Irak’ın Kuzeyinde bir Kürt devleti büyük ölçüde kuruldu. Gerçi bu devlet henüz resmen ilan edilmedi ve her an KDP ve KYB devleti diye ikiye bölünebilir. Ayrıca, parçalanma resmileştiğinde Araplar, Kerkük petrollerini almak için kapsamlı bir çatışma başlatabilirler. Bütün bunlara rağmen, 1991’den 2014’e kadar geçen süre Kuzey Irak’ta Barzani ve Talabani’nin lehine gelişti. Ancak sadece Barzani ve Talabani bu süreçten kazanç ile çıkmadılar. PKK da anılan dönemde devlet kurulamamış olsa dahi 1991-2014 sürecinden büyük kazanç ile çıktı.
1989’de durum neydi? İran-Irak savaşının bitmesinden sonra Saddam Hüseyin, güçlerini Kuzey Irak’a yoğunlaştırmış, KDP ve KYB ağır bir mağlubiyete uğramış ve tükenme noktasına gelerek, Türkiye-Irak-İran sınırına sığınmıştır. PKK ise 1989’da biraz daha iyi, durumdadır. 1987’de aldığı kararları uygulamaya koyması, sıkıyönetimin kaldırılmasının yarattığı boşluk üzerinden bir gelişme içindedir. 1990/91 sürecinde Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi sonrasında gelişen olaylar, KDP-KYB ve PKK için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Türkiye-Irak ve İran arasında sıkışmış olan coğrafyada bu üç güç kendi imkanları ile asla açamayacakları bir coğrafyanın ABD tarafından açılarak kendilerine verilmesi sonrasında yükselişe geçmişlerdir.
Tabii ABD’nin bu hamlesini önce Ankara’nın sonra Bağdat’ın yanlışları daha da kolaylaştırmıştır. Ankara’nın yanlışı Bağdat’ın bu coğrafyaya yönelik ortak politika izlenmesi ve KDP-KYB-PKK’nın ezilmesini öneren bir politikayı reddetmesi olmuştur. Bağdat’ın hatası ise Kuzey Irak’tan devlet mekanizmasını çekince Kuzey Irak’ın çökeceğini düşünerek bu bölgeyi KDP-KYB’ye devrederek çekilmesi olmuştur. İki bölge başkenti bu hatalarını yaparken, KDP ve KYB devletleşme süreci içine girmiş, PKK ise Kuzey Irak’tan artık Irak Ordusu’nun büyük silah ve cephane kaynaklarına da el koymuş bir şekilde Türkiye’ye yoğun bir saldırı sürecini başlatmıştır.
Türkiye, 1991’de başlayan bu süreci çok büyük bedeller ödeyerek aşmıştır. PKK terörü 1992-1998 arasındaki süreçte geriletilmiş ve yenilmiş, 1999’a gelindiğinde lideri yakalanarak büyük ölçüde Kuzey Irak’a itilmiştir. 1999-2003 arasında PKK Kuzey Irak’ta en kötü dönemini yaşamıştır. Önce binlerce terörist örgüt ile bağını kopararak Kuzey Irak’ta yaşama katılmış veya Türkiye’ye/Avrupa’ya gitmiştir. Bunu PKK’nın “Öcalan’ı İmralı’dan çıkaracak nesil siz olacaksınız” sloganı ile yeni kadrolar inşa etme çalışmaları izlemiştir. Ancak 2000’li yılların başında durum PKK için gerçekten umutsuzdur. Türkiye, PKK ile mücadelesini önce KDP sonra KYB’yi destekleyerek Kuzey Irak’ta sürdürmektedir. Türk askeri sık sık Kuzey Irak’a operasyonlar düzenlemektedir. KDP ve KYB ise Washington üzerinden Türkiye’nin etki alanından bu aşama da çıkma çalışması içindedirler. ABD, Kuzey Irak’ta Türk etkisini kabul etmeyen bir politika izlemeye başlamıştır.
11 Eylül sonrasında ABD’nin Irak’ı işgali hem KDP ve KYB’nin hem de PKK’nın çıkış yolunu açmıştır. KDP ve KYB devletleşirken, PKK ise tekrar terör sürecini başlatmıştır. Çünkü artık, PKK’nın yerleşim bölgesi ABD’nin koruması altındadır ve ABD, Irak’ta olmayan istikrarın bozulmaması adına Türkiye’nin Irak-Türkiye sınırındaki PKK kamplarına operasyon yapmasına izin vermemektedir. (Bu arada Türk Ordusu’nun Amerikan ordusu ile birlikte Afganistan’da teröre karşı mücadele ettiğinin altını çizelim.)
2004-2014 PKK’nın altın yılları olmuştur. Özellikle 2011 sonrasında Türkiye’nin “ne olur ise olsun Esad’ı devirelim” politikası, PKK’nın önünde yeni ufuklar/imkanlar açmıştır. PKK, Türkiye-Suriye sınırı boyunca 900 kilometrelik sınırın 450 kilometresine Kürt Dağı (Afrin), Arap Pınarı (Kobani) ve Kamışlı bölgeleri olmak üzere 3 ana bölgede hakim olmuştur.
İşte bu aşamada IŞİD’in Musul saldırısı sonrası başlayan gelişmeler, PKK ve aynı zamanda KDP-KYB için yeni şanslar oluşturmuştur. KYB Musul’u ele geçirmiştir. Musul’dan çekilen Irak Ordusu’nun geride bıraktığı bütün silahlara el koymuştur. KDP, ABD ve Avrupa’dan (ve Türkiye’den silah yardımı almıştır.) PKK ise önce Kuzey Irak’ta KDP’li peşmergeler kaçarken, IŞİD ilerlemesini durduran güç olarak ortaya çıkmış daha sonra Arap Pınarı-Kobani savunması ile küresel bir halkla ilişkiler kampanyası yürütmüştür. Amerikan hava kuvvetleri PKK’ya havadan destek verirken, (emekli olmuş) Amerikalı özel kuvvetçiler PKK ile omuz omuza IŞİD’e karşı savaşmışlardır/savaşmaktadır.
Şimdi “Eğit-donat” programı ile IŞİD’e karşı muhalefeti yetiştirmek adlı yeni bir program başlatılıyor. ABD liderliğinde 60 ülke dış işleri bakanları Irak-Suriye ekseninde yıllarca sürecek bir savaştan bahsediyorlar. Acaba Irak-Suriye’nin IŞİD kontrolundaki coğrafyasında IŞİD büyüklüğünde bir örgütü son ferdine kadar imha etmek için (ki buna gerek yok. Çatışma iradesini kırmak-emir-komuta zincirini imha etmek yeterli) gerçekten askeri açıdan yıllara ihtiyaç var mı? Yoksa, IŞİD’e karşı mücadele aslında Akdeniz’e açılan bir Kürt devletinin doğum sancıları için mi gerekli?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.