Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri Üzerine Sosyolojik Tetkikler (Sosyal Yayınlar, İstanbul 1992) adlı kitabında toplumsal Kürt grupları üzerine bilgi verirken, kitabın 27. sayfasında şöyle diyor:
"… Kürt kavimleri gerek kendilerine, gerek birbirlerine başka isimler verirler. Meselâ, Kurmanclar kendilerine 'Kürt' nâmını vermezler, biz 'Kurmancız' derler. Bunlar Zazalara 'Dünbülî'1 derler. Türklerin 'Baban Kürtleri' tesmiyle ettikleri Cenubî Kürtler'e de 'Soran' nâmını verirler. Kendilerinin konuştukları lisana 'Kurmancî' derler.
Zazalara gelince: Bunlar kendilerine -Arabî kâfın kesriyle- 'Kırd' derler, Kurmanclar'a da 'Kirdas'2 adını verirler. Türkler ise 'Kürt' nâmını Kurmanclar'a tahsis etmişlerdir.
'Filan adam Kürt müdür, yoka Zaza mıdır?' denildiği zaman Kürtten maksat 'Kurmanc'tır. Dünbülîler'e 'Zaza' ismini veren yine Türkler'dir. Zaza kelimesini ne bizzat Zazalar, ne de Kurmanclar kullanmazlar. Kürtler'in en büyük kısmını Kurmanclar teşkil eder. Soran ve Gûran Kürtleri Musul vilâyetine mahsustur. Lur Kürtleri İran dahilindedir. Diğer vilayetlerdeki Kürtler, Kurmanclar'la Zazalar'dan ibarettir. Yalnız Soranî'lerden Şeyhbızınî taifesi her tarafa dağılmıştır. Diyarbekir'de, Trabzon'da, Ankara'da bile bu aşiretin batınlarına tesadüf edilir.
Soranlarla Kurmanclar'ın bir kısmı mukim, bir kısmı göçebedir. Zazalar'dan yalnız 'Zikdê göçerleri' göçebedir. Kürtler'in bu muhtelif kısımları birbirinden ayrı oldukları gibi elbise ve âdetlerce de farklıdır. Meselâ, Zazalar başka lisanları çabuk öğrenirler. Zazalar'ın halk edebiyatı fakirdir. Kurmanclar'ın halk edebiyatı ise çok zengindir. İhtimal ki Zazalar'ın yabancı lisanları kolay öğrenmesi millî harsının zayıf olmasındandır. Kurmancların kolay öğrenmemesi de millî harsının çok kuvvetli bulunmasındandır. Zazalar şehirlerde yerleşince, şehirlere mahsus teknikleri öğrenmekte de büyük bir istidad gösterirler…
________
(1) 'Dümbülî', 'Dumilî', 'Dımılî' şekillerinde de söylenmektedir.
(2) Konuştukları lehçeye de 'Kırdasî' derler."
Ziya Gökalp'ın verdiği bilgileri teyit eden, doğrulayan başka sabit bir bilgiyi, yeni bir bilgiyi sunmak istiyorum.
Araştırmacı yazar Yusuf Ziya Döğer, Nûbihar Yayınevi'nden çıkan Şeyh Said Hareketi Sonrası Pêçar Tenkil Harekatı-1927 kitabı için 2014 yazında saha çalışması yaparken, Çewlîg (Bingöl) ili, Dara Hênî (Genç) kazası, Girnos (Kepçeli) köyü, Sayêr mezrasından 90 yaşındaki Zinet Hala ile bir görüşme yapar ve görüşmeyi video olarak da kaydeder aynı zamanda. Çalışmasıyla ilgili sorular sorarken, bir ara aklına gelen farklı bir soruyu da sormak ister. İşte dökümünü verdiğim bilgi, bu ek bölümdür. Konuşmayı video görüntüsüyle birlikte kendim yaptığım orijinal çözümlemesini aşağıda veriyorum, ancak daha önce, okurlara kolaylık olsun diye, Türkçeye çevirdim:
Yusuf Ziya Döğer: Peki, başka bir şey sorayım.
Zinet Hala: Sor bakalım.
- Çocukluğunuzda…
Zinet: Evet?
- Meselâ, işte millet diyor ya, biz filancayız, biz filancayız, biz filancayız diyorlar ya...
Zinet: Evet, evet, evet.
- Bu şekilde kendilerini şey ediyorlar. Örneğin, bizim bu çevrede insanlar kendileri için biz Kırdız yoksa Zaza mıyız derlerdi?
Zinet: (Öksürüyor) Valla pek söylenmezdi ki…
- Meselâ, "Kırd" ve "Kırdas" deniliyordu. Kimlere "Kırd", kimlere "Kırdas" derlerdi?
