Bazen oluyor.
Bir şey seyrediyorsunuz ve sizi saran gerçeklik birden yıkılıyor, hayatın gündelik akışı anlamını yitiriyor.
Bir tesadüf eseri dün ünlü fizikçi Hawking’in “evreni tanrı mı yarattı” sorusunu tartıştığı bir programı izledim.
“Bu koca kâinat kimin eseri” sorusunun cevabını arıyor ve sorudan soruya geçiyordu.
Bunu da benim gibi cahiller daha iyi anlasın diye bir yemeği tarif eder gibi tarif ediyordu, “Bir evren yapmak için maddeye, enerjiye ve büyük bir genişliğe ihtiyaç var” diyordu.
Sonra Einstein’ın ünlü formülüne geliyordu.
“Einstein maddeyle enerjinin bir paranın iki yüzü gibi olduğunu buldu, madde enerjiye dönüşebiliyordu.”
Böyle olunca kâinatı yapmak için ihtiyaç duyulanlar ikiye iniyordu, madde ve boşluk
Maddeyi büyük bir boşlukta enerjiye dönüştürdüğünüzde bir “kâinat” yaratabiliyordunuz.
Sonra o kaçınılmaz soruyu soruyordu:
“Maddeyi kim enerjiye çevirip kâinatı yarattı?”
Kibarca devam ediyordu, “Kimsenin inancına saygısızlık etmek istemem ama bunu yapmak için bir tanrıya ihtiyaç yok”.
Neden tanrıya ihtiyaç yok sorusunun cevabını da şöyle veriyordu:
“Enerjiye dönüşebilecek olan atomaltı parçacıklarının rastgele ortaya çıkıp, rastgele kaybolduklarını keşfettik. Bu parçacıklar büyük patlama dediğimiz anda enerjiye dönüşerek kâinatı oluşturdular. Bunun için tanrıya ihtiyaçları yoktu.”
Bu işleri iyi bilenler benim anlatımımdaki cehaleti affetsinler, teknik hatalar yapıyorsam da genelde söylediği buydu.
En azından maddenin bir tanrıya ihtiyaç duymadan ortaya çıkıp enerjiye dönüşerek kâinatı oluşturacağını öylesine açık söyledi ki ben bile net bir şekilde anladım.
Bütün kâinat, tanrıya ihtiyaç bırakmayacak şekilde, Einstein’ın E=Mc2 formülüyle açıklanabiliyordu.
Küçücük bir formül sırları çözüyordu.
Maddenin enerjiye dönüşebildiğini keşfettiğinizde kâinatın önemli bir sırrını çözmüş oluyordunuz.
Daha sonra “yıldızların nasıl oluştuğunu” anlatan başka bir belgesel izledim.
Kâinatın içindeki o milyarlarca yıldız, o rengârenk ahenk aslında hep aynı olayın tekrarından ibaretti, büyük bir ısının içinde birbirine çarpan helyum atomları yıldızları meydana getiriyordu.
Yıldızların ortaya çıkışı aslında hep aynı olayın tekrarıyla mümkün olduğundan, İngiltere’deki bir laboratuarda her gün yeni “yıldızlar” yapıyorlardı.
Bunlar “minicik” yıldızlardı ama o kocaman yıldızların bütün özelliklerini taşıyorlardı.
Kâinata yalnızca maddeden, yıldızlardan, ısıdan, ışıktan baktığınızda, kâinatın rastgele ortaya çıkan maddeciklerin enerjiye dönüşmesiyle yaratılmış olabileceğini söyleyen teori, bütün basitliğine rağmen ikna edici bir sahiciliğe de sahipti.
Bütün kâinat neticede tek bir formüldü.
Ve, o formülün tekrarından ibaretti.
Benim aklıma takılan soru başkaydı.
Einstein’ın o kısacık formülü ile muhteşem sonsuzluğu, olağanüstü kâinatın yaradılışını anlayabiliyorduk.
Ama koca kâinatı açıklayan formül tek bir insanı bile açıklamaya yetmiyordu.
