10 yıldan beri niçin milli irade gasp edilemiyor? Gasp etmek isteyenler mi yok!
Kamuoyumuz, Kenan Evren için de, Çevik Bir için de soruşturma açılmasından memnun görünüyor.
Dokuz yıl cumhurbaşkanlığı yapmış Evren hakkında soruşturma açılmasını, yasal dayanağın yanlışlığı ve görevli mahkeme bakımından hukuka aykırı gördüğümü yazmıştım (05 Nisan).
İkincisi için de söylenecek çok şey var.
28 Şubat 1967’deki MGK toplantısı
İddianamesi yol boyu tamamlanacak gibi görünen son soruşturmanın, esas faillerinden başlandığının söylenmesi zordur.
Darbenin adı “28 Şubat” olduğuna göre, soruşturmanın şüphelisi de o tarihle ilgili olayların failleri olmalıydı.
O tarihte Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında; kurulun asker üyeleri hazırladıkları 18 maddelik karar metnini hükümetin imzalamasını istediler. Ertesi gün Başbakan Erbakan bu metni imzaladı, bir süre sonra kararların değil, ön yazının imzalandığı söylendi.
Toplantı öncesinde birçok olaylar, konuşmalar, gidip gelmeler olmuştur, fakat “28 Şubat” denilince 28 Şubat 1967 MGK toplantısı akla gelir; 28 Şubat müdahalesiyle ilgili bir işleme, o toplantıyla başlanmalıdır!
Son soruşturma, 28 Şubat’tan sonra -bir kaynağa göre 16 Nisan 1997’de- kurulan Batı Çalışma Grubu (BÇG) ile ilgilidir. Genelkurmay Başkanlığı emriyle kurulan BÇG’nun yönetiminin İkinci Başkan Çevik Bir’e verildiği anlaşılıyor.
28 Şubat siyasal bir kararın sonucu
O dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı, 28 Şubat’ın öncelerinden başlayarak bütün olayların içindedir, askeri kararları o almış veya önerileri kabul etmiştir. Kararlara, kuvvet komutanları da katılmış olmalılar ki, MGK’da, başbakanın önüne 18 maddelik bir metin konulmuştur.
Ertesi gün başbakanın imzası söz konusu olan o metin, MGK ya da Cumhurbaşkanı tarafından veya koalisyon hükümeti tarafından reddedilmemiştir.
Açıkçası 28 Şubat için bir soruşturma başlayacaksa, ilk görüşülecek kişiler dönemin cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı ve hükümet üyeleridir. Bu kişilerin suçsuzluğuna ya da olayın siyasi bir olay olduğuna inanılıyorsa, 28 Şubat olayı ‘darbe’ olmaktan çıkar!
Dün savcılıkça sorgulanan ve önemli bir kısmı tutuklanan askerler, komutanlarının emirlerini yerine getirmiş kişilerdir. “Kanunsuz suç olmaz” kuralı olayımızda da uygulanacaksa, TSK kanununu hemen gözden geçirmeliyiz.
Özetle, 28 Şubat olayı siyasal bir kararın sonucudur.
İstikrarsız geçen süreç
Halk olarak son zamanlarda, siyaset belirleyen kurullarda başkan ve üye olan kişilerin yanlış kararlarını ve o kararları uygulayanları sıkça konuştuk. Bireylere acı çektiren bu kararları verenler yerine, kararları uygulayanları muhakeme etmek istiyoruz.
1969’dan 2002’ye kadar Türkiye istikrarsızlık içinde yaşadı; 33 yılda 28 hükümet kurulduğunu hatırlamak, karmaşasının derinliğini göstermeye yeter! Özal ve Ulusu hükümetlerini atlarsak 11 aya bir hükümet düşüyor!
Siyaset adamları dersi bir türlü algılamıyor
Eğer siyaset adamları yüzleşeceklerse, önce bu karmaşayla yüzleşsinler. Halkı ve değişimi tanımayan, tanımamakta direnen siyaset adamları, her seçimde aldıkları dersi bir türlü doğru algılamıyorlar!
Şimdi de, o dönemler sıkıntı, acı ve çaresizlik içinde bunalan insanların ‘hesap sorulması isteği’ yanlış yorumlanıyor. Oysa halk her seçimde hesap sordu! 1999 seçimleri 28 Şubat’ın, 2002 30 yıllık karmaşanın hesabı değil midir?
Dün Başbakan Tekirdağ’da, “28 Şubatta tehditle, kışkırtmalarla milli irade gasp edildi” dedi. Şimdi sormalıyım; 10 yıldan beri niçin milli irade gasp edilemiyor? Gasp etmek isteyenler mi yok!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.