Dün sabah Hakkâri’de askeri konvoyun geçişi sırasında meydana gelen patlama ve çıkan çatışmada bir korucu ile on bir askerimizin şehit olduğunu, on bir askerimizin de yaralandığını derin bir elemle duyar duymaz aklıma bir kez daha Emre Uslu’nun bir hafta önceki ‘altı ay içinde AKP hükümeti istifa etmek zorunda kalacak’ başlıklı yazısı geldi.
Yazının yayınlandığından dört gün sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘bıçak kemiğe dayanmıştır’ deyip, “bu mübarek Ramazan gecesinde, Ramazan’a hürmeten biz şu anda sabrediyoruz ama Ramazan’ın bitiminden sonra bilesiniz ki bu ülkede barışın miladı, bu barış ayıyla beraber, bu dayanışma ayıyla birlikte çok daha farklı olacak” dediğinde de aynı yazıyı anımsamıştım...
Çünkü söz konusu yazıda Uslu başlıktaki bu sözleri “12 Haziran’dan sonra korkunç bir savaş patlak verecek. Çünkü devlet ve hükümet bu meseleyi çözmek istemiyor. PKK seçimden sonra bu gidişatla eylemsizliği bitirecek. Eylemsizlik bitince çocuklarımızın tabutları gelmeye başlayacak” şeklinde ele alırken...
Yazının sonunu ise şöyle bitiyordu:
“Kürt ulusalcılarının seçimlerden sonra sürdürdüğü stratejinin sadece milletvekillerinin serbest bırakılması ile ilgili bir strateji olmadığı apaçık ortada. Eğer bu strateji sadece milletvekillerinin sorununu gündeme taşımakla ilgili ise PKK’nın asker kaçırarak, yol keserek, araç yakarak, sokakta insan infaz ederek devreye girmesine ne gerek var. Sivil itaatsizlik eylemleriyle bu talepler daha yüksek sesle dile getirilebilirdi... BDP’liler de biliyor ki sivil itaatsizlik eylemleriyle AKP’yi iktidardan götüremezler. Bu nedenle de PKK devreye sokuldu gibi görünüyor... İşin daha da kötüsü bu sadece Kürt ulusalcılarının bir planı gibi görünmüyor. Bu bir ihale işi gibi geliyor. Kürt ulusalcılarına, özellikle PKK’nın şahin kanadına bu ihaleyi kimin verdiği de sanırım Suriye’de olanlara bakılarak anlaşılabilir...”
Üstelik yazının yayınlandığı zaman ile Başbakan Erdoğan’ın ilgili demeci arasındaki zaman diliminde de BDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hükümetin Abdullah Öcalan’ın üç maddelik protokolünü kabul etmediğini, facia olacak bir savaşa gidildiğini ileri sürerek “bu süreci durdurmak için Öcalan ile açık müzakere döneminin başlatılması gerekir” demişti...
Sanki ‘savaş lobisi’ hepimizi ‘kendisi de dâhil herkesin bugünleri mumla arayacağı bir tuzağa’ düşürdü gibi... Kurbanlık koyun gibi çaresizce sonu olmayacak bir noktaya doğru ilerliyoruz... Savaşın dili ön aldı ve günlerdir girdiğimiz kanlı çıkmazdan bir an önce kurtulmaz isek kanlı bir cehennemde kavrulacağımızı çığlık çığlığa yazıp söyleyenlerin sesi duyulmaz oldu...
***
AK Parti iktidarını da pusuya düşürerek mayınlamak isteyen sinsi ve kanlı iradeye karşı bir yandan savunmadaki tüm zaafları giderip, diğer yandan savaş lobisini duvara dayayacak barış atağına kalkılamaz mı?
Ramazan’da şehit sayısının 17’ye ulaştığını ve barıştan giderek uzaklaştığımızı hep birlikte çaresizce yaşıyoruz...
Ama gene de barış adına yapılacak çok fazla iş var...
Örneğin onlardan birini geçen gün yıllardır AK Parti’nin iki numaralı yöneticisi olan Dengir Mir Mehmet Fırat söyle anımsatıyordu:
“Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürtler’in de devletidir. Demokratik bir cumhuriyette de bunun aksini düşünebilmek mümkün değildir. İnanç ve etnisite farkı gözetmeksizin, her vatandaşın eşit olduğu noktasından hareket etmek durumundasınız. Yapılması gereken şey hızla, ‘şu muhatabımızdır bu değildir’ demeden demokratik adımlar atılmalıdır. Çünkü muhatap doğrudan doğruya hükümetin kendisidir. O bölgede kendisini Kürt ilan eden bir partiden daha fazla oy alabiliyorsa, AK Parti aynı zamanda Kürt vatandaşların da partisidir. Dolayısıyla muhatap AK Parti’dir. Bu nedenle AK Parti hiç gecikmeden, hiçbir neden ortaya sürmeden temel demokratik hakları, belli bir program içinde, güncellenerek, bir takvim belirtilerek, neler yapılacağını açıklanarak, hayata geçirmelidir.”
***
Barışın bu kanlı piyasadaki reytingi çok düşmüş vaziyette ama emin olun ki kimse kazanmayacak ve yuvarlandığımız cehennemde bugünleri çok arar hale geleceğiz...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.