İnsandan geçtim sıradan bir canlıyı bile açıklamıyordu benim anladığım kadarıyla.
Bir canlının “gözünün” oluşumu bir yıldızın oluşumundan çok daha karmaşıktı.
Kılcal damarların haritası, yıldız haritalarından daha giriftti.
Madde enerjiye dönüştüğünde büyük bir kâinat, galaksiler, güneş sistemleri, yıldızlar, gezegenler bütün haşmetleriyle ortaya çıkabiliyordu, çeşitli atomların ve atomaltı parçacıklarının belli bir hızda birbirlerine çarpmaları ışıklar ve alevler içinde yıldızları oluşturuyordu ama bir insan beynini aynı yöntemlerle yaratamıyordunuz.
Kâinatın ve yıldızların oluşumu laboratuarlarda yeniden canlandırılıyordu ama atomlarla, ışıklarla, ısılarla “yeni bir düşünce” yaratmak imkânsızdı.
Görkemli bir şeydi kâinat ama o “kâinatı” kavrayan, sırrını çözen “düşüncenin” yanında gene de sönük kalıyordu.
Her deneyde aynı sonucu veren “yıldızlara” kıyasla her deneyde başka sonuçlar veren “duygular” çok daha anlaşılmazdı.
Kâinatı anlayabiliyorduk, insanı anlayamıyorduk.
Bu milyarlarca galaksiyi “rastgele bir maddenin enerjiye dönüşümüyle” açıklamak mümkündü ama o kâinatın bir köşesinde, küçücük bir gezegenin üzerinde bedenleriyle, düşünceleriyle, duygularıyla kâinattan da girift olan insanların nasıl ve niye yaratıldığını anlamak, bunu herhangi bir formülle, herhangi bir varsayımla açıklamak mümkün olmuyordu.
Muhteşem ve sonsuz kâinat “tek bir patlamayla” bir anda oluşabiliyordu ama bir insanı “tek bir patlamayla” bir anda yaratamıyordunuz.
Sonsuzluğun o korkunç genişliğiyle, yıldızların milyonlarca yıl süren yaşamlarıyla kıyaslandığında çok zavallı kalan, çok kısa sürede varlıkları tükenen insanlar nasıl oluyordu da bütün zavallılıklarına karşın kâinattan daha anlaşılmaz, daha karanlık, daha çözülmez bir karmaşaya sahiptiler.
Tanrı var mı yok mu bilmiyorum ama onu aramak isteyen sonsuzlukta, galaksilerde, güneşlerde, yıldızlarda değil, insanda aramalı bence.
Sır, insanda çünkü.
Kâinat ve tanrı
- Yorumlar 30
- Facebook Yorumları
- azad07 Ekim 2012 Pazar 07:48vesselam
Akşamları zahiri bir gündüze çeviren sokak lambalarıdan ya da odamızı aydınlatan bir ampülden yayılan ışık nasıl ki bir elektrik müh.nin varlığına işaret ise;güneş ve yıldızlar da manevi ve hakiki bir Mühendis'in varlığına delalet etmez mi?
Yanıtla (1) (0)
Hem bir harf katipsiz,bir köy muhtarsız,bir toplum reissiz olamıyorsa bu muhteşem nizam ve intizama sahip kainat nasıl oluyor da Sahipsiz olabilir? - mehmet07 Ekim 2012 Pazar 08:53latif
kuranı açıp okusaydın orda nasıl yaratıldığı yazıyordu belgesele gerek yok
Yanıtla (0) (0) - Allahın adamı07 Ekim 2012 Pazar 10:40Madde enerjiye değil,enerji maddeye
Sayın Altan oluşan madde enerjiye dönüşüp evreni yaratmıyor, enerji maddeye dönüşüp evreni yaratıyor. Yazınızda bu ilişkiyi tersten belirtiyorsunuz. Boş evrendeki enerji (Yaratıcının kudreti diyebiliriz)maddeye dönüşünce Büyük patlama ve evren oluşuyor. Dolayısıyla evrendeki her şey yaratıcının izini de taşımış oluyor. Tabiki düşüncelerimizde öyle. Saygılarımla
Yanıtla (0) (0) - Turgut ÇİFTÇİ07 Ekim 2012 Pazar 10:48AHMET ALTAN BİR DE ŞU SORULARI DÜŞÜNSÜN!!!
