‘Komünistlerin (proletaryanın) vatanı yok’ sadece Kürtler için mi geçerli?
Bugünlerde Kürtler üzerinden “komünistlerin vatanı yok”, “ulus devlet artık aşıldı”,
“Kürdistan adıyla komünist parti olmaz, olmamalıdır” tartışmaları yeniden revaçta. Kürt siyaseti saflarında “ulus” olgusunun aşıldığına dair vurgular yeniden güçlenirken, Türk sosyalistleri cephesinde ise “Kürdistan’da ayrı komünist olmaz” söylemi artan “Kürdistan seksiyonları” eşliğinde sürüyor ama bir ayrıntı da dikkati çekiyor; Türkiyeli sosyalist partilerinde Kürdistan seksiyonları artıkça kendilerinin seksiyonlaşmalarına tanıklık ediyoruz! Bu ise ayrıca değerlendirmeye muhtaç bir konu!
Türk/Türkiye komünist partisi olur, Mısır, Hindistan, Arnavutluk, Slovakya, Kenya, Mozambik, Şili hatta Katalan, Uygur vb. 200’ün üzerinde ulus ve ülke adıyla anılan bağımsız örgütlenmiş komünist partisi olur (bizce de olmalı) ama “Kürdistan’da olmaz”(!) Türkiyeli devrimci, sosyalist yapıların çoğunluğuna göre “Kürdistan adıyla kurulmuş komünist parti olmaz, olmamalı.” Olursa bu milliyetçilik olur! Dahası aynı iddiaların sahiplerine göre Kürdistan’da “Kürtler milliyetçi olabilir ama komünist olamaz çünkü komünist iseler, Türkiye komünist hareketi saflarında yer almalılar”!
Türkiye sosyalist hareketinde, kör olduğu kadar tersten Bundçu bu örgütlenme algısının temelinde, Kürdistan’ın ayrı bir coğrafya, ayrı bir ülke olarak kabul edilmemesi yatar. Ülke olarak algıladıkları, “Misak-ı Milli sınırları” içerisindeki Türkiye’dir. Kürdistan ise resmi haritaya göre yedi coğrafik bölgeden biri olarak algılanıp savunulduğu için, Kürtlerin/Kürdistanlıların ayrı bir komünist partisi saflarında örgütlenmeleri “milliyetçilik” olarak görülüp propaganda edilir, ediliyor.
Yine bu tersten Bundçu bakış açısıyla, “Kürt kökenli olmayan bir komünisti iseniz, ne işiniz var ÖSP’de” denilir, halen de deniliyor. Özellikle saflarımızdaki Türk, Azeri, Arap vb. Kürt kökenli olmayan yoldaşlarımıza yönelik “Kürt değilsiniz, ne işiniz var onların saflarında” dediler, diyorlar. Kim diyor? Türkiyeli devrimci, sosyalist parti ve örgütlerin ezici çoğunluğu, dahası geçmişte birleşik örgüt saflarında birlikte mücadele ettiğimiz eski yoldaşlarımız!
Bizler, Güney, Doğu, Batı ve Kuzey Kürdistanlı Kürt kökenli ve etkili komünist kadroların Irak, İran, Suriye ve Türkiye komünist hareketinde yer almak hata yönetici ve Genel Sekreter olmalarına; “ne işiniz var ezen ulus komünist hareketinde; Kürdistan komünistlerinin bunca görev ve sorunu var iken ne işiniz var Irak, Türkiye komünist hareketinde” demedik, demiyoruz çünkü biz komünist parti örgütlenmesini etnik temeldeki bir örgütleme olarak savunmadık, bugün de savunmuyoruz. Bir ülkenin sınırları içerisindeki tüm ulus ve azınlıklardan gelme işçi, emekçilerin birlikte aynı partinin çatısı altında örgütlenmesini savunduk, savunuyoruz. Daha somutta Türkiye komünistlerinin saflarında Türk işçi-emekçileri dışında Anadolu coğrafyasında yaşayan Kürt, Arap, Çerkes, Laz vb. halklardan gelme komünistlerin birlikte örgütlenmelerini nasıl savunuyorsak, aynı enternasyonal bakışla Kürdistan coğrafyasında yaşayan Türk, Arap, Azeri, Süryani, Ermeni vb. halklardan gelme komünistlerin de Kürt komünistleriyle birlikte Kürdistan komünist yapısının saflarında örgütlenmelerini savunduk, savunuyoruz. Biz örgütlenmede etnik kökeni değil, bir ülke olarak belli bir coğrafik zeminde örgütlenmeyi esas aldık, alıyoruz.
Kürt kökenli komünistlere, “ne işiniz var Türkiye komünist hareketi saflarında” demedik, ama Türkiyeli, hatta ilginçtir Türkiye komünist hareketi saflarındaki Kürt kökenli yoldaşlarımız bizim saflardaki Kürt kökenli olmayan yoldaşlara “ne işiniz var ÖSP’de” diyebiliyorlar!
