Su götürmez, ülkedeki en önemli sorun, Kürt sorunu…
Bu sorun bugüne kadar Türkiye'de demokrasi tartışmalarını ve demokrasinin güzergahını önemli ölçüde belirledi. Bundan sonra muhtemelen daha çok belirleyecek.
Gezi hadiseleriyle bir miktar geri düşen, bir miktar örselenen barış süreci bu açıdan belirleyici bir noktada bulunuyor. Ve ülkede sıcak, tersine soğuk rüzgarlar estirme potansiyeli taşıyor.
Bugün Akil İnsanlar Heyeti Başbakan'la sonuç toplantısını yapıyor.
Barış sürecine farklı toplumsal kesimlerin nasıl baktığı, sürecin toplumsal desteği ve meşruiyeti muhtemelen masaya yatırılan konu olacak.
Ve bu toplantıyı takiben çözüm sürecini derinleştirecek yasal adımlar atılacak.
Bununla ilgili sinyalleri gerek hükümetten gerek Kürt Siyasi Haraketi'nin çeşitli aktörlerinden alıyoruz.
Bu, son derece önemli…
Ayrıca sadece bu sinyaller değil, tarafların bu sürece verdikleri önem ya da sürece yönelik siyasi 'bağımlılıkları' umut verici.
Nitekim Kürt Siyasi Hareketi'nin Gezi olaylarına mesafeli durması, bu olayları araçsallaştırması bunun bir göstergesiydi.
Siyasi iktidar için ise barış süreci geri dönülmesi zor bir siyasi angajmanı işaret etmekle kalmıyor, aynı zamanda pek çok açıdan tutunulacak bir ipi ifade ediyor. Nitekim ülkedeki çatışmacı atmosferin dağılması, demokratik ve çözüm vurgularının artması, siyasi, hatta toplumsal kutuplaşmanın azalmasında barış süreci önemli bir rol oynayabilir ve bu siyasi iktidar tarafından kullanılacak bir unsura dönüşebilir.
Bir adım daha ilerleyelim…
Kürt sorununun kalıcı çözümü şüphe yok ki, yeni 'siyasi kod sistemi' ve yeni bir siyasi yapılanma gerektiriyor. Bu, elbet Kürtlerin taleplerine yanıt verecek, ancak o oranda ülke bütünlüğünü pekiştirecek sistem olmalı. Kültürel farklılıkların kabulü, kendi varlıklarını işleyebilme imkanları, kendi yaşam alanlarıyla ilgili karar mekanizmalarında yer alabilmeleri yanında, kültürel ve toplumsal çoğulculuğu devreye sokabilecek bir sistemden söz ediyoruz.
Böyle bir sistem sadece hem 'Kürt sorununda çözüm gereklerini', aynı zamanda Gezi olaylarının işaret ettiği 'katılımcı demokrasi ihtiyaçları'nı tatmin edecektir.
Ve bunun tek bir yolu bulunuyor:
Anayasa…
Yeni bir anayasa ya da geçici, yani kimi kritik maddeleri içeren ciddi bir anayasa paketi…
Bu anayasanın adem-i merkeziyetçi bir anlayışı içermesi, karar süreçlerine toplumu katacak, bunu dinamik ve daimi kılacak bir dokuyu eklemesi, bu ülkenin talep ettiği ve Kürt sorunu açısından önemli bir çözüm aracını ifade eder.
Rüzgarlar az da olsa ters dönüyor…
Gezi olaylarının Türkiye Avrupa ilişkilerinde yarattığı sarsıntının dün AB ile müzakerelerde 22. başlığın kabul edilmesiyle bir ölçüde aşılması bu açıdan önemli olduğunun altını çizmek gerek.
Zira bu, 2010'dan beri ilk açılan başlık olmasının ötesinde, bölgesel sorunların çözümü ve adem-i merkeziyetçi kurulları içeren, gerek anayasa hazırlıkları, gerek Kürt meselesi açısından bize yol açabilecek bir başlık.
Türkiye'nin basını ve siyasetçileriyle normalleşmeye, her meselenin demokratik ilkeler üzerinden çözüldüğünü hatırlamasına şiddetle ihtiyaç var.
Barış projesi umalım, sandığımız gibi, bu konuda taşıyıcı olsun. Ve siyasi iktidarın bilinen esnekliği devreye girsin, dil ve bakış hızla değişsin…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.