Not: Değerli yorumcumuz, Büyük harflerle yazılan yorumları yayınlayamıyoruz. Kriterlerimize uygun olarak yeniden yorum yazmanızı diler, ilginize teşekkür ederiz...
Yanıtla (0) (0) - insan07 Ekim 2012 Pazar 11:52Enerji
Enerjinin kendisi yaratıcı. Ve bu enerjiye isimler takmak (her din farklı isimlerle yaklaşır) din sömürüsüdür, diğer anlayışları dışlamaktır.
Yanıtla (0) (1) - Ali Osman07 Ekim 2012 Pazar 12:23Hayret
Ben de şuna hayret ediyorum: Nasıl olur da Hawking ve Altan, madde ve boşluğun nasıl oluştuğu sorusunu hiç umursamadan bir anda es geçiveriyorlar da bu ikisinden evreni yaratmak için yaratıcıya gerek yok diyerek en kandırıkçı siyasetçilere bile taş çıkartıyorlar ? :))
Yanıtla (0) (0) - sinan07 Ekim 2012 Pazar 12:29ideoloji ve bilim
ideolojiler ve bilimsel buluslar birbirleriyle catisma icinde ama hep birlikte var olageldiler.cok tanrili ve tek tanrili dinler her seyi algiladiklari tanriya ve tanrinin yer yuzundeki iktidarina bagladilar.onun icindirki deneme - yanilmaya, merak- kuskuya dayali olan dinsel buluslar her zaman siddetle bastirildi ve yasaklandi.taki evrenin sirlari cozulmeye,dunyadaki milyarca yildaki degisimi evrim teorisininde katkisiyla aciklanincaya kadar.
Yanıtla (0) (0) - sinan07 Ekim 2012 Pazar 12:43ideoloji ve bilim 2
her din tarihin belirli bir gelisim evresinde icinde bulunalan haksizlik ve adaletsizlige bunu uzerinde yukselen sisteme bir itirazdi, biliminde gelisim seyrine bagli olarak,toplumun ezilenlerininde destegini alarak devrimci bir rol oynadilar.devrimci barutlarida bitince kendi yonetimlerini tanrisal yonetim olarak,toplumsal essitliksizlikleri ve haksizlara karsida kendi iktidarlarinin devami icin hep yoksullara itaatin karsiligi olarak cenetti gosterdiler.
Yanıtla (0) (0) - sinan07 Ekim 2012 Pazar 12:52ideoloji ve bilim 3
bir dunya sistemi olarak kapitalizmin ortaya cikmasiyla birlikte din evreni ve toplumsal degismi aciklamda ve cozum uretmede alternatif olmakatan coktan cikti,kendini kapitalist sisteme uyarliyarak hayatta kalma mucadelesi veriyor.kapitalizmin essitsiz gelismesinin bir sonucu olarak kapitalizm dunyanin diger yoksul bolgelerindede oldugu gibi islam dunyasindadaki yikici etkilerine karsi daha cokta ezilenlerin elinde haksizliga,adaletsizlige ve baskilara bir itiraz.
Yanıtla (0) (0) - Ali Osman07 Ekim 2012 Pazar 13:13Yaradan
Tek bir yaratıcı vardır. İbrahim'in taptığı ve uğruna iki oğlundan vazgeçtiği yaratıcı. Musa'ya "Ben Ben'im" diyen heyy ve qayyûm olan yaratıcı.
Yanıtla (0) (0) - mehmet yalçınkaya07 Ekim 2012 Pazar 13:42felsefe
dine alternatif olarak üretilen tüm ideolojiler, yalnız islam dini için değil, insanın kendi arzularına göre yaşama isteğinin kendi vicdanına karşı meşrulaştırma çabasının bir ürünüdür.