Biz, Türkiye devrimci, sosyalist hareketinde örgütlenen dahası başını çeken ve dağınık (100’ü aşkın parti ve grup olduğu söylenir)Türkiye devrimci, sosyalist hareketini birleştirmeye çalışan yoldaşlara, “Kürt halkının ve Kürdistan komünist hareketinin ağır sorunları var iken ne işiniz var orada” demedik, kendilerine başarılar diledik, diliyoruz ama Türkiye devrimci hareketinin kadroları, saflarımızdaki Kürt olmayan yoldaşlara “ne işiniz var orada” dediler, diyebiliyorlar. Bugünlerde bu yeniden revaçta!
Türkiye devrimci hareketinin “125 parti ve grup”tan oluştuğu iddiası bana ait değildir. Manisa Turgutlu’da konuştuğum bir panelde, “Türkiye devrimci hareketi 70, 80 gruba parçalanmıştır, kimi komünist örgüt adına esas alacağız” deyince, dinleyiciler arasından biri “Hayır, 70, 80 değil, 125 grup bulunuyor” demişti.
Turgutlu’daki panelde, “Böylesine parçalanmış Türkiye devrimci, komünist hareketini toparlamak zordur, ancak zayıf da olsa Kürdistan’daki temel siyasal yapılardan biri olarak var olan komünist partiyi geliştirip güçlendirmek daha olanaklıdır. Kürdistanlı komünistler yıllardır Türk/Türkiye komünist hareketi saflarında yer aldılar, bununla da onur duydular. Şimdi sıra Türk, Türkiyeli komünist yoldaşlarda. Sizleri Kürdistan’da sürdürdüğümüz komünist parti örgütlenmesi çalışmalarında yer almaya çağırıyoruz” demiştim. Burada bu çağrımı ÖSP II. Genel Kongre öncesinde aydınlar başta olmak üzere Türkiyeli komünistlere bir kez daha yeniliyorum.
Öyle ya madem enternasyonalizm ilkesinin gereği olarak belli bir ülkede her ulustan komünistler aynı parti saflarında örgütlenirler, eğer Kürdistan’ı bir ülke olarak görüyorsanız gelin, Kürdistan’da sürdüğümüz ve belli bir aşamaya getirttiğimiz komünist parti çalışmalarına katılın. Enternasyonalizm ilkesini biraz da Kürdistanlılardan yana işletsek olmaz mı? Olmaz mı Türkiye komünist hareketi saflarındaki yoldaşlar? Dahası Türkiye komünist hareketinin kadroları ne diyorsunuz, enternasyonalizm ilkesine biraz da Kürdistan coğrafyasında ve Kürdistan komünist hareketi olarak ÖSP lehine işlerlik kazandırılmasına? Yani Türkiye ya da Türk komünist hareketinden ayrı Kürdistan komünist hareketinin varlığını tanıyıp, enternasyonalizm adına biraz da Kürdistan coğrafyasında her ulustan komünistlerin yer alacağı komünist hareket saflarında yer almaya! Bu Bundçuluk mu olur?
“Komünistlerin vatanı yoktur”, işçilerin vatanı yoktur vurgusu; mülkiyetsizliğe, devletten devletsizliğe yanı vatandan vatansızlığa geçişin yanı geleceğin öngörüsü olmanın yanı sıra uluslararası komünist hareketin enternasyonal birliğine yapılmıştır. Siyaseten ise işçilerin, komünistlerin, burjuvazinin kullandığı anlamda yurtsever, vatansever ya da mülksever olamayacağını olmamaları gerektiğini belirtmek içindir.
Bugün halen AB’de bile ulus ve ülke merkezli komünist parti örgütlenmesinin aşılamadığı gerçeği dikkate alınırsa, dün bu vurgu yapılırken, ülke zeminli komünist parti örgütlenmesinin reddi üzerinden enternasyonal örgüt yani dünya komünist partisi önerilmesi değil ama geleceğin perspektifi ya da varılması gereken hedef olarak belirtilmişti. Varılacak hedefin pratize edilmesinde, AB, BDT gibi entegre coğrafyalar dururken bunun devlet ve özgür vatan yüzü görmemiş Kürdün üzerinden hayata geçirilmek istenmesi yanlıştır karşılığı yoktur. Olmadığının en canlı pratik kanıtı, 2015 Diyarbakır Newroz kutlamalarıdır. Sabah akşam ulus devlet istemiyorum diyen ve Kürdistan bayrağı yerine kendi bayrağını taşıyan PKK’nin düzenlediği Newroz etkinliğinde Kürdistan bayraklarının taşınmasıdır.
Demek istediğim, “komünistlerin vatanı yok” belirlemesinden hareketle Kürdistan’da ayrı bir komünist parti örgütlenmesine karşı çıkmak en başta teorik olarak doğru değil. Yok, eğer bu vurgu ile ülke merkezli komünist hareket üzerinden yeni bir Dünya Komünist Partisi’nin yaratılması hedefi belirtiliyorsa, “21. yy’da Özgürlük ve Sosyalizm Manifestosu” hem bu açıdan hem de diğer açılardan Türkiye komünist hareketinin program ve “bildirge”lerinden daha ileri bir belgedir. İsteyen bunu karşılaştırabilir.
