1- Sayın Cumhurbaşkanımız, demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olmadığını dile getirdi. Halkın özgür iradesiyle gerçekleşen legal seçim sonuçları, ekseriyete dayalı olsa da, çoğunluğun tahakkümü anlamına gelmeyeceğinin ifadesidir bu, bir bakıma.
Bir bakıma diyorum çünkü, “sadece seçimlerden ibaret olmayan demokrasi” ifadesi, halkın kendi geleceği adına seçtiğini, seçeceğini itibarsız hale getirmek şeklinde yorumlanamaz...
Halkın neyi, kimi seçtiğinin hiçbir önemi yoksa, demokrasiden zaten bahsedilemez. Bunu 60 cuntasıyla, 80 darbesiyle, kirli 28 Şubat organizasyonuyla hep birlikte yaşadık. Vesayetçiler, halkın özgür iradesiyle, legal, yasal yollarla seçtiklerini zorbaca ve güç kullanarak indirdiler. Seçim sonuçlarını beğenmeyenlerin, kendinden menkul seçkinliklerini “bir türlü adam olmayacak halka” dayatmalarıyla dolu siyasi tarihimiz.
***
2- Taksim Gezi Parkı’ndaki düzenlemeler hakkında başladı ilk tepkiler. Parktan sökülen ağaçlar ve yetkililer tarafından yeterince açıklanmadığı için “şuyuu vukuundan beter” hale evrilen AVM iddialarıyla başladı. Yetkililer gerekli açıklamaları vaktinde yapabilselerdi, tepkiler yatışabilirdi. Orantısız güçle dağıtılmaya çalışılan göstericilerle, iş şirazeden çıktı. Sosyal medya üzerinden işletilen başka bir mecraya gitti iş. Güya panzerler altında ezilen gençlere, güya en son Vietnam’da kullanılmış portakal bombalarına kadar vardırdılar işi. Sonra panzerlerin İsrail panzeri olduğu, kopyala yapıştırla servise sunulduğu çıktı ortaya. CNN mesela, Körfez Krizi’nde sergilediği kesintisiz yayın servisçiliğini, Chomsky’nin ifadesiyle “rıza üretme” işlevi üzerinden tüm gücüyle sergiledi. Yabancı haber kuruluşlarına vicdansızca paketlenen yalan dolanla kolaycı bir yola kaydı bazılarımız...
Kolaycı...
Bu evrede CHP müdahil oldu işe. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki Taksim Gezi Parkı düzenlemesi hakkında olumlu oy ve destek verdiği halde CHP, son tepkilerden nemalanmak üzere işi demokratik tepki olmaktan çıkartıp siyasi hesaplaşmaya döktü...
Ulusalcı refleks, ağaçlardan yola çıkan ilk masum tepkiyi; “Türkiye laiktir laik kalacak”a taşıdı. Şimdi 10 yıl marşı eşliğinde sağı solu yakıp yıkıyorlar.
***
3- “Faşizm, iki insan arasındaki ilişkiden başlar” der Malina adlı eserinde Bachmann. Siyasi analizlerden çok yaşamın küçük ve gerçek yüzü her zaman daha çarpıcıdır. Komşu komşuya karşı bu kadar bariz nefreti nasıl oldu da biriktirdi? Beni asıl dehşete düşüren şey budur. Yoksa ulusalcı refleksi de, siyasi restleşmeleri, politik kıskançlıkları da ezbere biliyoruz hepimiz. Bilemediğimizse şu; üst kattaki komşumuzun “Türkiye laiktir laik kalacak” nidalarıyla ölesiye parçaladığı tencerenin anlamı ne?
İçinden geçtiğimiz 30 yıllık şiddet ve acı sarmalını çözüm süreci adı altında onarmaya çalışırken... Yanıbaşımızda uyuyan komşu nefretiyle yüzyüze gelmek bence öbüründen çok daha zor ve ağır. Böylesi zorlu günler, ciddi bir insanlık sınavına dönüşüyor. Her birimizin insanlık gramajını tartıyor yaşadıklarımız... Komşu komşuya çok ciddi hukuklarla bağlıdır oysa. Birbirimizin yüzüne bakacağız, gözlerimizin içine. Bunu nasıl unuturuz ki?
Komşunun komşuya nefretini sadece toplumsal bir çözülme, yabancılaşma olarak görmüyorum. Bu bizim kendi benliğimize tatbik ettiğimiz duygusal bir bölünmedir aslında. Faşizm dediğimiz şey, “öteki”ne yönelmeden önce, içimizden, kendimizden başlar ilkin. İçindeki “iyi”yi inkar ettikten sonra, dışındaki “öteki”ni imha etmek de sıradanlaşır.
Nefretle savaşmak zor. Sakin olmak, sabırlı durmak, vakarı kaybetmemek gibi kendi kendimize verdiğimiz umudun yanısıra... Allah’tan da yardım umuyorum ben. İyi’lik için çaba kadar dua da gerekiyor...
NOT: Bu gece Miraç Gecesi, sulh ve selamet için dua edelim.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.