Yanıtla (0) (0) - şahan elçi07 Ekim 2012 Pazar 14:24yazı
Bir adem bir alemdir ayeti her şeyi açıklamıyor mu? Tanrının varlığının en büyük göstergesi kainattan çok insandır. 'Ey insan! eğer insan isen kendini oku' Kendini okumasını bilen hiç tereddütsüz tanrıya varır.
Yanıtla (0) (0) - hamit yeniay07 Ekim 2012 Pazar 21:56kul hu vallahu ahad
kuran,i kerimde allah, ihlas suresinde, kendisinden , sonsuz ve sinirsiz oldugundan bahsediyor.bu demektirki uzay ve bosluk allah,dan kucuktur.
Yanıtla (0) (0) - sergerde07 Ekim 2012 Pazar 23:50madde ve hatta boşuğu kim yarattı
açıkçası bu saç-ma konuşmalarında kendini tekrar etmesi çok ilginç... herkes daha önce hiç konuşulmamış gibi, ilkkez soruyor ve söylüyor gibi...
Yanıtla (0) (0)
bende ekleyeyim. madde ve hatta boşuğu kim yarattı. atom altı parçacığını kim yarattı demem çarparım a... rahat bırakın tanrıyı artık. Bir kere yarattı işte. - bozo07 Ekim 2012 Pazar 15:53cahillik
kusura bakmayın benimki biraz cahillik altanın bahs etiği boşluğu kim yarattı dahada cahilce bir soru o boşluğu yaratanı kim yarattı
Yanıtla (0) (0) - Ada07 Ekim 2012 Pazar 16:20Madde ve bosluk
Madde ve boşluğu kim yaratdı sn Altan? Büyük patlama dedikleri alemlerin rabbi olan Allah(cc) in "ol" dediği andır.
Yanıtla (0) (0) - Nikitin07 Ekim 2012 Pazar 18:18Tek Hücreliden Insana 1
Önce sorunu Tanri ile aciklamak isteyene:
Yanıtla (0) (0)
Tanri'yi kim yaratti? Yanit, Kendiliginden var!
O halde yaratialmayan seyler, kendiliginden var olamak mümkün. Nasil ki Tanri kendiliginden varsa, her sey kendiliginden var oldu.
Tanri bir yöneten olmali. Sevk ve idare eden. O halde bir canlidir ve sinirli olmak durumundadir.
Bosluk ve uzay sonsuzdur, sinirsizdir. O halde uzayin icinde bulnan Tanri bosluktan kücüktür. - Nikitin07 Ekim 2012 Pazar 18:25Tek Hücreliden Insana 2
Sonsuz Enerji ve Bosluk kendiliginden hareket halidedir. Zaten enerji potansiyel olsa bile harekete gebe bir olgudur.
Yanıtla (0) (0)
Zaman relativ bir seydir. bir hücrenin gelisip bölünmeye ulasana kadar gecirdigi evreler zaman merfumu ile relatif olarak var kabul edilir.
Boslukta hareket eden enerji günün birinde zit (+,-) enerjiye teadüf ederek carpisir ve kivilcimlara neden olur. Uzay capinda bir büyüklükte dünyalarin- günes siytemlerinin olusumuna yol acar. - Nikitin07 Ekim 2012 Pazar 18:31Tek Hücreliden Insana 3
Insan oglu da tek hücreliden morunalara (farkli görevler alan hücrelerin koloniler biciminde birleserek önce cok hücreli varliklara giderej uzuvlari bülünan canlilara dönüsmeleri ve neticede Darwin'in acikladigi gibi günümüz insania dönüsüldü.
Yanıtla (0) (0)
Insan dinin acilkladigi gibi mükkemel degildi. öyle olsaydi tas devrinden söz edilmesi abes olurdu.
