Güney Kürdistan’da son birkaç gün içinde art arda yaşanan iki gelişme büyük yankılara yol açtı. Önce Kerkük İl Meclisi kentteki kamu kurumlarına Irak bayrağının yanında Kürdistan bayrağının da asılması yönünde bir karar aldı. Ardından da Kürdistan Bölgesi Başkanı bu yıl içinde bağımsızlık referandumunun yapılacağını net bir ifadeyle açıkladı. Peş peşe gelen bu iki gelişme doğal olarak bütün dikkatleri Güney Kürdistan’a çevirdi.
Kerkük Kürdistan’ın kalbidir
Kerkük İl Meclisi’nin 14 Mart 2017 tarihinde Kürdistan bayrağının kamu kurumlarına asılması yönünde aldığı karar birkaç açıdan önemli. Her şeyden önce Kerkük sıradan bir kent değil, Güney Kürdistan’ın kaderinin bağlandığı tarihi ve stratejik bir merkezdir. Geçmiştekiler bir yana, 1970’li yıllardan beri Kürtlerin yürüttüğü onca savaş ve ödedikleri bedellerin temel nedeni Kerkük kentidir. Kürtlerin Kerkük’ü Kürdistan’ın kalbi olarak nitelendirmesi boşuna değil. Son süreçte, özel olarak Saddam rejiminin yıkılmasından bu yana Irak’ta yaşanan kaos ve savaşın nedenlerinden biri de yine Kerkük meselesidir. Bilindiği gibi, 2005 yılında yapılan Irak anayasasında Kerkük ve diğer başka bölgeler Kürdistan’ın sınırları dışında tutulmuş, Kerkük’ün ve öteki tartışmalı bölgelerin statüsünün ne olacağı konusu 2007 yılında yapılacak bir referanduma bırakılmıştı. Ne var ki anayasanın öngördüğü o referandum hiçbir zaman yapılmadı. Bağdat’a hâkim Şii güçlerin anayasayı uygulamamaktaki bu keyfi ve hukuksuz yaklaşımı doğal olarak ülkede kaos ve karmaşaya yol açtı. Bugün daha net ortaya çıkmıştır ki, eğer Bağdat-Şii yönetimi anayasanın gereklerini yerine getirip, zamanında Kerkük ve tartışmalı diğer bölgelerin durumunu netliğe kavuştursaydı, sonradan yaşanan bütün o siyasi karmaşa yaşanmayabilirdi. Ve muhtemelen IŞİD gibi vahşi bir yapı da o kaotik ortamın içinden böylesine palazlanıp çıkmayabilirdi.
Bağdat’ın anayasanın hükümleri doğrultusunda çözmediği Kerkük’ün statüsü meselesine sonuçta Peşmerge güçleri kanlarıyla son noktayı koydu. Kerkük İl Meclisi’nin Kürdistan bayrağını göndere çekme kararı ise, Kerkük’ün Kürdistani kimliğini hem tescil etmiş hem de daha da pekiştirmiş oldu. Kerkük’e Kürdistan bayrağının çekilmesi kadar önemli olan bir olay da bu girişimin öncülüğünü yapan İl Valisi Necmettin Kerim’in aynı zamanda Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (YNK) merkezi bir kadrosunun olmasıdır. Geçmişte YNK’nin, özel olarak da Kerkük Valisi olarak Necmettin Kerim’in Kerkük’ün statüsüne ilişkin yaptığı kimi açıklamalar üzerinden yürütülen olumsuz spekülasyonlar düşünüldüğünde, bu son girişim KDP ile YNK’nin yakınlaşması bakımından da önemli bir gelişme sayılabilir.
Özetle Kerkük’süz Kürdistan her zaman eksikti. Kerkük’ün statüsünün netleşmesiyle Güney Kürdistan coğrafik, demografik ve siyasi açıdan bütünlüğünü gerçekleştirmiş oldu.
