Türkiye, siyasal yaşamda görünmeyen bir seçim bloğu sürecine girdi. 30 Mart yerel seçimleri, Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Haziran 2015 genel seçimleri. Bu seçim bloğunun ilk aşaması yerel seçimler, AKP’nin başarısı ile sonuçlandı. 2011 seçimlerinde almış olduğu % 49.83’lük oydan % 43.30’a düşmüş olsa dahi AKP’nin daha fazla oy kaybedeceğine olan inanç o kadar yaygındı ki sonuç haklı olarak önemli bir başarı olarak kabul edildi.
Öte yandan Başbakan Erdoğan seçimlerden önce bir çok kez Mart 2014 seçimlerinin 17 Aralık soruşturmasından AKP’nin aklanmasına yol açacağının altını çizmişti. Seçim sonuçlarını da aklanma olarak gördüğü için yanına Bilal Erdoğan dahil bütün aile fertlerini ve Egemen Bağış’ı alarak, ‘balkon konuşması’nı yaptı. Oysa hukuk devletlerinde yargı meseleleri sandık tarafından değil hakim tarafından sonuca bağlanır. Ancak bir an için Erdoğan’ın ortaya koyduğu çerçevenin doğruluğundan hareket edersek, büyük halk jürisinin AKP’yi % 55 ile suçlu bulduğu sonucuna da varabiliriz.
Mart 2014 sonuçları ile ilgili tespitleri şu başlıklar altında toplamak mümkün:
AKP veya bir siyasal liderin başarısı:
Elde edilen başarı bir siyasi kadronun başarısı olmaktan çok bir liderin kişisel başarısıdır. 17 Aralık 2013’ten bu yana Cemaat ile büyük mücadele içinde olan Erdoğan bu mücadelede AKP’nin önde gelen siyasal temsilcileri ve bakanları tarafından büyük ölçüde yalnız bırakılmıştır. İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan dışında en yakın siyasi arkadaşları dahi Erdoğan’ın kayıtsız şartsız yanında olmamışlardır. Erdoğan buna rağmen büyük ölçüde seçmeni radikalleştirerek bölme ve ötekileştirme stratejisi ile arkasında önemli bir seçmen desteği oluşturmayı başardı. Bu stratejisi seçimleri kazanmada başarı sağlamıştır. Ancak Türkiye’yi yönetmeyi zorlaştıracağı gibi, milli güvenliğimiz için tehdit boyutuna ulaşmıştır.
Bu seçimlerin gösterdiği en önemli sonuç merkez sağ seçmenin AKP’de kalıcı hale geldiğinin ortaya çıkmasıdır. Normal koşullarda merkez sağ seçmen, rüşvet, hırsızlık ve sert söylemlerden hızla uzaklaşan bir seçmendir. Bu seçimlerde bütün bu faktörler, AKP’nin aleyhine olarak seçimleri etkilemiş ise de daha önce DYP-ANAP çizgisinde olan seçmen üstelik AKP’lileşerek AKP’de kalmıştır. Ancak bu arada altı çizilmesi gereken nokta AKP’nin 2011 seçimlerinde 21 milyon 353 bin olan oyu 2 milyon 242 bin düşerek 2014 seçimlerinde 19 milyon 111 bine düşmüştür.
İkinci husus; AKP’nin temsil ettiği düşünülen hayat tarzından dolayı AKP’ye oy veren seçmen, AKP gider ise hayat tarzına tekrar müdahale edileceğini düşünerek Erdoğan’a sahip çıkmıştır. Diğer partiler AKP seçmenine bu konuda yeterince güvence verememişlerdir.
Üçüncü husus istikrar; Erdoğan algı yönetimini öyle kullandı ki gündem, yolsuzluk ve hırsızlıktan çok “ulusal güvenlik”, “darbe ve devlet elden gidiyor” olarak yoğunlaştı, toplumun algısı ile oynandığını fark edenlerin bile bazı gerçekleri görmesi engellenmiş oldu. Demokratik ve ekonomik olarak tam gelişmekte olan toplumlarda “İstikrar” büyülü bir kelimedir ve etkisi fevkalade fazladır. Hükümetin, yerel seçimlerde zayıflaması, istikrarın bozulmasına, dövizin ve faizin yükselmesine ve dolayısı ile kredi borcu olan, satılacak malı olan, krediye ihtiyacı olanlar açısından istikrarın muhafaza edilmesi ihtiyacını tetikler. Bu arada yolsuzluk iddialarına itibar etmek istikrarı bozucu etken olarak görülür ve bundan kaçınılır.
