MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın "şüpheli" sıfatıyla savcılığa davet edilmesinin diyalogla çözüm arayışlarının önünü tıkayacağını söylüyorsunuz.
Dahası, bunun "özel yetkili savcılık" marifetiyle siyasete biçim vermek anlamına geldiğini ifade ediyorsunuz.
"Askeri vesayet"ten kurtulduk, şimdi de "yargı vesayetine" tosladık demeye getiriyorsunuz.
"Kürt sorunu" etrafında devletin iki kanadının kapıştığını, birinin "güvenlik" diğerinin "diyalogdan" yana olduğunu belirtiyorsunuz.
Güvenlik ve asayiş kanadını "İstanbul Emniyeti" ile "Savcılık", diyalog ve uzlaşma kanadını ise "AK Parti Hükümeti" ile "MİT"in teşkil ettiğini vurguluyorsunuz.
Hakan Fidan'ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmanın Başbakan Erdoğan'a meydan okumak anlamına geldiğini dillendiriyorsunuz.
"Kürt sorununa" barışçı çözüm arayışlarının "savcılık" eliyle dinamitlendiğini iddia ediyorsunuz.
İyi de, "Erdoğan Ankaralılaşıyor" diye aylardır kafamızı şişiren siz değil miydiniz?
Siz değil miydiniz, KCK operasyonları nedeniyle Erdoğan'ın "güvenlikçi" politikalara saplandığını söyleyen?
Malum tutuklama kararının yanı sıra "KCK yapılanması MİT gözetiminde tamamlandı" yollu iddialara ne diyeceksiniz peki?
Aslında hiçbir şey söylemeseniz daha iyi.
Zira bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor!
KCK operasyonları nedeniyle "Ankaralılaştığını" söylediğiniz Sayın Başbakanımız'ın biricik bürokratlarından Hakan Fidan nerdeyse "KCK işbirlikçiliğiyle" suçlanıyor işte.
Ahmet Sever'in demesine bakacak olursak, Sayın Cumhurbaşkanı Gül'ün canı çok sıkılmış bu duruma.
Nedeni başka da olsa Kılıçdaroğlu'nun da canı çok sıkılmıştır.
Özeleştirilerinin alayı gümbürtüye gitti çünkü.
"Cumhuriyet dönemiyle ilgili pek çok hatalar oldu, yanlışlar oldu. Nazım Hikmet'i kim hapse attı? CHP. Sabahattin Ali'yi kim öldürttü? CHP..." şeklindeki özeleştirisinin normal zamanlarda gündeme oturacağı muhakkaktı.
Dersim sorulunca da, "Dersim'i yaşayan benim. Benden özür dilensin..." deyiverdi.
Pardon, Sayın Kılıçdaroğlu'ndan kim özür dileyecek?
CHP Genel Başkanı olarak kendisinden mi özür dileyecek?
Herhalde Dersim söz konusu olunca fena halde "başkalaşıyor." CHP Genel Başkanı olmaktan çıkıp Dersimli Kemal Karabulut oluveriyor.
Kurumlar çatışır anlarım.
İnsanlar çatışır anlarım.
Bir insanın kendisiyle çatışmasını da nefs muhasebesine bağlar anlarım.
Kılıçdaroğlu'nun DİSK Genel Kurulu'nda konuşma yaparken önüne uzatılan "MİT'çilere tutuklama kararı" notunu, "Tansu Çiller'e tutuklama kararı çıkarılmış" şeklinde okumasını da anlarım.
Lakin...
Bir insanın kendisinden özür beklemesini anlayamam.
NOT: Yılmaz Öztuna'ya sonsuz rahmet, Türkiye gazetesi camiasına başsağlığı dilerim.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.