• BIST 9121.23
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 11 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 1 °C

Kobanê'den sonra çözüm süreci ve AKP'nin tükenişi

Aysel Tuğluk

Erdoğan ABD’ye gitmeden evvel bambaşka bir hava esiyordu. Newyork’ta AKP’nin siyaset oluşturucuları şapkadan yeni bir tavşan çıkardılar ve ABD dönüşü tam tersi bir hava yaşandı. Artık Türkiye koalisyona dahil olmuş, Ortadoğu’nun şekillenmesinde rol almış ve IŞİD bir anda “kanlı bir terör örgütü” oluvermişti. Açıkçası bu sahte dalga ve abartı hemen çeşitli çevrelerde panik oluşturmaya başladı. Siyaset biliminin bazı kadim kuralları ne de çabuk unutuluyordu. Bu kurallardan birisi de; devletlerin politika değiştirmekte hiç te hızlı hareket etmediklerine dairdir. Araya bir hafta geçmeden Joe Biden’ın açıklamaları ve sözüm ona “özürü” işin rengini daha da netleştirdi. Ardından Davutoğlu’nun kara harekatının gerekçesinin Şam/Esad olduğunu ilan etmesi tezkere gürültüsünü iyice dindirdi.

Gerçek şu ki, Türkiye halen iki yıl önceki Suriye politikasında ısrar ediyor. Kürt siyasi kazanımlarını red ederek Kürt güçlerini Özgür Suriye Ordusuna katılmaya zorluyor. İşgal ve istila için de BM ve NATO nezdinde rol peşinde koşmaktan geri kalmıyor.

Radikal islam ile oyun kurmak

Artık Ortadoğu’da siyaset yapan herkesin kanımca şu bir kaç hususu daha iyi anlaması gerekiyor:

I- Radikal dinci gruplar öteden beri bölge devletlerinin Sol muhalefeti ve seküler gelişmeleri bastırma aracı olarak kullanılan yedek rezervidirler.

II- İktisadi ve siyasal yozlaşma ve yoksunluk durumunda statükonun yan ürünü olarak çoğaltılan bu gruplar, emperyal güçler ve bölge güçleri tarafından “oyun kurmak” için kullanılırlar.

III- Bölgenin gerici güçleri ile bu radikal güçler arasında inanç, ideoloji, dil, nihai amaç ve sosyalite bakımından pek bir fark yoktur.

IV- IŞİD yukarıdaki çerçeveye bağlı olarak, yıllara dayanan ilişkiler sonucu Davutoğlu/Erdoğan çizgisi tarafından Ortadoğu’da “oyun kurucu ülke olmak” stratejisinin bir gereği olarak sahaya sürüldü.

V- IŞİD, Suriye’nin işgali ve kürt kantonlarının etkisizleştirilmesi amacına ulaşıldığı anda devre dışına sürülür ve Anadolu’da “insani yardım kuruluşu” olarak hayatına devam eder.

VI- IŞİD’in başarısız olması durumunda bizzat hamileri, yani AKP en aktif haliyle devreye girer.

VII- Uluslararası güçler nezdinde AKP çizgisi tüm yüzleri ile deşifre edildi ve önemli oranda IŞİD’le aynı çizgi olduğu da çeşitli biçimlerde ifade edildi.

VII- İşte Newyork dönüşü yaratılan tezkere gürültüsü ve aynı günlerde IŞİD’in Kobane merkezine tüm şiddeti ile saldırması bütün bu unsurların orada masa üzerinde tartışılmasıydı. Dünya güçleri daha yüksek sesle “ne yaptığınızı biliyoruz” dediler.

Çözüm süreci bitiyor mu?

“Oh olsun demeyiz” derken her zamanki lümpen tarzı ve riya dolu suratıyla dalga geçenlere karşı kürt siyasetinin de artık bazı temel hususları ciddi olarak tartışması gerekiyor. Zaten AKP sözcüleri  “sürece mecbur değiliz” demeye başladı bile.

Ne zaman AKP’ye yönelik eleştiriler çoğaltılsa hemen “öyleyse süreç bitecek mi?” diye soruluyor. Hayır, kesinlikle Barış sürecini bitirmekten söz etmiyorum. Ama açıkça belirtmek gerekiyor ki, AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır. Zira, IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurdu. Bu açıdan süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır.

Son tezkere hamlesi ile AKP kendi bekaası için hiçbir yöntemden kaçınmayacağını herkese bir kez daha gösterdi. Ancak yaptığı her hamle, her yanlış hamle siyaseten ve diplomatik olarak oldukça zorlu bir dönemden geçtiğini de gösteriyor. Bu anlamda bölge için her türlü gericiliğin kaynağı haline gelen bu çizgiye tüm kürt  güçlerinin tutamak olmasına son verilmelidir. AKP’nin Türkiye’deki demokrasinin gelişimine ciddi bir engel oluşturduğu, demokrasiyi kafa saymaya ve seçim oyunlarına indirgediği gözönüne alındığında, artık ciddi olarak diktatörlükten söz etmek gerekiyor.

Belki insanların çoğu farkında değildir ama AKP çizgisi Türkiye’nin bütünü için şu an yürürlükteki en büyük tehlikedir. Öyle IŞİD’in Türkiye’ye dönmesinden söz etmiyorum. Bizzat IŞİD ideolojisi ve yaşam anlayışının AKP eliyle toplumun dokularına nüfuz etmesinden söz ediyorum.  O yüzden çoktandır unutulmuş bir tarzın, ideolojik eleştirinin artık yeniden hatırlanması gerekiyor. Doğrusu sahada çok şiddetli bir ideolojik mücadele yaşanıyor. Bu mücadelenin tarafları arasında uzlaşma zemini de mevcut değil.

AKP çizgisi Kobane önlerinde ideolojik rengini ve bitişini çok net sergiledi. Tezkere alayı-valasıyla ömrünü uzatma çabasındadır. Ancak ideolojik olarak tükenmiş gerici bir çizginin uzatmaları olabilir ama bitişi kaçınılmazdır!.. (T24)

ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89