Diğer bir husus, demokratik yaşamın kendi kuralları içinde gerçekleştiği bir ülkede en güçlü hükümetleri bile iktidardan götürecek kadar siyasal skandal ve anayasasal bir darbe ile AKP hükümetinin 17 Aralık sonrasında Anayasa’nın yargı güvencesini ile ilgili 138. Maddesini askıya almasını AKP seçmeni onaylamıştır. AKP’nin başarısının en korkutucu boyutu da budur. Seçmenin çok önemli bir bölümü anayasa ihlalini onaylamıştır.
AKP açısından seçimlerin sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz:
1) Nihayet, seçimler sonrasında AKP içinde bir hesaplaşma olacaktır. Erdoğan bu süreçte kendisini yalnız bırakan siyasetçiler ile hesaplaşacaktır. Çünkü Erdoğan, önümüzdeki iki seçime kendisini 30 Mart seçimlerinde yalnız bırakanlarla gitmeyecektir.
2) Bu seçimler Erdoğan’ın gündemden kalkmış görünen cumhurbaşkanlığı adaylığını tekrar gündeme getirmiştir. Erdoğan, seçimlere ve gerginliğe devam niteliği taşıyan balkon konuşmasında cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan etmiştir.
3) Önümüzdeki günlerde AKP iktidarı özellikle basın ve ekonomi dünyasına karşı otoriterleşerek yoluna devam edecektir. Bunun mesajı iktidara yakın gazeteciler tarafından verilmiştir.
4) Cemaate karşı hazırlanan operasyon çok ağır bir şekilde başlayacaktır. Bunu küçük de olsa engelleme ihtimali olan tek şey cemaatin AKP’ye kapsamlı bir biatı kabul etmesidir. Ancak böyle bir biat teklifinin bile Başbakan Erdoğan’ı durdurması çok mümkün görünmemektedir.
Sayısal olarak sabit kalan mağlup CHP
Bu seçimlerdeki ikinci önemli faktör şüphesiz ki ana muhalefet partisi CHP’dir. CHP’nin bu seçimlerinde 2011’de % 25.98 olan oyu, % 25.64’a düşmüştür. CHP’nin 2011’de 11 milyon 155 bin olan oyu 2014 seçimlerinde 11 milyon 270 bin olarak sabit kalmıştır. Bu da bu seçimlerde CHP’den daha iyi bir sonuç alacağı konusunda gelişen yüksek beklenti ile ilgilidir. Görülen odur ki, CHP Genel Başkanı kişisel olarak çok çalışmasına rağmen CHP parti örgütü uzun vadeli, sistemli ve sert bir çalışma süreci için uygun değildir. CHP, Ankara ve İstanbul’da MHP’den çok önemli bir oy aktarımı almasına rağmen % 30’u aşamamıştır. Öte yandan CHP, Manisa, Erzurum ve iç Anadolu illerinde MHP’ye küçük oy aktarımlarında bulunmuştur. Görülen odur ki, CHP’nin gerçek oyu % 25-26 bandındadır.
Bu sonuçların CHP için sonuçlarını şu şekilde öngörebiliriz.
1) CHP’de genel başkanlık tartışmaları belirleyici olmasa da başlayacaktır.
2) Tasfiye edileceği söylenen ulusalcı kanat güçlenecektir.
Özgüveni artan MHP
Mart 2014 seçimlerinin 2011 Haziran seçimlerine göre oy artıran bir diğer partisi MHP’dir. MHP oyları % 13.10’dan, %17.67’ye çıkmıştır. MHP oylarında sayısal olarak da 2 milyon 133 bin artış olmuş ve 5 milyon 585 binden 7 milyon 718 bine yükselmiştir. Üstelik, Ankara’da MHP oylarının % 50’si, İstanbul’da % 40’ı CHP’ye gitmiş olmasına rağmen MHP’nin oylarının artmış olması AKP’den MHP’ye oy dönüşü olduğunu göstermektedir. MHP Afyonkarahisar, Kütahya, Kastamonu, Çankırı, Iğdır, Nevşehir’de % 40’ın üzerinde oy ile 2. parti olmuştur. Bayburt, Bilecik, Erzincan, Erzurum, Aksaray, Amasya, Tokat, Gümüşhane, Uşak, Kırıkkale, Balıkesir, Kırşehir, Yozgat, Düzce ve Kilis’te % 30’un üzerinde oy alarak 2. parti olmuştur. Elazığ, Karaman, Sakarya, Kayseri, Samsun’da ise % 25’in üzerinde oy alarak 2. parti olmuştur. Özetle, MHP toplam 26 ilde ikinci partidir. Bu sonuçlar gelecek seçimler için iyi bir çıkış noktası oluşturmaktadır.
