• BIST 9339.58
  • Altın 3950.666
  • Dolar 38.0592
  • Euro 43.3293
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 0 °C
  • İzmir 11 °C
  • Berlin 11 °C

Koalisyon seçenekleri ve Çözüm Süreci’nin geleceği

Gülay Göktürk

7 Haziran’dan bu yana yapılan açıklamalardan mümkün olmayan koalisyon formüllerinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Üç muhalefet partisinin birleşip ya da dışarıdan destekle koalisyon kurma ihtimalinin sıfıra yakın olduğu netleşti.

Şimdi değerlendirmeler daha çok mümkün olanlar üzerinden yürüyor. Parti yöneticileri ve kanaat önderleri arasında ve söz konusu partilerin tabanlarında mümkün olanlar içinde hangisinin “arzulanan” olduğu noktasında yoğun bir tartışma yaşanıyor. Ve yine görüyoruz ki, “Çözüm Süreci’nin geleceği” meselesi önümüzdeki koalisyon formüllerinin değerlendirilmesinde bütün denklemlerin tam ortasına oturuyor. Kurulacak koalisyonun Çözüm Süreci’ni devam ettirip ettiremeyeceği, formüllerin değerlendirilmesinde birinci kıstas olarak ele alınıyor. Kürt sorununu ve Çözüm Süreci’ni dikkate almayan bütün formüllerin yeni ve ciddi krizlere işaret edeceği ifade edilirken, eğer kurulacak koalisyon 80 milletvekili ile Meclis’e gelen HDP’nin PKK’dan özerkleşmesine ve Kürt sorunu etrafında pozitif siyaset yapmasına fırsat verirse çözüm sürecinde yeni bir başlangıç yapılabileceği vurgulanıyor.

Doğrusunu isterseniz ben bundan o kadar emin değilim. Birincisi HDP’nin PKK’dan bağımsız bir siyasi aktör olmasını beklemek, bunun için çağrılar yapmak son derece naif ve gerçek dışı. HDP her zaman PKK’nın legal alandaki parçası oldu ve zaten kendisinin de “bağımsız bir aktör olma” gibi bir iddiası olmadı. Esasında Çözüm Süreci de bu realitenin kabulü üzerinden yürüdü. Sürecin amacı HDP’yi PKK’dan koparmak değil, HDP’nin de içinde yer aldığı bu yapıyı silah bırakmaya ikna edebilmekti.

Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada - bugüne kadar olduğu gibi - HDP’nin Meclis’te nasıl bir rol oynayacağı da, Çözüm Süreci’nin geleceği de HDP’nin değil Kandil’in iradesine bağlı bir mesele… İster 30, ister 80 milletvekili olsun HDP parlamentodaki gücünü PKK’nın tayin edeceği strateji doğrultusunda kullanacaktır.

Ki, biz bu stratejinin işaretlerini daha şimdiden almaya başladık.

Seçimden bu yana Kandil’den gelen açıklamalara bakalım: KCK’nın alelacele yaptığı “Silah bırakma kararını ne HDP ne de Öcalan verebilir, biz veririz’ açıklaması, hemen ardından Karayılan’ın “Öcalan özgürleşmeden silah bırakmayız” sözleri…

Dikkat ederseniz, bizler kurulacak koalisyona hep çözüm sürecine etkisi açısından bakıyoruz ama KCK bu açıklamaları yapmak için nasıl bir koalisyon kurulacağını bekleme ihtiyacı duymuyor! Çünkü o stratejisini iç siyasetteki gelişmeler üzerine değil, dış konjonktürün yarattığı fırsatlar üzerine kuruyor.

Ve bu, Kobani’den beri böyle…

Aslında PKK, ta 2013 Nevruz’unda, yani Öcalan’ın ilk çağrısından hemen sonra, Suriye Kürdistan’ında yeni fırsatlar doğarken silah bırakmanın zamanı olmadığını söylemişti. Ama Öcalan’a doğrudan karşı çıkmayı göze alamadığı için bu çağrıyı sözde kabul ederken fiiliyatta köstek olmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Kobani direnişiyle birlikte ise çok daha açık oynamaya başladı.

Strateji açıktı ve şimdi de açık:

IŞİD’e karşı savaşan tek bölge gücü olarak uluslararası kamuoyunun sempatisini kazanmak; ABD desteğiyle IŞİD’i geriletip bağımız bir Suriye Kürdistan’ını kurmak ve burayı üs yaparak bölgedeki hakimiyet alanını genişlemek; bu arada Türkiye ile statü pazarlığına oturmak…

Böyle bir stratejiye sahip olan bir örgüt, hele HDP’nin seçim başarısı sayesinde silah bırakma taraftarı Öcalan’ı da etkisizleştirmişken, Türkiye’de nasıl bir koalisyon kurulduğuna neden aldırsın?

Kabul etmek gerekir ki, şu anda Çözüm Süreci’nin kaderini Türkiye’nin izleyeceği politikalar belirlemiyor. İnisiyatif PKK’da ve o da bu inisiyatifi silah bırakma doğrultusunda kullanacak gibi değil. Öte yandan koalisyon hangi formülle kurulursa kurulsun, ortaya çıkacak hükümetin, PKK silah bırakmadan Çözüm Süreci’nde yeni bir adım atması toplumsal iklim açısından mümkün görünmüyor.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • ÖZGÜR DEVRIM16 Haziran 2015 Salı 19:25Kin ve Nefret

      Yazar hanimin yüreginde öylesine bir Kürt,PKK ve HDP düsmanligi varki,birisi ona hafif sekilde dokunsa,patalayacak düzeyde.PKK nin silah birakmadigindan söz ediyor.Ama ortadogunun asiri unsurlar tarafindan tehdit edildigini,hergün onlarca masum genc,yasli,cocuk katleden,bu topraklarin asli unsurlari olan Kürtleri,Ermenileri,Süryanileri,Araplari ve Türkmenleri göce zorlayan barbarlar karsisinda "PKK silahsizlansin" adi altinda savunmasiz birakmak,bir yazarin dile getirecegi türden bir düsnce degil.Yazar hanim gecmiste solculuk yapmis birisi.Yani PKK yi ve onun idaolojisini bilmeyen bir kisi degil.Bilakis cok iyi taniyor.Ama bu söylemleri ve düzene gözkirpmasi cok utanc verici bir durum.Bence Kürtlere ve onun temsilcilerine hakaretvari bir dil kullanmaktan vazgecmeli.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89