Salih Müslim, geçen hafta gizlice İstanbul’a gelip MİT ve Dışişleri Bakanlığı ile görüştükten sonra birkaç gün gözden kayboluyor.
Görüşmeler, çok kritik bir durumda olan Kobani’nin geleceğini etkileyecek nitelikte...
Medyaya konuşan hükümetten bazı isimler, toplantıya bizzat katılanlar değil. Bildik Ankara ezberinden ”PYD’ye şunu dedik, bunu dedik” gibisinden yazılar çıkıyor. Bilerek mi, yoksa tipik Ankaracılık oynamaktan mı bilinmez. Medyada en çok vurgulanan Ankara’nın ”Esad’la aranıza mesafe koyun!” cümlesi oluyor.
Oysa görüşmede bu mesaj yok. Hatta böyle bir üslup da yok. Tam tersine, içeriğinden haberdar olanlar, ”Daha sık görüşelim”, ”Bundan sonra Ortadoğu’daki gelişmeleri birlikte değerlendirelim” gibisinden olumlu havada geçen bir görüşme olduğunu söylüyor. Olay, uzun bir aradan sonra Ankara’nın PYD’ye dönüp ”Evet nerede kalmıştık...” demesi...
Toplantıda Salih Müslim, Kobani için acil yardım istiyor. Ankara ise, şu ana kadar Kobani için yaptıklarını anlatıyor. Yardım kamyonlarına izin vermek, ilaç yollamak, içerideki milliyetçi reflekslere rağmen yaralı PYD’lilerin tedavisi ve en önemlisi ABD’lilere ”Kobani’de IŞİD’i durdurun” dediklerini anlatıyor yetkililer.
Kısacası üslup, geçen hafta Selahattin Demirtaş’la görüşüp ”Biz aslında IŞİD’in Kobani’yi ele geçirmesine karşıyız” diyen Ahmet Davutoğlu üslubu... Türkiye’nin IŞİD’i desteklemediği, bu konudaki ithamların haksız olduğu vurgulanıyor.
Salih Müslim’in ise acil bir talebi var. PYD’nin IŞİD tanklarına karşı ağır silah ihtiyacı var. Onlarca defa hedef alsalar da IŞİD’in elindeki ABD yapımı tanklar (Musul ganimeti) bana mısın demiyor. PYD’nin isteği, Salih Müslim’in ”Cezire Kantonu” dediği Kamışlı bölgesinden ağır silah getirebilmek. Gizlice ve Türkiye üzerinden...
”Biz bir bakalım” diyor Türk yetkililer. PYD’nin Özgür Suriye Ordusu’yla birleşmesi durumunda daha kolay ağır silah verilebileceği söyleniyor. Koridor konusunda “Bakalım” deniyor.
Sonra bir şey çıkmıyor. Çünkü her hafta üst üste güvenlik zirvesi yapılsa da gerçekte Ankara’da PYD’yle nasıl bir ilişki kurulması konusunda ”kurumlar arası mutabakat” yok. ”Kobani’ye koridor” konusunda ise hiç yok!
Barzani’nin askeri yardım yapmasına imkân vermek gibi konular ise henüz karara bağlanmış değil.
Bütün bunlar olurken, koalisyon güçleri de salı gecesi itibarıyla Kobani etrafındaki saldırılarını yoğunlaştırıyor. Daha iyi koordinatlarla, daha etkin vurmaya başlıyorlar. Koordinat deyip geçmeyin. Irak’ta koalisyon hedeflerine yapılan saldırılar, genelde Irak ordusu ya da peşmerge birlikleri içindeki Amerikan özel kuvvetlerinin lazer güdümlü aletlerle verdiği koordinatlar sayesinde oluyor. Kobani’de bu imkân yok. Üstelik şehir savaşı söz konusu; hedef çok net değilse havadan bombardıman çok riskli. Üstelik IŞİD, son 1 aydır koalisyon hava saldırılarına karşı inanılmaz taktikler geliştirerek ufak gruplara halinde ve kendini kamufle ederek savaşmayı öğreniyor . Bu durumda koalisyon uçaklarının ya sahada adamı olması ya da Türkiye gibi bir müttefikten koordinat alabilmesi lazım. Sonunda ne olduysa oluyor. Koalisyon güçleri saldırıları yoğunlaştırıyor. IŞİD’in elindeki ağır silahlara yönelik ciddi bir saldırı başlıyor.
Ve sonunda ”Düştü, düşecek” denen Kobani için bir umut ışığı doğuyor.
Geriye ise kırılgan bir barış süreci, Türkiye’nin her yerini yangın yerine çeviren eylemler, sokaklarda 19 ölü ve hâlâ Ankara’dan telefon bekleyen bir Salih Müslim kalıyor...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.