On havan mermisi gücünde bir yazıyla yeniden huzurlarınızdayım efendim...
Yoksa şöyle bir girizgâhı mı tercih ederdiniz: Kitaba bomba diyen Başbakan ile “onun” silahla yazıyı eşdeğer gören İçişleri Bakanı’nın yönettiği bu memlekette, herkese metanet dileyerek bir yazıya daha başlıyorum muhterem okur...
Memlekette savaş var, acı var, hüzün var; espriye mahal yok, biliyorum.
Fakat bu sabah haddinden fazla “kan” okudum, dayanamıyorum.
Kısa cümleler kurup derdimi anlatmak istiyorum.
Çünkü, “İnsan kısa cümleler kuruyorsa uzun yorgunlukları vardır” diyen adama hak veriyorum.
Bu sabah çok kan okudum, çeyrek asırdır çok kan okuyorum, uzun yorgunluklarım var.
Ama kısa cümleler kuramıyorum.
Bu yüzden iyi-kötü espri teşebbüslerinde bulunuyorum.
Sonra o esprilere ağlaya ağlaya gülmek istiyorum.
Gazetelerin manşetleri iftiharla “kan”dan bahsediyor bu sabah.
Foça’da askerî servis otobüsüne yapılan bombalı saldırıdan sonra yaralı askerlere kan vermeye koşan binlerce İzmirli vesilesiyle.
Hürriyet’in “Kanım Feda” manşeti ile açılışı yapıyorum. “İşte Biz Buyuz” demeyi uygun görmüş Vatan, “Helal Sana İzmirlim” manşeti, bildiniz Sözcü’den geliyor, “Kanpanya” Takvim, “İşte İzmir Bu” Güneş, “İşte Teröre En Asil Cevap” Sabah, “Kan Kardeşliği” Bugün ve Akşam’ın başlıkları olmuş.
Kan var bütün manşetlerin altında...
Ve onları okudukça, bir soru kafamın içini matkap misali oyuyor.
Sanırım memleketin şu anki koşullarında “tehlikeli” bir soru bu.
İçişleri Bakanı’nın zihniyetinde, bu yazıyı geçtim havanla eşitlemeyi, rahatlıkla 10 havan gücünde yapar.
Ve bu zihniyete esir düşmemek için sorulmalı o soru deyip, soruyorum: Aynı kanı, yaralı olan dağa çıkmış bir Kürt genci için de verir miydiniz?
Hiddetlenip koltuğunuzdan düşmeden önce biraz düşünün lütfen.
“İşte Biz Buyuz” manşetinin gerçek hakkını verecek, bu memlekette yaşayan herkese “Helal Sana İzmirlim” dedirtecek, gerçekten de “Teröre En Asil Cevap” teşkil edecek, bu toprakların her ferdine “Kanım Feda” duygusunu tutkal misali yapıştıracak o hareketi yapar mıydınız?
Dağa çıkmış bir genci de kurtarmak için de kan verir miydiniz?
Sanıyorum, kimilerini teskin etmek mümkün olmayacak, o zaman bir de şöyle sorayım: Peki ihtiyaç hâsıl olsa, dağa çıkmış gencin erkek kardeşine verir misiniz o kanı?
Diyeceksiniz ki, seninki de soru mu arkadaşım... Dağdakinin kardeşi de ya dağdadır, ya da o yolun yolcusudur, bizde onlara verilecek kan yok.
Bence acele cevap vermeyin, fena hâlde yanılabilirsiniz.
Ya abi durumundan kanınızı vermediğiniz o kardeşin adı Reşat Çeçan olsa...
O Reşat, er olarak askerliğini yaptığı sırada PKK tarafından kaçırılmış olsa...
Ve er Reşat’ın abisi seneler önce örgüte katılıp dağa çıkmış olsa...
O zaman ne yapardınız?
O zaman bu zamandır dostlar, çünkü bunların hepsi gerçektir.
Er Reşat Çeçan birkaç gün önce izin dönüşünde memleketi Urfa’dan Trabzon’daki birliğine giderken PKK’lılar yolu kesip, otobüsteki iki erle birlikte onu da kaçırdı.
Haberi ilk okuduğumda, çeyrek asırdır süren bu manasız savaşta “kardeş kanı” döküldüğünü gözümüze sokan bir vaka daha demiştim.
Sonra sabah uyandığımda, dedim ya, kan vardı bütün manşetlerde.
Ve o soru kanırtmaya başladı beynimi.
Başta halis Türkler, kahir ekseriyetin ne cevap vereceğini kestiriyordum elbette.
Ama bu ne yaman çelişki ruh hâlinden de çıkamıyordum.
Reşat yaralansa “Kanım feda” diye koşacak binlerce Türk var, gördük.
Reşat’ın adını bile bilemediğimiz dağdaki abisi için ise aynı durumda verilecek cevap, bana ulaşan “hassas” e-postalardan çıkardığıma göre “kanın kurusun” veya “soyun kurusun” kıvamında olacak.
Oysa Reşat’la abisi aynı soydan, kandan.
Zaten soyun, kanın bu denli mühim addedilmesiyle “ırkçılık” arasında en fazla bir adım var.
Hâlâ var di mi o bir adım?
Öyle umuyorum...
Reşat ile abisi...
“Kanım feda” ve akan “kardeş kanı”...
Reşat ile abisi...
Türkler ile Kürtler...
Tıpkı bir romanın adı gibi...
Çok uzak, fazla yakın...
Nihayet kısa cümleler kuruyorum...
Böylece ispatladığım gibi, uzun yorgunum.
-------------
Kayıtlar geçsin diye: İnternet âlemindeki bir forumda bana atfen yazılan, “Taraf yazarı Demiray Oral: Şemdinli’de tuhaf şeyler oluyor” başlıklı metinle, uzaktan yakından hiçbir alakam yoktur.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.