“Bu kitap, Türk Milletinin binlerce yıllık mazisinden bu yana şerefli tarihine şanlı ismini vuran, Çinlilere Çin duvarlarını yaptıran, çağlar devirip çağlar açan, hürriyetleri uğruna oluk oluk akıttığı şehit kanlarıyla bu mukaddes toprakları sulayan, ne zaferden şımaran, ne de felaketten yılan, sessiz gidip şikâyetsiz şehit olan, yuvasından ‘ya şehit ol ya da gazi’ diye uğurlanıp daima asil Türklük vekarının mütevazi tülü içinde kalan, METE’nin, ATİLLA’nın, FATİH’in emrinde ne ise, KOSOVA’da, MOHAÇ’ta, MERCİDABIK’ta, PLEVNE’de, ÇANAKKALE’de, SAKARYA’da, DUMLUPINAR’da ve KORE’de aynı olan, her biri Türk’lüğün şeref ve şan destanı, Kahraman Mehmetçiklerimiz ve aziz şehitlerimizin mübarek ruhları huzurunda, Türk halkına ithaf olunmuştur.”
“Kahraman Mehmetçiklerimizin ‘hürriyetleri uğruna’ Kosova’da, Mohaç’ta, Mercidabık’ta, Plevne’de ve Allah’ın Kore’sinde ne işi vardı” sorusunu atlayalım isterseniz.
“Mete’nin ve Atilla’nın oluk oluk akıttığı şehit kanlarıyla suladığı ‘mukaddes’ toprakların bizimle ne alakası var” sorusunu da dert edinmeyelim.
Okumaya devam edelim.
“1inci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı, muhtelif tarihlerde yapılan sorgulamalar sırasında komünistler tarafından aldatılmış olduklarını itiraf eden sanıkların açıklamalarına dayanan bu broşürü hazırlayarak kamuoyunun istifadesine sunmakla bir hizmet daha yaptığına inanmaktadır.”
“Kuvvetine güvenen yüce Türk milleti tarihin altın sayfalarını dolduran şan ve şeref destanlarındaki tecrübesinden, azminden ve kahramanlıklarından da ilham ve cesaret alarak, mukaddes yurdunda yer yer ve zaman zaman teşekkül eden hıyanet, kin ve garez kümelerini dağıtmış, aydın ve nurlu istikbaline doğru ilerlemektedir.”
1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nın 12 Mart darbesinin hemen ardından “vatandaşlardan gelen ısrarlı talep karşısında” yayımladığı bu güzel broşürü ben bir sahaf dükkânında bulup aldığım gün, 230 binden fazla işçinin üye olduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) Genel Başkanı Lami Özgen ve çok sayıda sendikacı KCK davası kapsamında gözaltına alındı.
Bir taşla iki kuş vurmak diye buna denir. Gözaltına alınanlar hem sendikacı hem Kürt. Bir kısmı solculuğa bile bulaşmıştır, eminim.
İki hafta kadar öncesinde, Van’ın popüler Belediye Başkanı Bekir Kaya, Bostaniçi Belediye Başkanı Nezahat Ergüneş, Başkale Belediye Başkanı Hacer Sarıhan ile BDP Van İl Başkanı Mihriban Şah, eski İl Başkanı Cüneyt Caniş ve Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Güler gözaltına alınmıştı. Ergüneş ile Şah dışındakiler “terör örgütü üyeliği” suçundan tutuklanmıştı.
Şu anda hapiste kaç Kürt siyasetçi, kaç Kürt belediye başkanı, kaç başkan yardımcısı, kaç meclis üyesi, kaç BDP’li var, ben artık bilemiyorum doğrusu. Ama beş ila on bin arası bir rakam olması gerek.
Hükümet Kürt sorunuyla ilgili olarak müthiş yenilikçi ve yaratıcı bir politika uyguluyor sanırım.
Kürt nüfusunun hepsi ya hapiste ya dağda olduğu gün, Başbakan önemli bir balkon konuşması yapacak, “Tamam artık, buyurun gelin, barış yapalım” diyecek. Herkes ya hapiste ya dağda olduğu için, kimse gelemeyecek. Ertesi gün tekrar balkona çıkıp “Evet, bekliyoruz, lütfen Türk milletinin sabrını taşırmayın” diye kızacak.
Üçüncü gün, “İşte sayın halkım, görüyorsunuz, gelmiyorlar, barış istemiyorlar” diyerek “hürriyetleri uğruna oluk oluk akıttığı şehit kanlarıyla bu mukaddes toprakları sulayan” herkesi göreve çağıracak.
Bu politika başarılı olur mu, tam emin değilim. Artık toprak sulamak istemeyenlerin çok kalabalık olduğundan kuşkulanıyorum. Ama hükümet Mete kadar, Atilla kadar, Fatih kadar kararlı görünüyor.
Benim de bir iki önerim var.
Bütün Kürt nüfusunu KCK davası kapsamında tutuklayıp cezaevlerine doldurmak zor olur. Onun yerine, Kürtlerin çoğunluk olduğu illere topluca “Kürdistan 1 No’lu Kapalı Cezaevi” diyelim. Kendi yağlarında kavrulsunlar.
Sonra da, Genelkurmay’ın broşüründe sözü geçen, Türklük uğruna şehit olmak için can atanları derhal askere alalım. Bu onuru onlardan esirgemeyelim.
Çözüme daha yakın oluruz bence.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.