Kader anına doğru
Kerkük’teki söz konusu gelişmenin hemen ardından Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin bağımsızlık referandumunun bu yıl içinde yapılacağını ilan etmesi, bilinçli bir planlamanın sonucu değilse de büyük bir önem taşıyor. Sayın Barzani 29 Mart 2017 tarihinde Hewlêr’i ziyaret eden Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yaptığı görüşmede “Bizden duymanızı istiyorum, en yakın zamanda referandum yapacağız, bu isteğimiz anlayışla karşılamanız bizi mutlu eder” diyerek referandum konusunu önemli ölçüde netliğe kavuşturdu. Bu açıklama ve çağrının sembolik de olsa önemli bir temsil kabiliyetine sahip BM Genel Sekreteri’ne doğrudan yapılması konuyu ayrıca değerli kılıyor. Bu arada KDP ve hükümet yetkililerinden de referanduma ilişkin benzer açıklamaların gelmesi konuya ilişkin ciddi bir ön hazırlığın olduğunu ortaya koyuyor.
Bilindiği gibi referandum konusu 2014 yılından bu yana gündemde. Ne var ki aynı yıl ortaya çıkan DAİŞ tehdidi ve benzeri nedenlerle referandumun yapılması şimdiye kadar ertelendi. Bu erteleme meselesi bir noktadan sonra konunun bir iç siyaset malzemesi olarak kullanıldığı yorumlarına yol açtı. Bu nedenle referandum konusundaki iradenin net bir biçimde ve belirli bir takvime bağlı olarak ortaya konulması iyi oldu.
Tabi ki bu, referandumun ertesi günü bağımsızlığın ilan edileceği anlamına gelmez. Bağımsızlık ilanının bir süreç gerektirdiğine kuşku yok. Referandum ise görece daha kolay gerçekleştirilebilecek bir hedef. Bunun için dış desteğe, birilerinden onay almaya gerek yok. Ancak yapılacak bir referandumun ve buradan çıkacak güçlü bir iradenin Kürdistan Bölgesi’ni bağımsızlığa bir adım daha yakınlaştıracağı kesin. Referandumda ortaya çıkacak irade, bağımsızlığı realize etmek bakımından Kürdistan siyasi önderliğine büyük imkanlar sunacak.
Artık gündemdeki sorun şu. Sayın Barzani’nin referanduma ilişkin beyanı nasıl hayat bulacak? Şu anda aşılması gereken en önemli mesele bu. Bunun için belli başlı siyasi partilerin uzlaşması şart. Kürdistan parlamentosu toplanmalı ve bunun için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı. Başka bir ifade ile öncelikli olarak yapılması gereken şey referandum konusunda güçlü bir siyasi mutabakatın ve hukuki altyapının oluşturulması gerekir. Bu yönde bir uzlaşı sağlandıktan sonra referandumda bağımsızlık için çok güçlü bir sonucun ortaya çakacağına kuşku yoktur.
Ulusal kenetlenme zamanı
Bu arada bağımsızlık meselesi ve bu konunun referanduma götürülmesinin birçok çevre ve devleti rahatsız etmesi kaçınılmaz. Nihayet bu yönde homurtular şimdiden yükselmeye başladı bile. Süreç netleşip ilerledikçe bu yönlü rahatsızlık ve tazyikler hiç kuşkusuz devam edecek. Yapılacak referandumun başkalarının iznini gerektirmediği, bunun Kürdistan halkının karar vereceği bir konu olduğu herkese uygun bir dille hatırlatılmalı.
Bunun için dünyadaki bütün Kürtlerin yekvücut olması son derece önemli. Güney zaten bu işin bir numaralı aktörü. Kürdistan’ın geriye kalan üç parçasında ve diasporada yaşayan bütün Kürtler ise referandum sürecini bütün imkanlarıyla sahiplenmeli. Güney Kürdistan’a yönelik her Türlü baskı ve saldırıya karşı ulusal bir set oluşturmalı. Bunun için her yerde hem kamuoyuna yönelik olarak hem de ilgili devletler nezdinde diplomatik girişimlerde bulunulmalı. Referandum takviminin netleşmesine bağlı olarak bütün Kürtler salt bu konuya ilişkin bir eylemlilik ve seferberlik kampanyası başlatmalı.
Unutulmasın ki bağımsızlık için yapılacak referandum Kürdistan’ı kader anına bir adım daha yaklaştıracaktır. Böyle bir adımın ise Kürdistan’ın bütün parçalarındaki Kürtlerin özgürlük mücadelesine olağanüstü bir ivme kazandıracağına şüphe yoktur.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.