Zinet: Kırdaslara Kırdas denilirdi, Kırdas derlerdi.
- Kimdi Kırdaslar?
Zinet: Bilmiyorum, valla bilemiyorum.
- Ha, sen bilmiyorsun.
Zinet: Yok. Kendimiz "Biz Kırdız" diyorduk. Onlar Kırdas diyordu.
-Yani siz kendinize "Kırd" mı diyordunuz?
Zinet: Evet. Biz kendimiz için "Kırd" diyorduk.
-Kaç yaşındasın?
Zinet: Vallahi az buz değil ha! Doksan yaşıma girdim.
- Doksan yaşına girmişsin?
Başka erkek sesi: Doksan, doksan!
Zinet: He valla. Vallahi doksan yaşıma bastım. Kalkıp yalan mı söyleyeyim kurban? Valla doksan yaşıma girmişim.
- Doksan yaşına girmişsin. Ve o zamanlar "Kırd" ve Kırdasi" denilirdi. Siz kendinize Kırd diyordunuz?
Zinet: Evet. Biz kendimize Kırd diyorduk.
- Ötekiler, diğerleri kimdi, kendilerine "Kırdasi" dedikleriniz?
Zinet: Öyle diyorlardı (bir sözcük anlaşılmadı) bizden öncekiler Kırdasi derdi, ben ne bileyim.
- Kurmanclara mı derlerdi, yoksa?
Zinet: Vallahi billahi bilmiyorum.
- Bilmiyorsun, he.
Zinet: Valla bilmiyorum. Kalkıp yalan mı atayım. Valla bilmiyorum.
- Peki. Ha..
Zinet: Kırdaslara Kırdasi derlerdi. Nerden bileyim ne olduklarını. Müslüman mıydılar, Müslüman değil miydiler, Allah bilir. Ben onu bilemem. Boynuma günah mı alayım kurban?
- Peki halacığım. Teşekkür ediyorum, hürmet ederim. Sana epey zahmet verdik. Hakkını helal et bize. Allah razı olsun.
Zinet: Kardeşim benim. Allah senden de razı olsun. Allah babana rahmet eylesin. Hep beraber mutlu olun. Uzun ömürler diliyorum, [Allah] çocuklarınızı bağışlasın.
- Peki.
Zinet: Allah senden de razı olsun. Allah hayrını da kabul eylesin.
- Amin.
Kendimize "Kırd" yani "Kürt" dediğimiz biz Zaza Kürtleri, Kurmanc Kürtlerine genelde "Kurmanc" diyoruz ama bazı yerlerde "Kırdas" da diyoruz. Aslında sadece Kurmanc Kürtlerine değil, bir kısım Kırdlere, yani bizim gibi Zaza Kürtlerine de, örneğin, yukarıda Ziya Gökalp'ın "Zikdê göçerleri" dediği ve bizim gibi Kırdî (Zazaca) konuşanlara da "Kırdas" diyoruz biz. Hatta Aksaray taraflarına, yine başka yerlere göç eden ve hala Zazaca konuşan göçerlere de "Kırdasî" deniliyor.
Kürtlerde, "Kurmanc/Kırmanc" adı, daha çok köylü, ziraat ile uğraşan tabaka için söylenirken, "Kırdas" adı göçebe topluluklar için söylenmektedir. Her iki sosyal grup da, genel Kürtlük içerisinde daha alt bir tabakadır. Bundan dolayı, video çözümlemesini verdiğim Zinet hala, rahat bir şekilde "Evet. Biz kendimiz için 'Kırd' diyorduk" dediği halde, Kırdas adından kaçınıyor, "Kırdaslara Kırdasi derlerdi. Nerden bileyim ne olduklarını. Müslüman mıydılar, Müslüman değil miydiler, Allah bilir…" diyerek aslında alt bir tabakayı imliyor.
Yukarıda video çözümlemesini verdiğim 90 yaşındaki Zinet hala, hiç Zaza adından söz etmiyor, "Biz kendimiz için 'Kırd' diyorduk" diyor. Ziya Gökalp de "Zaza kelimesini ne bizzat Zazalar, ne de Kurmanclar kullanmazlar" diyor, onlara bu "ismi veren yine Türklerdir" diyor.
Dersimlilerin de hiçbir zaman Zaza adını hazzetmediklerini daha önce söylemiştik. Onlar, Kürdler arası iç adlandırmada kendilerine "Kırmanc" derler ama Türklerle konuştuklarında, yani dışa yönelik adlandırmada, başka milletlerle münasebetlerde kendilerine "Kürt" derler. Örneğin, CHP milletvekili Av. Hüseyin Aygün, Mamekiye'nin Şêxank Mahallesi'nde aslen Pozvenkli 80 yaşlarında Güneş adında bir yaşlı kadınla konuşurken, aralarında geçen diyalog bunu tam olarak belgelendiriyor:
H. Aygün: Dilimizin adı nedir? Dilimize ne diyoruz? Adı nedir?
Güneş: Adı mı? Biz “Kırmancca konuşuyoruz”, derler. Adı ne ola ki?!
