CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerel seçimlerde ittifak konusunu eski HDP Mardin Belediye başkanı Ahmet Türk’le görüştüğünü ve prensip anlaşmasına vardıklarını bugünkü yazılı ve görsel basından öğreniyoruz. Görüşme basında, “Kürt siyasetini domine edebilen Ahmet Türk ile CHP liderinin ‘demokrasi ve adalet ittifakı” başlığı altında şu şekilde özetlenmektedir:
“Sayın Türk, Türkiye ağır bir süreç geçiriyor. Bu resmi bir ittifak görüşmesi değil ama bazı kritik yerlerde demokrasi ve adalet arayışında mutabakat içinde olabiliriz. Özellikle İstanbul ve Ankara seçimlerinin sonucu Türkiye’yi yeniden şekillendirebilir!
‘Kafasıyla Kılıçdaroğlu’nu onaylayan Türk’ün ağzından, daha önce hiç duyulmayan şu ilginç kelimeler dökülür’:
- Haklısınız efendim. Neler yapılabilir konuşalım. Biz Kürtler de hatalarımızı gözden geçirmeliyiz. Ulusal bir sorunu, sadece Kürt bakışıyla çözemeyiz!
Kılıçdaroğlu, somut önerilerini sorunca, Türk final konuşmasını yapar!
- Tabanımızın oy vereceği isimler koyabilirseniz demokratik mutabakat olabilir. Mesela Ankara’da Mansur Bey’e (Mansur Yavaş’ı kastediyor...) tabanımız sıcak bakmaz! İstanbul’da bazı kritik ilçelerde de CHP listelerinden Kürt seçmene yakın isimlerle sonuç alınabilir!
09.15 civarında başlayan görüşme, ‘prensip mutabakatı kararıyla’ 10.45’te sona erdi... “
Yerel seçimler münasebetiyle siyasi partilerin kendi aralarında ittifak görüşmeleri yapması doğaldır. Ancak bu tür görüşmeler siyasi partilerin yetkili organlarında seçilmiş sorumlu ve yetkili temsilcileri arasında yapılır. Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel başkanıdır. Seçim ittifakı gibi önemli bir sorunu kendisiyle eşdeğer mevkideki HDP Eş Genel Başkanları ile yapması gerekirdi. Eş genel başkanları atlayarak, diğer bir deyimle onları yok sayarak önemli bir sorununu HDP’nin bir üyesi eski Mardin Belediye başkanı Ahmet Türk’le görüşmesi ve ‘prensip mutabakatına varması bir skandaldır. Bu görüşme hangi saikle yapılmış olursa olsun kabul edilmesi mümkün olmayan bir davranıştır. HDP yöneticilerinin bu konuda parti kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmaları zorunluluk arz etmektedir. Olay olmamış gibi davranmaları mümkün değildir.
Yapılan teamül dışı görüşmenin ifasında üç ihtimal vardır.
Sayın Erdoğan HDP’yi dışlamakta ve basında yer almasına açıkça engel olduğu gibi AKP’lilerin görüşmesini de yasaklamıştır. Hatta HDP ile temasta bulunanları ağır şekilde itham etmektedir. Acaba Sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanının gazabından korktuğu için mi Eş Genel Başkan’larla görüşmek istemedi… Bilmiyoruz. Bu ihtimal varittir. Örneğin CHP 7 Haziran seçimlerinde oy gücü çok düşük partilerle görüşüp ittifak kurduğu halde, HDP ile selamlaşmaya bile yanaşmadı. Bu takdirde CHP ile görüşme talebi şiddetle reddedilmeliydi.
HDP’de resmi hiçbir görevi olmadığı halde Ahmet Türk’ün parti adına görüşme talebini kabul etmeye hakkı da yetkisi de yoktur. Böyle bir teklifle karşılaştığında derhal reddetmesi ve Eş Genel Başkanlarla görüşmelerini tavsiye etmesi gerekirdi. Eş Genel Başkanların iznini almadan görüşmeye resen karar vermiş ise kendisini layüsel telakki ederek parti suçu işlemiştir. Gereğinin yapılması yetkili kurumlara düşen acil bir görevdir.
Görüşmenin HDP Eş Genel Başkanları’nın isteği üzerine yapılmış olması da varittir. Bu takdirde, görüşmenin gizli ve kapalı yapılması da kabul edilemez bir aymazlık olur. Ki ben buna ihtimal dahi vermiyorum. Ama konu açıklanmaya muhtaçtır.
Her hal ve koşulda CHP genel Başkanı’nın HDP ile görüşme isteğinin tek yolu Eş Genel Başkanlarını muhatap kabul etmekten geçer. HDP Eş Genel Başkanları ile görüşmek istemeyen ya da Sayın Erdoğan’dan korkarak kaçınan Kılıçdaroğlu’nun, unvanı ve müktesebatı ne olursa olsun, herhangi bir HDP üyesi ile parti adına görüşmesi ve müzakerelerde bulunması kabulü mümkün olmayan hatalı bir davranış, bir siyasal skandaldır.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlunu ve HDP Eş Genel Başkanlarını bu skandal görüşme hakkında kamuoyunu aydınlatıcı açıklamalar yapmaya davet ediyorum. (T24)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.