Kürtler olarak koca bir yılın, belki de en acılı yılın, son günündeyiz.
IŞİD’in Musul işgalinin akabinde 2 Ağustos’ta Şengal ve köyleri işgal edildi. Yüzbinlerle ifade edilen Êzidi halkı ata toprağını terk etti. Binlerce Êzidi IŞİD tarafından katledildi, esir edildi, pazarlarda satıldı. Êzidiler, toplu olarak yaşadıkları son ata toprağından da edildiler.
IŞİD, Kobani’ye saldırdı. 15 Eylül’den bu yana Kobani’de bir ölüm kalım savaşı var. 200 bine yakın Kobanili köylerini, kentlerini terk etmek zorunda kaldı. Kobani savunmasında yüzlerce Kürt genci yaşamını feda etti. Siviller, yaşlılar, kadınlar, çocuklar Kobani’de katledildi.
Kürdistan’da süren savaş ve çatışmalar bir tek Kobani ve Şengal’de mi?
Doğu’su, Batı’sı, Güney’i, Kuzey’i ile Kürdistan’ın dört bir tarafı 2014’ü savaş ve çatışmalarla, ölümle karşıladı ve ne yazık ki ölümle de bitiriyor.
Doğu Kürdistan’da idamlar ve çoğu sınır boylarında gerçekleşen yargısız infazlar ile halk tek tek katledildi; Batı Kürdistan’da dört bir taraf savaş meydanına dönüşmüş durumda; Güney Kürdistan’da 20 yıl aradan sonra 50 bin peşmerge cephede savaşıyor; Kuzey Kürdistan’da ise daha çok devlet eliyle katledilen 100’e yakın gencin ölümüne tanık olduk. Tüm bu ölümlerin yanı sıra, gözaltılar, tutuklamalar, sakat kalmalar da bir o kadar acı bıraktı geride.
Yılın son günleri yaklaşırken umut veren gelişmeler de yaşanmadı değil.
Kobani’de IŞİD’e sert darbeler vuruldu; geriletildi. Kobani’nin Güney ve Batı cepheleri IŞİD’den neredeyse tamamen temizlendi, Doğu cephesinde de peşmerge güçlerinin ve uluslar arası koalisyonun hava saldırılarının desteğiyle YPG ve YPJ güçleri büyük ilerlemeler kaydediyor.
Herkesin yüreğinde yara olan Şengal’e 17 Aralık günü Kürt güçleri tarafından kapsamlı bir operasyon başlatıldı. Hala süren operasyon ile Şengal’in bir kısım köy ve beldeleri ile merkezinin 3’te 1’ine yakını Kürt güçlerinin denetimine geçti.
Kürtler açısından da, diğer halklar açısından da tüm bu yaşananların esasen Batı’nın 1916’larda dizayn ettiği Ortadoğu’nun siyasi yapısından kaynaklandığı çok açık. Bölgede istikrar olmasını istemeyen Batılılar, ulusal aidiyetleri, etnisiteleri, inançları birbirine düşman kılmanın adımlarını daha o yıllarda attı ve kabul etmek gerekir ki başarılı da oldu. Bu başarıda hiç kuşku yok her biri ayrı aidiyet veya aileler tarafından yönetilen Arap devletleri ile Türk ve Fars devletlerinin hem Batılı güçlerle, hem de kendi içlerinde geliştirdikleri çıkar ilişkilerinin ciddi payı var.
Bu güçlerin kendi içlerinde kavgalı ama Batı’yla ‘al gülüm-ver gülüm’ esaslı yönetsel mantalitesi; Ortadoğu’nun en büyük coğrafyalarından olan Kürdistan’ın Arap, Fars ve Türk egemenliğinin insafına, daha doğrusu insafsızlığına terk edilmesi, nihayetinde IŞİD’in Musul işgali ile patlak verdi.
IŞİD’in kanlı saldırıları ile bir kez daha görünür olan realite, esasen 98 yıl öncenin görül(e)meyen hesabının dışa vurumudur.
Peki, oyun bitti mi?
O yıllarda “böl-parçala-yönet” esaslı politikalar ile coğrafyada istedikleri gibi at koşturanlar hala bu yüzyıllık deneyimden yararlanıyorlar.
Bölünenlerin gücü bazen yer değiştirse de nihayetinde her güç değişiminden yararlanan yine bölenler oluyor. Bölünenler, bölündükleri için yönetilenler hesaplarını birbirleriyle görmekten vazgeçmedikleri sürece de bu böyle olacak.
Bunca acı çeken Kürtlerin son geldikleri noktaya kısaca bakıp 2014’ün son yazısını bitirelim...
IŞİD ilerledikçe ona siper olan, canını feda eden Kürtler aslında yalnız kendilerini değil tüm bölge halklarını, tüm inanç kesimlerini IŞİD’den korudular. IŞİD’in önü Rojava’da kesilmeseydi bugün ucu Antep’ten çıkmış, İstanbul’u bomba yatağına çevirmişti, desek abartı olmaz. Güney Kürdistan’da önü kesilen IŞİD’in ise İran’a geçişi durduruldu, dense yeridir.
Kürtler IŞİD’i bitiremeseler bile onun efsanesini yıkarak, yenilebileceğini göstererek Suriye ve Irak halklarına da özgüven sağladılar.
Buna rağmen Kürtler kendi aralarında ortak bir strateji oluşturamadılar.
Şu örgüt, bu kişi ayrıntısına girmeden söylemek gerekirse...
Ulusal Kongre toplanamadı; Kürt güçleri arasında askeri koordinasyon sağlanamadı; bölge devletlerinin “böl-parçala-yönet” mantığı bilinmesine rağmen bu devletlerin Kürtleri iç çatışmaya çekme politikalarının önüne geçebilecek adımlar henüz tam anlamıyla atılamadı...
2015’te ya bu eksiklerin üzerine gidilir, tarihin akışı değiştirilir, yeni bir tarih yazılır...
Ya da her tarafı provokasyon ve oyun kokan Ortadoğu’da eski tas eski hamam, birbirimize acılarımızı hatırlatmaya, ölenlerimizi anmaya devam ederiz...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.