Sizden evvelki toplumların helâk olmalarının başlıca sebebi, aralarında itibarlı bir kimse suç işlediği zaman ona dokunmamaları; zayıf ve kimsesiz biri suç işlediğinde onu cezalandırmaları olmuştur. Hz. Muhammed (s.a.v.)
Veli Küçük, Arif Doğan ve diğerleri, 90'larda işledikleri suçlardan değil, darbecilikten müebbet almışlar. Yani?
Bu Ergenekon davasının önemini azaltır mı?
Üzerinden dört darbe geçmiş bir ülkede darbeci zihniyetle yüzleşmenin, demokrasiye katkısı yok mudur?
Peki, söz konusu faili meçhul cinayetlerin işlenmesinin zeminini oluşturan darbeci düzen değil midir?
Darbecilik 'ilk günah' değil midir?
Ayrıca hangi suçtan ceza alırsa alsın, ceza alanlar yine o suçları da işleyenler, değil mi?
Yani, itibar anlamında zaten mahkum olunmuş durumdalar.
Ayrıca Fırat'ın doğusunda işlenen suçlar bu kadar umurunuzdaysa, o suçların işlenmesine zemin hazırlayan 'esas Paşa' Evren'in yargılanmasına niye referandumda hayır dediniz?
Bugüne kadar Veli Küçükgillerin faili meçhullerle ilgili yargılanması için neden çaba göstermediniz?
Fırat'ın doğusunda işlenen ve mesela Cemal Temizöz, Mete Sayar, Hamit Yıldırım'ın yargılandığı davalar hakkında neden tek kelime etmediniz?
'Aman Ak Parti'ye yaramasın' korkunuz başka nelere kadir?
Ergenekon davası başlar başlamaz 'Yesinler birbirini' kayıtsızlığında olanlar, bugün ne oldu da birden davayı eleştirmeye başladınız? Darbecilerin ve evet, 'kontrgerillacı'ların ceza alması ağır mı geldi?
Bundan sonra 'kontgerilla'nın yargılanması çok daha kolay. Üstelik 'az ceza alırlar mı?' kaygısı da yok.
Ve bu gelişmelerin HİÇBİRİNDE siz en liberal-pek solcu-çok muhaliflerin zerre kadar katkınız yok. Bunu da biliyorsunuz, değil mi?
Şimdi biraz yüzünüz varsa, aşağıda paylaştığım mektubu okuyun ve Ergenekon davasının, gerçek acının ne olduğunu bilenler için ne anlama geldiğini görün…
'25 yaşındayım. Babam ben altı yaşındayken gözlerimin önünde öldürüldü. Yedi yaşında bütün gece doğum günümde eve gelsin diye dua ettim, gelmedi. Meğer ölüler dönemezlermiş gittikleri yerden... Üniversite sınavını kazandım, derece yaptım anlatmak için koştuğum yerde sadece eski bir resimden benim gözlerimle bana bakan bir adam vardı... Aşık oldum, 'aşkla başlar her şey' diyen o güzel adama aşkı anlatamadım, acı çektim dizlerinde ağlayamadım. Dünyanın en iyi okullarından birinden mezun oldum, kafamı çevirdim kimse yoktu. Evlendim, 'Ben nasıl evlendiririm bu kızı?' diyen o güzeller güzeli adamla ilk dansımı yapamadım... Büyüdüm bir günde, o şen şakrak kız çocuğundan öfkeli bir kadına dönüştüm, gözlerimin içine ne yapsam gitmeyen bir hüzün yerleşti. Ben, o bir günde çocuklukları çalınan onbinlerden biriyim.
Şimdi kimileri kalkmış babamı öldüren o korkunç adam için üzülmem gerektiğini söylüyor, demokratlığımın ölçüsü çocukların babalarını gözlerinin önünde öldüren adamlar için adalet istemekten geçiyormuş. Hem o adam benim babamı ve babam gibileri öldürdüğü için değil bir iktidar savaşının sonucu olarak ceza almış. Umurumda değil, ben çığlığını duydum ya umurumda değil neden ceza aldığı. Bir gün gelir elbet babalarını öldürdükleri her bir çocuğun çığlığında boğulur her biri. Ama şimdilik bir umut var elimde çünkü çocuğuma 'Bak küçüğüm ne yaparsan yap bir çocuğun çocukluğunu öldürme, ne yaparsan yap bir çocuğun babasını ellerinden alıp gitme. Çünkü dünya aşk üzerine kuruludur, sen bir aşkı öldürürsen o aşk elbet bir gün gelip senden intikamını alır!' diyebileceğim.
Son olarak, sevgili babam katillerinden biri çığlık attı hapis cezasını duyduğunda, sen ölümün üzerine korkusuzca yürürken ve son nefesinde haykırırken ismimi, o, sığ, çiğ bir çığlık attı. Selam olsun ölümün üzerine korkusuzca yürüyen, tek çığlıkları aşkları olan babalara, selam olsun onların bir günde büyüyen kızlarına! Kardeşlerim siz merak etmeyin aşk gelir, bir gün intikamını alır! Bir gün gelir o küskün kız çocuklarının her biri çıkar saklandıkları yerden, uzun, neşeli bir halaya tutuşur.'
Ceren Gökoğlu Akdemir
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.