Herkesi kendimiz gibi sanma yanlışlığına düşebiliyoruz. Oysa herkesin hesabı farklı. Nasrettin Hoca’nın damatlarını hatırlayın: Çıkarları birbirinden çok farklıydı; çiftçilikle uğraşan damat için yağmur gerekirken diğer damadın çömlekleri yağmurdan zarar görüyordu.
Ne yapsın, nasıl dua etsin Hoca?
‘Barış süreci’ de biraz öyle. Ülkenin büyük çoğunluğu son on yılda kaydedilen mesafeye bakıp, “Terör belâsı olmasaydı, kimbilir şimdi nasıl uçmuştuk?” diye hayıflanırken, bir yerlerde birileri de “Ne yani, terörün bitmesine izin vererek Türkiye’nin önünü mü açalım?” derdindeyse şaşırmamalı.
Türkiye’nin hem içeride hem de dışarıda iyiliğini düşünmeyenler hiç de az değil. ‘Daha güçlü bir Türkiye’ içeride şimdiki hükümetin ömrünü uzatır, dışarıda da bölgeye farklı gözle bakanlar için ‘tehdit’ oluşturabilir. Sırf siyasi ve hegemonik hesaplarla bile sürecin başarısız olmasını isteyenler herhalde bayağı fazladır.
Üzülmeyin hemen, ben bu tür büyükçe hesapların süreci başarısız kılmaya yetmeyeceğine inanıyorum.
Esas üzerinde titizlikle durmamız gereken küçük hesaplar...
Şimdi bizdekine benzer süreçlere daha önce muhatap olmuş ülkelerin deneyimlerinden biliyoruz; ‘barış’ bir zaferin ardından gelmiyor... Taraflardan birinin sürekli taviz verdiği, diğerinin hep aldığı bir ortam ‘sürekli barışı’ getirmiyor. “Burnunu sürtelim” anlayışıyla yola çıkıldığında karşı taraf da burun sürtme derdine düşüyor ve manzara kolayca ilkokul okuma kitaplarından bildiğimiz ‘köprü üzerindeki inatçı keçiler’ öyküsünü hatırlatır hale bürünüyor...
Bundan kaçınmak gerek.
Eğer sürecin sonunda bir toplu fotoğraf çekilecekse, onda yer alacak kişilerin yüzünde buruk bir ifade olacağını bilelim; ‘baldıran zehiri içmiş’ ve biraz sonra terk-i dünya edecekmiş gibi poz verecek fotoğrafta yer alanlar...
İşin tabiatı bunu gerektiriyor çünkü.
Küçük hesaplar ‘Açılım 1.0’ diye adlandırabileceğimiz 2009’daki ilk denemede çok ön plandaydı. Habur’u hatırlayın: Dağdan inen grup illâ zafer işareti yapma çabasına girmeyebilir, onlar öyle bir yanlışlık yapmış olsa bile yaptıkları görmezden gelinebilirdi...
Dağdan inenler ile onlarla otobüs üzerine çıkanlar ‘zafer işareti’ yapma ihtiyacı duydular; o manzarayı görmezden gelebilecekler ise bu çocukça gösteriyi müthiş ciddiye aldı.
Ne oldu sonra? Dört koca yılı bu yüzden heba ettik; maddi ve manevi kayıpların tam listesini çıkarmak imkânsız... Son dört yılda teröre ve çatışmalara kaç kurban verildi acaba?
Bu defa daha dikkatli davranıldığı belli, ama yine de küçük hesaplar peşinde koşanların oldu-bittilerinden endişe duyuyorum.
Önümüzdeki günlerde bir dizi gelişme yaşanacak: Önce PKK’nın elindeki kamu görevlileri serbest bırakılacak... Ardından Nevruz dolayımında ülkeden çıkışların başlaması bekleniyor... Dağdan ineceklerle başka ülkelere gidecekler trafiği de var... Sürecin bir yerinde silâhlar terk edilecek...
Meclis’ten çıkacak yeni yargı paketiyle cezaevinden çıkacakları ve herkesin beklediği yeni anayasayı da unutmayalım...
Küçük hesaplara kurban gidebilecek gündem maddeleri hiç az değil, sözün kısası...
Yine de üstesinden gelebiliriz; gelmeliyiz...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.