Adliye lojmanında silahlı saldırıya uğrayan Tunceli Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun kaldırıldığı Elazığ Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
Başsavcıya, PKK’lı bir kadın teröristin arkadan tek el ateş ettiği bildirildi.
Çevreden silah sesi duyulmadığı için Uzun’un “susturucu”lu bir silahla vurulduğu tahmin edilmekte.
Murat Uzun, Antalya Serik’ten 4 ay önce Tunceli’ye atanmış ve Ovacık’ta görevlendirilmişti.
Öğle tatili nedeniyle evine gelen Uzun’u başından vuran birisi kadın iki saldırgan bir Doblo araçla kaçmışlar. TV ekranlarına gün boyu başsavcının göreve başlarken çektirdiği “Ovacık fotoğrafı” ile 3300 nüfuslu ilçenin girişinde bekleyen zırhlı araçlar geldi. Bir de hemşire olan eşi Cihan Uzun’un, “Allahım ne olur ölmesin” sözleri.
“Kirli savaş” ancak böyle olur!
Tunceli’ye dört ay önce atanmış bir savcıyı apartmanın merdiven boşluğunda saklanarak öldürmek, cinayettir!
PKK’nın Güneydoğu’yu bir “savaş alanı”na çevirme stratejisi nedeniyle son dönemde peş peşe kayıplar veriliyor. Asker taşıyan konvoylar saldırıya uğruyor, bomba yüklü araçlarla siviller katlediliyor. Kan dökülüyor. Bölgede 1990 şartlarına dönüldü. Ancak günümüzün 90’ları yirmi yıl öncekinden farklı. O zaman, faili meçhullerin, kayıpların, infazların ardında “derin devlet”in, JİTEM’in, itirafçıların izleri aranırdı.
Vedat Aydın’ın, Savaş Buldan’ın kaçırılarak öldürülmesi, Musa Anter cinayeti, Batman milletvekili Mehmet Sincar’ın yol ortasında taranması gibi onlarca, yüzlerce örnek verilebilir.
1990’lardaki faili meçhullerin arkasında JİTEM, Yeşil gibi tetikçiler ve PKK itirafçıları vardı.
“Derin devlet” cinayetleriydi onlar.
Bir kısmı Susurluk’la ortaya çıktı; Ergenekon kapsamında eski dosyalar açıldı, Jitemciler tutuklandı.
Kürt sorununun çözüm sürecinde geçmişle de bir hesaplaşma yapıldı.
PKK, Suriye’deki gelişmeleri de fırsat bilerek yeniden silaha sarıldı.
Son saldırılarla askeri ülke sınırları içinde “Afganistan’daki ABD ordusu”nun durumuna düşürmeye çalışılıyor. Karakol baskınlarının yerini yol kesmeler, roketatarlı saldırılar, birliğine giden silahsız askerlerin otobüslerini ateşe verme gibi toplu katliamlar almaya başladı.
Bu süreçte PKK’lılar da ağır kayıplar veriyor.
Ölenlerin sayısı yüzlerle ifade ediliyor.
Ancak Başsavcı Murat Uzun’un Ovacık’ta korumasız evine giderken pusuya düşürülmesi ve tek kurşunla başından vurularak öldürülmesi olayı PKK’nın işiyse; örgüt devletin yerini almış, 1990’larda “kirli savaş” denilen faili meçhullere başvuran taraf haline gelmiş demektir.
Genç bir savcıyı arkasından vurmak, düpedüz cinayettir ve “silahlı mücadele”yle falan izah edilemez.
Türkiye’yi bu şiddet sarmalından çıkarmak giderek zorlaşıyor.
Yazık oluyor!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.