Bu sonuçların MHP için belirleyici sonuçları olmayacaktır. MHP’nin kaybetse de bir çok ilde oylarını artırmış olması teşkilatların özgüvenini artıracaktır.
Aslında kazanırken mağlup olan BDP
BDP açısından seçimlerin sonuçları, Abdullah Öcalan’ın koyduğu seçim hedeflerine ulaşılamadığı ortaya çıkmıştır. Öcalan, 2 milyon 800 bin yani % 6.58 oyun BDP oyunun 4 milyona çıkarılması hedefi yani % 10 bandı üzerine çıkarılması talimatını vermiştir. Oysa BDP oyu Türkiye genelinde 6.40’da kalmıştır. Ayrıca Güneydoğu Anadolu’da 2011 seçimlerinde % 51.4 olan BDP oyunun Öcalan tarafından % 80 üzerine çıkarılması hedefi de gerçekleştirilememiş ve % 51.6’da kalmıştır. Ancak BDP’nin 8 olan il belediye başkanlığı sayısı Ağrı ve Bitlis’in BDP tarafından alınması ile 10’a çıkmıştır. Bu da Batıda BDP oylarının büyük ölçüde AKP’ye kaydığını göstermektedir. BDP bu seçimlerden kendi koyduğu hedefler açısından mağlup çıkmıştır. BDP bundan sonraki süreçte yoğun bir şekilde demokratik özerklik üzerinde çalışacaktır.
Parti olmamasına rağmen seçimlerde mağlup olan Cemaat
Bir siyasal parti olmamakla beraber Gülen Cemaati de yerel seçimlerin önemli bir aktörü olmuştur. Bu seçimlerin en önemli sonuçlarından birisi Cemaatin büyük ekonomik ve kültürel gücünün siyasetteki karşılığının düşünüldüğü kadar yüksek olmadığı hususunun ortaya çıkmasıdır. Gülen Cemaati seçimlerde açık taraf olmasına ve AKP Hükümetine karşı sadece medya değil sahada çok etkili bir muhalefet yürütmesine rağmen istediği sonucu alamamıştır. Gülen Cemaatinin % 3 civarında olduğu iddia edilen oyu dışında bir seçmen grubunu etkileyemediği ortaya çıkmıştır.
Ara seçimlerin sonuçları: Büyük jüri sanık suçlu dedi: % 55-45
Mart 2014 seçimleri bir ara seçim niteliği ile istikrar getirici bir sonuç değil, yeni bir mücadele sürecinin ilk adımı olmuştur. Altı çizilmesi gereken husus, eğer bu sonuçlar 17 Aralık operasyonunun oylanması olarak yorumlanır ise her yüz kişiden 55 kişi suçlu, 45 kişi suçsuz demiştir. Yani büyük jüri suçlu kararı vermiştir. Seçim sonuçları 17 Aralık sonrasında Türkiye’de AKP Hükümeti tarafından Anayasa’nın askıya alındığı ve hukuk devletinin tasfiye edildiği gerçeğini de ortadan kaldırmayacaktır. Önümüzdeki aylarda devam edecek olan seçim kampanyası tansiyonun sürekli yüksek olmasını sağlayacaktır. Kaset savaşları yeni kasetler ile devam edecektir. Ancak bu sefer kasetlerin karşılığı gözaltına almalar ve tutuklamalar olacaktır. Basın üzerindeki baskılar devam edecektir. Ancak korku duvarının aşıldığı bir Türkiye’de bu baskılar bir ezilme değil, tepki üretecektir. Türkiye’nin etnik federasyon sürecindeki ilerlemesi devam edecektir. Özetle gerilimli günler devam edecektir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.