IŞİD’in Kobani’den atılması Kürdistan’ın her tarafında ve diyaspora’daki Kürtler arasında doğal olarak sevinç gösterilerine yol açtı.
Ancak kenti çevreleyen köylerin, yani Kobani’nin doğu, batı ve güneyine düşen geniş bir alanın hâlâ IŞİD’in işgalinde olduğunu unutmamak lazım. Bu alan Cezire Kürt bölgesini de çevreliyor ve Musul’a kadar uzanıyor. Irak’ta da Musul dahil, Bağdat’ın yanı başına kadar uzanan Sünni Araplarla maskün geniş bir alan, kendisine Irak-Şam İslam Devleti diyen bu güruhun denetiminde. Öyle olunca fazla sevinmek için henüz erken.
Suriye’nin kuzeyindeki üç Kürt bölgesinin (Cezire, Kobani, Afrin) geleceğinin ne olacağına gelince, bu, Suriye’nin geleceğinin ne olacağına bağlıdır. Bu ülkede Esad rejimiyle muhalif güçler ve muhalefetin çeşitli kesimleri arasındaki yıkıcı savaş var gücüyle devam etmekte. Şu durumda veya yakında Esad’ın ülkenin geniş bölümlerini denetlemesi mümkün olmadığı gibi, birlik olmayan, yer yer de birbiriyle savaşan muhalefetin de Esad yönetimini yıkması mümkün görünmüyor. Taraflar arasında bir uzlaşma olmadıkça savaş daha uzunca bir süre devam edecek demektir. Uzlaşma ise ancak uluslararası düzeyde iki tarafa destek veren ve onlar üzerinde etkili olabilecek güçlerin devreye girmesiyle mümkündür.
Şu günlerde Moskova’da Esad yönetimi ile muhalefetin bir araya gelmesi bekleniyor. ABD de destek verirse en azından bir ateşkese varılması mümkündür. Barış ise belli ki daha uzun zaman alacak.
Kürtler şu anda denetledikleri bölgeleri ellerinde tutabilecekler mi? Bu sorunun da cevabı birçok etkene bağlı. Bu, hem Kürtler arasında birlik anlayışını hayata geçirmeye, hem de uluslar arası desteğe bağlı. Kobani örneğinde bu somut olarak görüldü. Kent nerdeyse düşmek üzereyken Türkiye’nin yol vermesiyle ağır silahlara sahip peşmergenin bölgeye geçmesi ve ABD öncülüğündeki koalisyonun hava desteği dengeyi değiştirdi ve IŞİD püskürtülebildi. Bundan tüm kesimlerin ders çıkarması gerekiyor.
PKK-PYD kesimi şimdiye kadar Suriye Kürt bölgesindeki diğer Kürt örgütleriyle birlik anlayışına ters bir politika izledi, elindeki silahlı güce dayanarak onların siyasi çalışmalarını engelledi ve bu tutum güçleri birleştirmeye engel oldu. PKK-PYD kesimi, bunun yanı sıra Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne karşı da dostça olmayan bir tutum içinde oldu. Umarız ki hiç değilse bundan böyle bu yanlış tutumu terk ederler. Kürtler arasında dayanışma ve ortak bir tutum, hem Suriye’de, hem de Irak’ta Kürt halkının haklı taleplerinin hayata geçmesi ve gelişmelerde etkili bir rol oynamak bakımından gereklidir.
Yakın bir zamanda sınırların değişmesi beklenmeyeceğine göre, Suriye’deki Kürt bölgeleri bakımından gerçekçi talep, federal ve demokratik bir Suriye’nin oluşmasıdır. Böyle bir Suriye’de serbest seçimler yoluyla merkezi yönetimin oluşması, aynı zamanda Sünni Arapların, Nusayrilerin, Kürtlerin ve Dürzi’lerin çoğunluk oluşturdukları bölgelerde özerk yönetimler oluşturmaları mümkündür.
IŞİD’in durumu ise daha farklı. Böylesine terörist ve vahşi bir gücün bölgede geniş bir alanda egemen olması, ne bölge ülkelerinin ne de uluslar arası güçlerin kabul edebileceği bir şeydir. Ortak bir mücadeleyle hem bölge hem dünya bu güruhtan temizlenmeli.
Irak zaten federal bir yapıyı benimsemiştir ve bu ülkede nüfusun çoğunluğu Sünni olan eyaletler bir araya gelip Kürdistan Bölgesel Yönetimi benzeri bir federe bölge oluşturabilirler veya konfederal, hatta eğer uzlaşamazlarsa üç ayrı devlet doğar.
Kanımca Suriye ve Irak’ta sonunda olacak olan budur.
Türkiye’nin federal Irak gibi, federal bir Suriye’den de korkması için neden yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde yeniden Kürt özerk bölgeleriyle ilgili tehlike çanları çalıyor olmasının haklı hiçbir gerekçesi yoktur. Türkiye’nin de yararına olan Kürt sorunu konusundaki fobilerini aşıp böylesi bir geçiş sürecine destek olmaktır.
Aslında çağdaş ve akıllıca bir tutum, aynı zamanda Türkiye bakımından Kürt sorununun çözümü için federal bir yapılanmaya geçmektir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.