –ya da 80 yıldır- ileri sürülen nedenlerin hepsinin, ne kadar yanlış ve güçsüz olduğunun, çözümün hemen ertesinde görüleceğine inanıyorum. Bu iddiamın gerekçesi bundan önce atılmış adımlar ve sonrasındaki gelişmelerde bulunabilir.
Hiçbir karşı gerekçe, bu meselenin önemi ve uzun zamana yaygın etkisi kadar önemli ve etkili değildir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.