Kongreyi izleyebildiğim kadar izledim. Şimdi benim de bir şeyler yazmam gerek. Ağırbaşlı siyasî analizler yapmam gerek.
Ne var ki, tüm bu izleme sürecinde aklımda ön plana hep cinsellikle ilgili şeyler çıktı.
Özellikle 2023 ve 2071 tarihleri telaffuz edildiğinde, 68 veya 116 yaşıma kadar Erdoğan ve AK Parti ile uğraşmak zorunda kalacağımı düşündüğümde yoğun cinsellik imgeleri doluştu aklıma.
Kürt sorununun çözümüyle ilgili bazı adımların açıklanacağı ima edilmişti Kongre öncesinde. Kongrede söylenenleri dinledikçe yine aynı imgeler oluştu hayalimde.
İnsanların hayatlarını nasıl yaşaması gerektiğine müdahale etme hakkını kendinde gören dar, boğucu bir muhafazakârlığın sesini duydukça yine aynı imgeler...
Dünyadaki bütün muhafazakârlar niye bu hakkı kendilerinde bulur?
Bu muhafazakârlık bir de dindarlıkla birleşince niye “Herkes benim gibi yaşamalıdır, benim gibi yaşamayanlar günahkârdır, hastadır, tehdittir, engellenmelidir, cezalandırılmalıdır, bazı organları derhal kesilmeli veya tıkanmalıdır” inancı baş gösterir?
Özellikle köktendinci Hıristiyanlar, daha da özellikle Amerikalı muhafazakâr köktendinci Hıristiyanlar cinsel ilişkide bulunmaya niye düşmandır?
Bulunmasınlar, hiç beni rahatsız etmez, hatta cinsel ilişkide bulunmayarak genlerini insanlığın gen havuzundan çekmelerini memnuniyetle karşılarım. Ama başkalarının cinselliği, cinsel ilişkide bulunması, karşı cinsi düşünmesi niye muhafazakâr ve dindar insanları rahatsız eder?
Dindar olan herkesi rahatsız etmiyor elbet. Muhafazakâr ve dindar insanları rahatsız ediyor.
Bunlar iktidara geldiği zaman, ilk iş olarak savaş, barış, yoksulluk, kamu hizmetleri gibi gerçek insanlık sorunlarıyla değil, “Cinselliği nasıl kısıtlarız?” sorunuyla ilgilenmeye başlar.
O kadar beyhude bir çaba ki!
Muhafazakâr ve dindar seks düşmanları için haberler kötü!
Tek hücreli terliksilerden insana kadar tüm canlıların sürekli karşı cinsi ve üremeyi düşünmesini engellemek mümkün değil.
Çok basit ve engellenemez bir mekanizma nedeniyle mümkün değil.
Vücudunda üremeni engelleyen bir gen varsa, üreyemezsin, o gen bir sonraki kuşağa geçemez ve yok olur.
Vücudunda çok üremeni sağlayan bir gen varsa, çok ürersin, o gen sonraki kuşaklara geçer, üstelik az üreyenlerin genlerinden daha çok geçer ve zaman içinde tüm insanlarda mevcut hâle gelir.
Bu süreci milyonlarca yıla yayarsak, belli ki insanlığın tüm genleri üremeyi engellemeyen, zorlaştırmayan, daha çok üremeye yönelik genlerdir. Tersini yapan genler elenmiştir, yok olmuştur.
Üremek demek, cinsel ilişkide bulunmak demektir!
Buna karşı olmak, bundan rahatsız ve tedirgin olmak, bunu azaltmaya filan çalışmak, tümüyle anlamsız ve saçma olduğu gibi, insanın biyolojik doğasına da karşıdır.
Ve bir kötü haberim daha var. Özellikle muhafazakâr dindar erkekler için.
Tavus kuşunun o muhteşem kuyruğu var ya.
O kuyruk sadece erkek tavus kuşlarında vardır.
Dişi tavus kuşu bir şeye benzemez.
Niye? Çünkü kiminle cinsel ilişkide bulunacağına dişi karar verir ve dişiler çarpıcı kuyruğu olan erkekleri tercih eder. Yapılan tüm deneylerde, kuyruğu kesilmiş veya seyreltilmiş erkekler hiçbir dişi tarafından seçilmediği için evde kalmış, üreyememiştir.
Güzel kuyruğu olanlar ürer, genlerini sonraki kuşaklara geçirir, cılız kuyrukluların genleri yok olur.
Yani erkek tavus kuşunun görünümü de, ne kadar ürediği de kadınların cinsel seçiminden kaynaklanır.
Aynı şey pek çok hayvanda geçerlidir.
İnsan dâhil. Bir düşünün, Brad Pitt mi daha çok üreyecek, ben mi?
Kadın her şeyin tayin edicisidir.
AK Parti Kongresi bana bunları düşündürdü.
Düşünecek başka pek bir şey de yoktu zaten.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.