• BIST 9499.78
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 2 °C

Kör gidiş

Nuray Mert

Lübnan’da bayram öncesi kaçırılan iki Türk pilot konusu, malum, mazisi derin bir mesele. Bilindiği gibi, kaçırma olayı, Mayıs 2012’de İran’da İmam Rıza Türbesi ziyaretinden dönen 11 Şii Lübnanlı’nın Suriye’nin Azez kenti yakınlarında kaçırılması ile ilişkilendiriliyor. Kaçırma olayının ardından, kaçırılanların aileleri ve Lübnanlı Şiiler Türkiye’ye tepki sergilemişti, zira Şii grubu kaçıranlar Suriye’de silahlı muhalefet gruplarından biriydi ve Türkiye’nin genel olarak muhalafet gruplarını desteklediği biliniyordu. Nitekim, o olayın hemen ardından, Lübnan’da iki Türk işadamı kaçırılmış, sonra serbest bırakılmıştı. Şimdi olay kaldığı yerden devam ediyor gibi görünüyor ve daha önce olduğu gibi olayın ardında Lübnan Hizbullah’ının olduğu düşünülüyor. O halde, Türkiye-Lübnan Hizbullah’ı ilişkisinde biraz geriye gidelim ki, konu daha iyi anlaşılsın. 

Bilindiği gibi Lübnan Hizbullah’ı, bölgedeki İran ve Suriye cephesinin müttefiki, yani bölgesel denklem içinde, Türkiye’nin içinde bulunduğu ABD merkezli ittifak sisteminin ve onun Lübnan’da desteklediği Hariri öncülüğündeki siyasi cephenin karşısında yer alıyor. Ancak, bu duruma rağmen örgüt başından beri, AKP iktidarına sempati besliyordu. 2006 İsrail savaşı esnasında Türkiye net bir tavır almadığı halde, bu durum değişmedi. Dahası, savaş sonrası Güney Lübnan’da konuşlandırılan uluslararası güç UNİFİL’e Türkiye’nin asker göndermesi Hizbullah’ı tedirgin etmesine rağmen bu sempati devam etti. Nitekim, Başbakan Erdoğan’ın savaş sonrası Lübnan’a ziyarete gittiğinde, Hizbullah dahil tüm siyasi çevreler ile görüşmeye özen göstermesi, büyük memnuniyet uyandırdı. Ben de bu ziyarete eşlik eden gazeteci grubu içindeydim ve atmosferi yakından gözleme imkanım olmuştu. Daha sonra, yine bilindiği gibi Suriye-Türkiye yakınlaşması sözkonusu olduğunda, ilişkiler daha da olumlu bir hal aldı. Ancak, daha sonra, Suriye krizinin ardındaki saflaşmalar AKP iktidarı ile Hizbullah’ı karşı karşıya getirdi, geçen sene yaşanan 11 Lübnanlı’nın kaçırılması olayı bu atmosferde olmuştu. Daha sonra ilişkiler daha da gerildi, zira Hizbullah (‘emperyalistlerin Suriye’yi karıştırma planı’ olarak gördüğü) iç savaşa Esad rejimi lehine müdahil oldu. İpler o kadar gerildi ki, AKP’li bir bakan, Hizbullah’ı, ‘Hizbuşşeytan’ olarak nitelendirdi. Türk pilotlarının kaçırılma olayının arkaplanı bu ve buraya kadar olay, bölgesel çatışma ve krizlerin geldiği son aşamanın bir sonucu. 

Bu noktaya gelinmesin, yani Türkiye vatandaşlarının bölgedeki çatışmalarda hedef haline gelmesi, güvenlik sorunu yaşaması ardından, Türk dış politikasının başarısızlığı doğal olarak tartışma konusu ediliyor. Türkiye’nin bölgesel çatışmaların ister istemez tarafı olması bir yana, bunların içine bu denli dahil/müdahil hale gelmesi gerçekten de ciddi bir sorgulamayı hak ediyor. Ama daha önemlisi, Türkiye’nin bölgesel ‘çatışma ve krizleri yönetme’ zaafına düşmesinin ötesinde, ‘bölgeyi yönetme’ye kalktığı için hemen tüm taraflarla sorunlu hale gelmesi, yani önünü hiç göremez hale gelmesi. Pasaportları, sınırları kaldıracağız derken, Türkiye vatandaşlarının bölgede pasaportla bile güvenli seyahat edemez, iş yapamaz hale gelmesi. 

İran-Suriye hattına karşı bunca yıl cephe alan ve bölgesel krizlerde bu çerçevede doğrudan taraf olan Batı dünyası bile, özellikle son dönemde, ince ayar siyaseti güdüyor. AB, kısa bir süre önce, Lübnan Hizbullah’ını ‘terör’ listesine aldı ve müttefiklerini memnun etti, ama diyalog kapısını açık tutmak için terör listesinde ‘Hizbullah’ın askeri kanadı’ ifadesini kullandı, siyasi kanadı tanımın dışında bıraktı. Son olarak, İran’da seçimle birlikte yaşanan değişimin, yani Batı ile diyalog kapısının aralanmasının bölgesel denklemler üzerindeki muhtemel etkileri halihazırda Türkiye’de görmezden geliniyor. Oysa, İran’a ilişkin her gelişme Türkiye’yi zorlayacak mahiyette olacak, ama Türkiye ‘kör gidiş’inden vazgeçmeye niyetli görünmüyor. Bu kör gidişin şimdilik en belirgin sonucu, Türkiye’nin uzun süredir başına gelenler karşısında dost, düşman kimsenin desteğini bulamaması oluyor. Şimdilik!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89