- Kürt sorunu bir boyutu ile “insan hakları ve katılımcı demokrasi” ile ilgilidir.
- Madalyonun diğer yüzünde ise Kürdistan’ın Batı tarafından kurdurularak kullanılması boyutu vardır.
Kürdistan’ı gerçekleştirmek isteyen küresel güçlerin bölgede, demokrasi ile bir ilgileri yoktur. Onlar için önemli olan yandaş ve kontrol edilebilir bir Kürdistan’ın Ortadoğu’da kullanılmasıdır.
Kürdistan’ın gerçekleştirilmesi ABD, İsrail ve bazı Avrupa büyükleri için çok önemli. Sadece İran, Araplar ve Türkiye üzerindeki etkileri açısından değil, Çin ve Rusya’ya karşı bölgede kullanılması yönünden durum çok kritiktir.
Dolayısıyla, Kürdistan’ın kurdurulması yalnız bölgesel değil küresel güç dengeleri açısından önem taşıyor.
Zaten günümüzde küresel dinamikler ile Ortadoğu’nun bölgesel dinamikleri iç içe geçmiş bulunuyor. Küresel güçler açısından İslami boyut bile, Kürdistan’ın gerçekleştirilmesi için kullanılabilmektedir
1990 sonrası hızlandı
Kürdistan konusu son yüzyıl içinde hep vardı ama 1990’dan sonra ivme kazandı. Bu Ortadoğu’yu denetim altına alma kavgası idi;
- Batı (ve ABD) hem taraftı hem de kendi içinde ABD, AB, İsrail rekabeti bulunmaktadır.
- Rusya ve Çin bölgeyi Batı’ya (ve ABD’ye) tamamen kaptırmak istemiyorlar.
ABD, İsrail ve bazı AB büyükleri BOP adı altında bunu gerçekleştirmeye karar verdiklerinde Kürdistan ve İslami boyut koçbaşı görevini üstlendiler.
- Kürdistan, “İran, Araplar ve Türklerin yanına bir dördüncü boyut getiriyor”.
- Ilımlı İslam adı altında Batı politikalarına destek verecek ikinci boyut da ortaya çıkarılıyor. Müslüman Kardeşler Kürdistan’la birlikte oyuna dahil oluyorlar.
Türkiye ve Kürdistan
1980’li yıllardan itibaren Türkiye’deki yönetimler açıktan evet demeseler bile Kürdistan’a göz kırpmaya başladılar.
- İlk adımı Özal attı; “ABD bunu dayatıyorsa, karşı çıkmanın anlamı yok, Türkiye de işin içinde olsun” zihniyeti yavaş yavaş örtülü bir biçimde yaygınlaştı.
- Bazı siyasal partilerin ve TSK’nin karşı çıkışları rahatsızlık yaratıyordu; bu gibi engeller bertaraf edilmeliydiler.
- Türkiye’de Cumhuriyetin değerlerine, Atatürkçülüğe ve Lozan’ın kazanımlarına arka çıkanlar ise yoldaki diğer engellerdi.
1990’lı ve 2000’li yıllar, Kürdistan ve Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılmasının önündeki engellerin temizlenmesi ile geçti.
Bugün gelinen noktada, Kürdistan’ın artık kaçınılmaz olduğuna inanan oldukça geniş bir kesim oluşturuldu.
- Irak’ta ayrışma ve bölünme fiilen ortaya çıktı.
- Suriye’deki gelişmeler, durumun Irak’takine benzer bir biçimde gittiğini gösteriyor.
- Türkiye’de kamuoyunu hazırlama görevini üstlenenler oldukça ilerlemiş durumda. Ayrıca Güneydoğu’daki çatışmalar ve kimi açık siyasi talepler olağanlaşmış görünüyor.
Sanki insanın, “Kürdistan gerçekleşmeden bölge insanlarına huzur yok” diyesi geliyor. Acaba durum gerçekten böyle mi? Kürdistan konusundaki fiili gelişmelerin, “kimi çevreler tarafından pek görülmek istenmemesi” bana ilginç geldi. Nedenini henüz anlamış değilim.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.