Irak Kürdistanı’nı ilk ziyaretim.
İkincisi yapılan Duhok Uluslararası Film Festivali’nin davetlisi olarak Duhok’a geldim.
Şu anda da bu yazıyı, festivalin organize edildiği binanın bahçesinde yazıyorum. Çok fazla kasmadan size basit gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Yazıyı okuyup bitirdikten sonra mırın kırın etmenizi istemem. O nedenle bu gözlemlerin yüzeysel olduğunu daha baştan söyleyeyim...
• Duhok Irak Kürdistanı’nın üçüncü büyük kenti. Havaalanı henüz yok, inşaat hâlinde. Bu nedenle önce THY uçağıyla yaklaşık üç saatlik bir yolculuk yaparak İstanbul’dan Erbil’e uçtum... Uçak tıklım tıkıştı ve yolcuların çoğunluğu da Kürtlerden oluşuyordu. Avrupa’dan genler, İstanbul’a gelip dönenler...
• Bir zamanlar Türkiye’yi bir köprü gibi geçip Avrupa’ya iltica eden Kürtler, artık İstanbul’a gezmeye tozmaya ve alışverişe geliyorlar... Yazları da Antalya’da kum ve güneş tatili yapıyorlar, hatırlatılır...
• THY hostları ve hostesleri Kürt yolculara karşı hissedilir derecede asık suratlı ve kabaydı. Irkçılık nüveleri taşıyan davranışlara karşı uyarılmaları ya da eğitilmeleri gerekir.
• Erbil Havalimanı modern, gıcır gıcır ve tertipli. Ancak çalışanlar içinde İngilizce konuşanını bulmak zor. Şansınız varsa Türkçe konuşan Kürt güvenlik görevlileri bulabilirsiniz.
• Erbil Havaalanı’nda oturup internete bağlanabileceğiniz bir kafeterya yok...
• Havaalanında çalışan temizlik görevlileri bütün hard diskimi çökertti. Hepsi Uzakdoğululara benziyor, yarı çekik gözlüler... Erbil’in Kürtleri biraz farklı mı diye aklımdan geçirmedim değil... Belki de buraya Uzakdoğu’dan bir göç oldu ve karıştılar... Neyse kendimi daha fazla aptallığa vurup, bu ırkçı dili sürdürmeyeyim... Havaalanındaki işçiler Sri Lanka, Gürcistan, Bangladeş gibi ülkelerden gelmiş. Kürtler bu tür işleri yapmak istemiyorlarmış. Bildiğiniz bir zamanların Almanları gibi yani...
• Yabancı temizlik işçilerinin ortalama maaşları ayda 500 dolar. Kendi ülkelerindeki ücretler düşünüldüğünde hiç de fena bir miktar değil.
• Havaalanında iki Kürt güvenlikçi birbirlerini görünce sarılıp karşılıklı olarak boyunlarından sağlı sollu olmak üzere toplam beşer defa öptüler. Selamlaşma yöntemlerini çok samimi buldum, samimiyeti her zaman sevmişimdir.
• Erbil’de geniş caddeler, olağanüstü lüks konut inşaatları her yerde...
• Erbil’deki Divan Oteli mükemmel. Elemanları da öyle. Yaşadığım bir sorunun sıkıntısını bu otelin nazik çalışanları nedeniyle atlatabildim. Üstelik gazeteci olduğumu falan da söylememiştim... Demek ki ister İstanbul olsun ister Erbil olsun, Divan aynı Divan... İnsaniyet ve yardımseverlik bu otelin ruhunda var.
• Amerika’da bu kadar çok cip görmemiştim. En çok da Toyota cipler fink atıyor caddelerde. Otomobil Kürt erkekleri için birer erkeklik ve güç sembolü gibi...
• Karayoluyla iki saatlik bir yolculuk yaparak Erbil’den Duhok’a geldim. Yol boyu dört kontrol noktası vardı. Güvenlik önlemleri çok sıkıydı yani. Şehirlerarası bir yol olmasına rağmen inanılmaz bir trafik var. Yol tek şeritli ama yer yer duble yol hâline geliyor...
• Kürdistan Kürtleri çok sakin ve yumuşak başlı insanlar. Duhok sokaklarında saatlerce dolaştım ama fevri hareketlere, bağırarak konuşanlara, ters ters bakanlara, birini azarlayanlara, panik hâlinde sağa sola koşturanlara, yayaların üzerine araç sürenlere, kavga edenlere hiç rastlamadım. Yani bu yönleriyle ne bizim Türklere ne de bizim Türkiyeli Kürtlere benziyorlar. Acaba diyorum kimlik baskısı insanları asabi mi yapıyor. Öyle ya Türkiye’de sadece Kürtler değil, Türkler de kimlik baskısı ve asimilasyon süreci yaşadılar. Batılı olayım derken kendi görünümünden nefret etmeye zorlanan bir toplum... Oysa Iraklı Kürtlerin Saddam döneminde bile böyle bir sorunları olmadı. Hep Kürt oldular hep Kürt kaldılar... Nitekim Duhok sokaklarında dolaşırken geleneksel kıyafetler ve modern kıyafetli insanların güzel bir harmonisini görüyorsunuz.
• Önceki gün tanıştığım herkese, sırf tavırlarını sınamak için Türk olduğumu söyledim. İnanılmaz ilgili ve misafirperver davrandılar. Benimle konuşurken heyecanlanıyorlardı, İstanbul’u ziyaret ettiklerini ya da edeceklerini söylüyorlardı... Dün bir grupla aynı masada bir şeyler içtik mesela, Türkçe bilmedikleri hâlde başından sonuna hiç aksansız Türkçe şarkılar söylediler... Kürtlerin Türk algısı düşündüğünüz gibi değil yani
• Festivalin açılışı, Kürt yönetmen Hisham Zaman’ın Before Snowfall adlı olağanüstü güzellikteki filmiyle açıldı. Filmin gösterildiği dev kongre salonu tümüyle doluydu... Pek çok kişi ayakta izledi filmi...
• Kürdistanlı gençlerinin sinemaya ilgisi olağanüstü, bütün gösterimleri tıka basa dolduruyorlar.
• Festival filmlerinden sembolik bir bilet parası alınıyor ancak içerideki büfede içecekler ve abur cuburlar bedava.
• Türkiye’den yönetmen Zeki Demirkubuz, Duhok Film Festivali Uluslararası jürisinde görev alıyor. Sinema yazarı Alin Taşçıyan ve yönetmen Rezzan Yeşilbaş ise Kürt Kısa Filmleri’nin yarışma jürisindeler.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.