“Kürt açılımı”, kısa süren ömründe Türkiye’de değişime hizmet etmiştir. AKP iktidarı tarafından kendi bencil siyasi menfaatinin aracı olarak, amaç dışı kullanılırken de Türkiye’nin değişmesine vesile olmuştur...
Diğer taraftan açılım, kendi amacı, yani “Kürt sorununun çözümü” itibarı ile de Türkiye’yi değiştirmiştir.
2008’in sonundan 2010’un başlarına uzanan tarihi dönemeçte önce Kürt, sonra Ermeni ve hatta Alevi açılımları gayet değerli “dış siyasi takas değerleri” sunmuştur AKP iktidarına...
AKP bu dönemde vesayetçi askerler ve müttefiklerine karşı, bunları siyasete burnunu sokamaz hale getirmek için sürdürdüğü iktidar mücadelesinde Batı dünyasından kendisi için çok değerli olan moral ve siyasi desteği almayı başarmıştır. Bunda en büyük pay, başlattığı Kürt ve Ermeni açılımlarına aittir. Ve hatta “Alevi açılımı”na da...
Aslında hiç başlamayan ama bir aralar kendisinden söz edildiği için Kürt ve Ermeni adındakilerin açtığı algı penceresinden içeri süzülmeyi başarmış olan sözde “Alevi açılımı”na da “üçüncülük ödülü”nü vermek gerekir...
AKP iktidarı, Türkiye’nin “asker meselesi”ni kendi iç iktidar yolculuğu bağlamında halletme gayesinin yanına, Kürt, Ermeni ve Alevi sorunlarını bir arada, yeni, meşru ve demokratik bir zeminde çözme iddiasını koydu. Bu sayede, Batı’dan bakınca pek münasip ve destek verilesi görünen bir “yeni Türkiye”nin algı kalıbını dökmekti gayesi...
Netice itibarı ile hâsıl olan gayenin kıymetli katkısıyla, “asker meselesi” AKP’nin meşrebince halledilmiştir.
Yani bu araçsallaştırılmış haliyle bile Kürt açılımı, Türkiye’nin değişiminde önemli bir rol oynamış bulunuyor.
Diğer taraftan, AKP’nin müstearıyla “demokratik açılım”, Kürt sorununun çözümü demek olan gerçek ve öz amacı itibarı ile de, iktidarın iradesi hilafına gayet kritik bir değişimi tetiklemiştir Türkiye’de...
Kürt sorunu ile “Kürtlük durumu”nun ihtiva ettiği gerçekliğin, Türkiye’deki hukuki düzenle hiç mi hiç örtüşmediğinin siyasi iktidar tarafından tarih önünde ikrarıdır açılım...
Kürt sorununu çözmek göreviyle yüz yüze olunduğunun iktidar tarafından da nihayet kabulü sonucunda, “Kürtlük durumu” mevcut hukuki çerçevenin içine ne sığar, ne de onun içinde tarif edilebilir olmuştur.
“Kürt cini” şişesinden çıkmış bulunuyor.
Siyasallaşma, kitleselleşme ve kentlerde merkezleşme dinamikleri görülmemiş biçimde hızlanmıştır. Türkiye’nin Kürt meselesi, hukuki düzenle Kürtlük durumu arasında uyumlu bir temsil ilişkisinin nasıl kurulacağının meselesidir artık. Tersi yapılamaz. Yani “Kürtlük durumu” bir daha mevcut eskimiş, aşılmış çerçeve içine hapsedilemez. Amaç buysa, sonuç Kürt sorununun daha da içinden çıkılmaz bir hal almasından başka bir şey olmayacaktır.
AKP’ciler bu gerçeğin farkında değiller ki dalgalar halinde düzenlenen KCK operasyonları marifetiyle Kürt cininin çıktığı şişeye gerisin geriye tıkılabileceğini sanıyorlar.
Temmuz 2009’da “start” düğmesine basılan açılımın bir de “stop” düğmesi yok ki, umulan bencil siyasi fayda sağlanınca üzerine basılsın ve sonra fişi çekilsin...
Olmadı, olamaz.
Mamafih Kürt sorununa hukuku boş verip yasalcılığın penceresinden bakmak, AKP’cilere aldatıcı bir “entelektüel konfor” da sağlıyor.
Yasanın egemenliği adına, güvenlik güçlerinin dağlarda silahlı gezen ve saldıran asileri öldürmesinde tabii ki bir sorun yoktur...
KCK yasa dışı bir oluşum olduğuna göre bütün KCK’lıların derdest edilmesi yasallık namına pek tabiidir. Tabii olmayan, kanun hâkimiyeti adına öldürülen ya da tutuklananlardan boşalan yerlerin doldurulmasında yasadışı örgütün pek de zorluk çekmiyor olmasıdır.
Sanılmasın ki yasa dışılığı savunuyoruz. Sadece Kürt sorununun gerçekliğiyle Türkiye’nin düzeni arasındaki derin tezadı vurgulamak amacındayız.
30 yıldır yasa dışına çıkan Kürtleri bitirmek için onları biteviye öldürmek ya da hapse atmak suretiyle verilen ve şimdi de AKP iktidarı tarafından üstlenilmiş gibi görünen mücadele, sorunu büyütmekten başka bir sonuca hizmet etmedi.
Kısırdöngünün şanssız ifadesi, Başbakan Erdoğan’ın “siyasi başdanışmanı” ve AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın geçen pazartesi günkü Zaman’da yer alan sözleridir.
Akdoğan, “KCK operasyonlarının 30 yıllık terörle mücadelede yapılan hamlelerin en önemlisi olduğunu” söylemiş.
Bırakın 30 yıl öncesini, partisi 9 yıl önce iktidara geldiğinde KCK mı vardı?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.