Türkiye’ye yine gündem dayanmıyor. Hayhuy içinde AKP rejiminin ülkenin başını belaya sokacak bazı serüvenleri de gözlerden kaçıyor. Geçtiğimiz hafta, ihmalleriyle Soma katliamının faillerinden sayılan Enerji Bakanı Taner Yıldız, Kuzey Irak’tan çıkarılıp Botaş aracılığıyla Ceyhan’da depolanan petrolden 1 milyon varilin Avrupa pazarlarına sevkedildiğini ve bunun Irak hükümetinin bilgisi dahilinde olduğunu söyledi.
Bağdat ve ABD
Irak Petrol Bakanlığı ise, ülkedeki petrolü “illegal yollarla ihraç etmede işbirliği yapan” Türkiye ve BOTAŞ hakkında imzalanmış anlaşmayı ihlal ettikleri gerekçesiyle hukuki işlemleri başlat- tığını, konunun, uluslararası mahkemelere taşınacağını bildirdi. Dahası, petrolün Irak’tan “çalınmış” hükmünde olduğunu ifade etti.
Peki ABD ne yaptı? Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Bağdat’ın onayı olmaksızın yapılan ihracatları desteklemediklerini, bu onay olmaksızın süren petrol ihracatının kendilerinde kaygı yarattığını bir kez daha dile getirdi.
Neler oluyor?
Konu yeni değil; AKP, kambur yaratma pahasına yabancı sermayenin akışıyla büyümüş ekonominin, kendisini bir “bölgesel güç” haline getirdiğine inandı. Davutoğlu, “Yeni Osmanlı” gazıyla buna RTE’yi inandırdı. RTE de aklınca hem Kuzey Irak’ı Türkiye‘nin uydusu yapacak, enerji giderlerini azaltıp, ihraç pazarını büyütecek hem de bunun üstünden PKK meselesini, “Türkiye’yi böldürmeden, Türkiye’yi genişlete rek” çözecekti!.. Bunun için yapılması gereken, Barzani’yi dolduruşa getirip Maliki yönetimine, Bağdat’a karşı diklenmesini sağlamaktı. Geçerken hatırlatalım; o günlerde, bugün RTE’yi topa tutan Hasan Cemal ile Cengiz Çandar, bu serüvenin medya simsarlığını yapıyor, destekliyorlardı.
2005 Irak Anayasası’nı yaptıran ABD, istikrar için tüm enerji kaynaklarının Bağdat’tan yönetilmesi gerektiğini, Özerk bölgelerin kendi başlarına enerji anlaşması yapamayacaklarını sıkı sıkıya Anayasa’da netleştirmişti. Enerji endüstrisi, merkezi biçimde işletiliyor ama geliri yine merkezden bölgelere, nüfusa göre paylaştırılıyor. Kuzey Irak Kürt nüfusu da gelirin yüzde 17’si dolayında pay alıyor.
Ne var ki, Kürt yönetimini bu pay kesmiyor. Hele ki orayı bir ihracat ve inşaat üssü haline getiren RTE iktidarı, Barzani’yi Bağdat’a karşı durmadan kışkırttıkça… Bu durum ise ABD’nin hiç hoşuna gitmiyor. ABD için Irak’ın bölünmesi istenir bir şey değil; bugünkü çıkarı, Irak’ın toprak bütünlüğünden yana.
RTE kaşıyor…
Bütün bunlara rağmen, RTE, Barzani’yi kolluyor, gerekirse bağımsızlık ilan edersin, arkanda oluruz, diye kışkırtıyor. Neden? Birincisi, hamilik taslamayla, Kürt ham petrol ve doğalgazı üzerinde öncelik hakkı elde etmek istiyor. İkincisi, Barzani’yi kanadının altına çektikçe Türkiye’deki Kürtlere de mesaj veriyor. RTE, 30 Mart seçim kampanyasını Diyarbakır’da sahneye türkücüler Şivan ile İbo’yu çıkararak Barzani ile yaptı. “Buraların da hakimi benim. Barzani büyüklüğümü kabul ediyor, PKK uyumsuzluk çıkarıyor. Siz de PKK’nın peşini bırakıp Barzanileşirseniz, gelecekte siz de hem ekonomik hem kültürel, siyasi olarak kazanırsınız” demeye getiriyor.
Şimdi olan ne?
Şimdilerde Bağdat’ın şiddetli karşı çıkışına rağmen, Ceyhan’da depolanmış petrolü pazara çıkarma eylemi ile AKP ne yapmak istiyor? Anlaşılması güç değil; Barzani üstünden yine Güneydoğu’ya Kürt seçmene şu türden mesajlar gönderiyor: “Bölgenin hakimi benim. Bağdat’a, hatta ABD ye rağmen Erbil’e, petrolünü satması konusunda kol kanat gerdim. Yarın Cumhurbaşkanlığı, hatta sonrasında Başkanlık yetkilerimle tüm Kürt coğrafyasında daha hakim duruma geleceğim. Barzani’yi kollarım, gerekirse federe devlet olarak Türkiye’ye katarım. Böylece Irak Kürdistanı enerji kaynaklarından daha çok istifade imkanımız olur, doğalgaz faturamız düşer, onlar daha çok kazandıkça bize de daha çok ihracat ve inşaat işi çıkar. Bundan Güneydoğulu Kürtler olarak en çok siz yararlanırsınız. Ama bütün bunlar benim Çankaya’ya çıkışıma yardımcı olmanız halinde olur.”
Bu oyunu RTE, 30 Mart öncesi de oynadı ve kabul edilmeli ki Güneydoğu’da oy oranını artırdı. Kürt seçmenin hızla “Barzanileştirilmek” istendiği açık. Belki de bunun sonucu, BDP, daha çok Türkiye partisi olma iddiasıyla HDP kostümüne girdi. AKP’ye karşı demokrasi mücadelesine duyarlı bir Türkiye partisi algısı için uğraşır görünümde. Çünkü “Kürtleri Barzanileştirme” tehditi büyük. Yine de ne olacağını, hele ki ağustosta Köşk için Kürt siyasetinin nasıl bir duruş sergileyeceğini anlamak için, bekleyip görmek gerekiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.