- Peki, milletimizin adı nedir?
Güneş: Milletimizin adı KIRMANC’dır. (Tereddütsüz bir şekilde söylüyor.)
- Kırmanç, ne anlama geliyor?
Güneş: Hı?!
- Yani “biz Kırmancız diyoruz…"
Güneş: He!..
- Kırmanç ne anlama geliyor, hangi anlamda Kırmanç diyoruz?
Güneş: Hayda! Ne deniliyor ki? “Biz Kırmancız” diyoruz. Eğer Türkler olsa, “Biz Kürdüz” deriz.
Metnin tamamı için şu linke bakınız: http://www.zazaki.net/haber/huseyin-aygunun-kurt-karsitligi-cabalari-1551.htm
İşte her şey bu kadar açık iken, bu konuda yüzlerce sabit bulgu ve belge varken, yine halkın kendi gerçeği ortadayken, kalkıp propaganda faaliyetleriyle gençlerin kafasını karıştırmak, çocuklarda kimlik bunalımı yaratarak onları milliyetlerinden soğutmak, ayırmak elbette ahlaki değildir.
* * *
Araştırmacı yazar Yusuf Ziya Döğer'in 90 yaşındaki Zinet Halayla yaptığı video (https://www.youtube.com/watch?v=-pPT0FVgnkw) görüşmesinin orijinal çözümlemesi şu şekildedir:
Yusuf Ziya Döğer: Pekî, ez to ra yowna çî persî.
Ema Zîne: Dê perse.
- Wexto şima qijî b'…
Ema Zîne: E?
- Mesela, to dî mîlet vona, vona ma filon kês, ma filon kês, ma filon kês…
Ema Zîne: E, e, e.
- O qeyde xwu çî kena, ya. Mesela, çevrê ma de, însonû xwu ra vatên, ma kird ê yon ma zaze yê?
Ema Zîne: (Kixena) Wulay ma çi rey nêvatê ke…
- Mesela, vatên "kird", "kirdasî"? Komî ra vatê "kird" komî ra vatê "kirdasî"?
Ema Zîne: Êy kirdasî vatê, kirdasî vatê kirdasî.
- Kom îb kirdasî?
Ema Zîne: Ez nêzona, wulay ez nêzona.
- Ha, ti nêzona.
Ema Zîne: Nê. Ma vatê "ma KIRD î". Yîn vatê "kirdasî."
- Yanî şima xwu ra vatê "kird"?
Ema Zîne: Ê. Ma xwu ra vatê "KIRD".
- Ti çend serrî ya?
Ema Zîne: Lela wiley. Qal û qisikî nîyê. Ez ha kowta neway serrî.
- Ti kowta neway serrî?
Keso bîn: Neway, neway.
Ema Zîne: E welley. Welley ez ha kowta neway serrî. La ez bî vajî, ez bî vajî ez qij a, qirbon? Welley ez neway serrî, kota ci.
- Kuna newa serrî. Û o wext, vatê "kird", "kirdasî". Şima xwu ra vatê "kird".
Ema Zîne: E. Ma xwu rê vatê "KIRD".
- Ê bînon ra, ê bînî kom îb, şima te ra vatê kirdasî?
Ema Zîne: Êyla vanê … verînan vatê "kirdasî", eyla çi zana.
- Kurmancon ra vatê yon nê?
Ema Zîne: Welley bîley ez nêzana.
- Ti nêzona, he?
Ema Zîne: Welley ez nazêna. Ez wurzî zûrî bikerî! Welley ez nêzana.
- Pekî. Ha!
Ema Zîne: Kirdasî ra vatê kirdasî, vatê. Çi zana, çita yê. Bisilmaney bî, bisilmaney nêbî, Ella bizano. Ez aye zî nêzana. Gune xwu mil kerî, qirban?
- Pekî emê. Tu rî teşekur keno, hurmet keno. Ma xeylîk zehmet da to. Heqê xwu ma r' helal ik. Ella razî bo.
Ema Zîne: Biray mi. Ella to ra zî razî bo. Ella rehmê xwu babîy to bêro. Şima pê şey kero. Emir derg bido, qijanê şima verdo.
- Pekî.
Ema Zîne: Homa to ra razî bo, Homa xêyr to zî qebul bikero.
- Amîn.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.