Kendini gerçekleştirme sözcüğü daha çok Maslow’a atfedilerek kullanılır. Kısaca Maslow’un çalışmalarından bahsedecek olursak eğer; Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bir insanın en alt basamaktaki ihtiyaçları karşılandıktan sonra bir üst basamaktaki ihtiyaca yöneldiği savunulur. Bu hiyerarşiye göre piramidin tabanında ilk sırayı temel içgüdüsel ihtiyaçlar olan yemek, uyumak gibi fizyolojik ihtiyaçlar yer alır. İkinci sırada insanların güvenlik ihtiyacının karşılanması gerekir. Güvenlik ihtiyacı karşılandıktan sonra insanlar sevgi ve ait olma ihtiyacına yönelir. Sevmek ve sevilmek dışında insanlar kendisine saygı duyulmasını isterler. Saygınlık, tanınma, başarılı olma, takdir edilme gibi ihtiyaçları karşılandıktan sonra piramidin en tepesinde kendini gerçekleştirme yani ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı duyar. Kendini gerçekleştirme yolunda izlenecek bir süreç bu piramitte ifade edilmiştir. Buna göre bir basamaktaki ihtiyaç tam olarak karşılanamazsa bir üst basamağa sağlıklı bir geçiş sağlanamaz.
Kendini gerçekleştirmekle ilgili olarak pek çok araştırma yapmış olan Maslow, kendini gerçekleştirmiş ve kendini tanıyan kişilerde 16 ortak özellik gözlemlemiştir.
Bunlar;
1- Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.
2- Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.
3- Gerçeği olduğu gibi kabul eder.
4- Kendisini olduğu gibi kabul eder.
5- Başkalarını olduğu gibi kabul eder.
6- Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.
7- Kendiliğinden hareket eder.
8- Yaratıcı bir biçimde davranabilir.
9- Kendine ve yaşama gülebilir.
10- İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.
11- Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.
12- Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.
13- Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.
14- Dürüsttür.
15- Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.
16- Savunucu değildir.
Aslında buradan çıkan sonuca göre, kendini gerçekleştirme yolunda ilk adım insanın kendini tanımasıdır. Bunun için yeterliliklerini, karakter özelliklerini, güçlü ve zayıf yanlarını, asli ve öncelikli ihtiyaçlarını doğru bir biçimde bilmesi gereklidir.
Kendimizi tanımak, doğru soruların sorulması ve gelen cevapların kalbimizde de onay bulması ile başlayan bir süreçtir. İşte bu noktadan hareketle “rehberliğin” temel işlevi bireyin kendisini tanımasına yardımcı olmaktır. Bu şekilde birey kendini tanıyarak kendini gerçekleştirme yoluna girecek ve toplumla daha sağlıklı ilişikler kurabilir bir hale gelecektir.
Unutmamak gerekir ki, her insanın yaşam yolu onun kendini gerçekleştirme yolunda attığı adımlardan oluşur. İnsan bu yolda yürümeye mecbur kalmışsa eğer, bu yolu tanımak zorundadır. Yolu tanımak kendini tanımak ve kurtarmak ile eşdeğer bir şeydir.
İnsan hangi yolculuğa çıkmak isterse, kendini o yolun başında buluyor. Bu noktada dünyayı düşüncelerimizle kurduğumuzu söyler, Budha. Onun için de “yaşamımızı/yolumuzu değiştirmek için de önce düşüncelerimizi değiştirmemiz gerek” der. Kendi hakkımızda düşüncelerimiz gerçeğe dönüşebilir çünkü. Bilinçaltımız bu konuda yoğun bir gayret sarfediyor. Yani nasıl inanırsak, yaşamımızda karşılaştıklarımız da bu inançlarımızı değiştirici ve bütünleyici olarak karşımıza çıkabilir ve çıkacaktır.
Tanrı, zaman ve mekân üçgeninin içine sıkışan insan, bu üçgeni anlamanın ve bundan çıkmanın bir yolunu bulduğu vakit, gerçek anlamda kendini de gerçekleştirmiş olacaktır. Dolayısıyla kendimizi tanıma ve gerçekleştirme yolunda ilk barış ve uzlaşıyı kendimizle ve sonra içinde yaşadığımız evrenle yapacağız. Böylece ilk ulaşacağımız varlık yine kendimiz olacaktır. Bu da bütün sırların anahtarını bulmak gibi, bir ‘ben’e sahip olduğunu keşfetmek olacak sadece.
Ben;
Ben, var olduğunun bilincinde olmaktır, önünü açmaktır, geleceğe uzanmaktır, ufku açık bir biçimde yarınlara bakmaktır.
Ben, acı çektiğinin, yaşadığının şuurunda olmaktır.
Ben, sonsuzluk içinde sonlu bir noktanın olduğunun idrakinde olmaktır.
Ben, sonsuzluğun kapısına sınırlı sayılardaki sonlu adımlarla yürümektir.
Ben, en doğru kendini aramak, bulmak ve gerçekleştirmektir.
Belki de bu yüzden gerçek arayış içinde olan kişi, kendisini arayan kişidir. Biz kendimizi aramazsak (tanımaz ve bilmezsek) eğer, diğer bildiklerimizin doğruluğunu da bilemeyiz, anlayamaz ve işleyemeyiz.
Ve, şunu da soramadan edemiyor insan: Eğer hayattan sonra ölüm, ölümden sonra da yeni bir hayat varsa, yani bir süreklilik durumu devam ediyorsa, bu yeryüzünde kendini gerçekleştirme nasıl olacak, nasıl belirlenecek? Kime göre, neye göre?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.