Kürdistan’da ayrı bir komünist parti örgütlenmesine karşı çıkmanın örtüsü yapılmak istenen “komünistlerin vatanı yok” diyen, Türkiye komünistleri neden acaba gidip Yunanistan, İran, Mısır, Ukrayna komünist partilerinde örgütlenmiyorlar? Bıraktık bunları, neden Avrupa Birliği bünyesindeki üye ve taraftarlarına “yoldaşlar biz komünistiz, vatanımız yok, gidin Almanya, Fransa, İngiltere komünist partilerine üye olun” demiyorlar da başkasına fetva vermekte mahir davranıyorlar? Dahası Avrupa burjuvazisinin kendi çıkarları adına ulusal sınırları aşmanın adımlarını attığı son yıllarda neden Avrupa komünist hareketine “tek bir Avrupa komünist partisinde birleşin” önerisini geliştirmiyorlar? Bize dönük sık sık “komünistlerin vatanı yok” diyen bu Türkiyeli devrimci yapılar neden halen Avrupa’da bile ayrı ayrı varlıklarını koruyorlar? “Komünistlerin vatanı yoktur” vurgusu neden pratikte salt Kürtler için güncelleştiriliyor? Sorular, sorular!
Çok uluslu bir devlette farklı ulus ve azınlıklardan gelme işçi ve emekçilerden birleşik komünist hareketin yaratılması hedefi, genel geçer bir doğru. Ancak bu genel geçer doğrudan yola çıkılarak, Türkiye ve Kuzey Kürdistan özgülünde birlikte örgütlenmeye enternasyonal, ayrı örgütlenmeye ise “milliyetçi” demek yanlıştır. Özetle; çok uluslu bir devlette enternasyonal komünist olmanın temel ölçütü birlikte örgütlenip örgütlenmemek değildir. Esas ölçüt, söz konusu partinin sahip olduğu programla sergilediği ideolojik, politik duruştur yoksa ölçüt esas olarak birlikte örgütlenme alınırsa; bunu savunan Ergenekoncu Perinçek’in Vatan Partisi veya Halkın Kurtuluş Partisi “enternasyonal”, Kürdistan’da bağımsız bir komünist parti olarak örgütlenen ÖSP ise “milliyetçi” olarak değerlendirilir.
Yine aynı ölçüt esas alınırsa, halen “Bağımsız Türkiye” şiarını temel bir siyasal hedef olarak savunan bir dizi Türkiyeli sosyalist örgüt ve parti “enternasyonal” hareketler olarak görülürken; ayrı örgütlenmesine karşın Kürt, Türk ve diğer halkların her alanda eşit sosyalist federasyonunu savunan ÖSP ise “milliyetçi” parti olarak görülebilir! Ne ilginç ama değil mi? Düşünebiliyor musunuz, ezen ulus komünist, devrimci parti ve örgütleri, “Bağımsız Türkiye” derken, ezilen ulusun yani Kürdistan komünist hareketi ise, halkların özgür birliği olarak “eşit koşullu sosyalist federasyon” diyor! Bu durumda kim enternasyonal ve ileri? Kim ulusçu, milliyetçi ve geri? Yorumu okuyucuya bırakıyorum.
Eğer sorun farklı uluslardan gelme işçi ve emekçilerin güçlerini birleştirmekse, bunun tek yolu bir parti saflarından birleşmek değildir. Türkiye ve Kürdistan komünist hareketinin gücünü tek parti saflarında birleştirmesinin dışında bir dizi başka yolu vardır. Kaldı ki sorun gücünü birleştirmek ise, bırakalım 125 grubu, öncelikle adı sanı belli 30, 40 ayrı devrimci parti ve grup neden iki ya da üç siyasal parti saflarında birleşmeyi hedeflemiyor?
Modernist Türkiye devrimci, komünist partileriyle mi birlik?
Şunu ekleyerek bitirelim; belirttiğim Manifesto’muzda temel bir bölüm olarak “Sanayi Uygarlığının Nefesini Kesen Disiplin: Modernizm” başlığı altında modernist doku ve felsefeyi eleştirip modernizm artık 21. yy’da insanlığın yükünü taşıyamaz derken, Türkiye devrimci, komünist hareketinin halen 20.yy modernist siyaset, felsefe ve olgularını esas almasını nasıl adlandıracağız? Kapitalistleşme, sanayileşme, standartlaşma, iktisadi akıl, ulus, uluslaşma, merkezileşme, tek tipleştirme vb. tüm bunlar bir bütünün parçaları olarak modernist doku ve felsefenin, özetle disiplinin ürünleriyse, 21.yy’da halen modernizme karşı tutum alamayan Türkiye devrimci, komünist hareketini nereye koymak gerekir?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.