Düsüncesiz bir yaratik iken, berslenme arayislariyla baslayan üretim faaliyetleri neticesinde her deneyden mükemmele ulasarak bu g - fahri bilen08 Ekim 2012 Pazartesi 01:12hala oradamisin?
sadece insana degil, her gün yedigin yemeklerine, cevrende ucusan kuslara, saksindaki cicegine, evinin köselerindeki haseratlara ve bunlarin sarsilmaz dengesine... ve sen hala tanri var mi bilmem diyorsun....
Yanıtla (0) (0)
sen cok ama cok eskimissin Ahmet bey... Artik bu soruyu soranlara yobaz diyoruz... - derya08 Ekim 2012 Pazartesi 09:55düşünen insanın eseri
Bu evrende vede dünya da düşünen ve kıyaslayan, soran, merak eden insan olmasaydı tanrı da olmazdı. Hadi bir bomba yapalım ve tüm insanlığı yok edelim bu dünyada. O zaman tanrının varlığını ve yokluğunu kim bilecek, kim tartışacak. Sakın melekler, huriler, tartışacak demeyin.
Yanıtla (0) (0) - Ahmet08 Ekim 2012 Pazartesi 14:29Hala Tanri'ya inanıyor musunuz?
Türkiye'de insanlar hayal dünyasında (%90 muhafazakar ya ondan her halde), biri yazmış bu çağda Tanrı'ya inanmayana yobaz denir diye, bence tam tersi bu kadar bilimsel buluşa bu kadar bilgiye rağmen hala Tanrı'ya inanılması insanlarda bayağı bir terslik olduğunu gösteriyor. İnsan veya diğer canlılar, duygular bütün bunlar o kadar anlaşılmaz değil, biraz biyoloji ve evrim okuyacak durumda olan bir kişi bu konulardaki cevapları rahatlıkla bulabilir.
Yanıtla (0) (0) - Turgut Çiftçi08 Ekim 2012 Pazartesi 16:46Ahmet Altan bir de şu soruları düşünsün!!!
1- Madde enerjiye dönüşmeden önce acaba nasıl var oldu?
Yanıtla (0) (0)
2- Maddenin enerjiye dönüşümü sonucu bu enerji, nasıl bu denli düzenli ve kompleks bir yapı oluşturabildi?
3- Her moleküler yapı nasıl birdenbire yerli yerine oturdu? - tara08 Ekim 2012 Pazartesi 17:03bilinç
Araba . biri dese bu araba kendiliğinden oldu. Doğada bulunan demir madeni vebakır ,alüminyum plastik ne kullanıldıysa kendiliğinden çıktı arabada kullanıldığı şekli aldı . kendiliğinden biraraya geldi gaz fren debriyaj motor koltuk cam ne lazımsa o oldu ve araba oldu. imkansız değilmi çünkü ilim , irade , kudret vb lazım. Kainat bir arabadan belki sonsuz derece zor ve karmaşık nasıl tesadüf olabilir
Yanıtla (0) (0) - seyyid faruk08 Ekim 2012 Pazartesi 16:09nesli tükenmişler
altan ve aynı kafadaki lere tek diyeceğim hazreti musa a.s ın duası (Allah ım içimizdeki beyinsizlerden dolayı bizleri helak etme yarabb.)madem bu kadar akıllılarda neden beyinlerini,nasıl gördüklerini,alıp verdikleri nefeslerini gösteremiyorlar.
Yanıtla (0) (0) - ömerul faruk08 Ekim 2012 Pazartesi 16:18hala ALLAH A c.c inanmıyormusun
Yemin olsun ki, onlara (Mekke kâfirlerine): “- Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan, derler ki: “- Onları, Azîz= her şeye galib olan, Alîm= her şeyi bilen allah c.c yarattı.ateistlerin atası firavun bile ölmek üzereyken iman etmek istemiştide allah c.c kabul etmemişti.dlar. hala varemekki atalarından ibret almayanlar
Yanıtla (0) (0) - tara08 Ekim 2012 Pazartesi 17:26kıyas
kıyas benzer varlıklar arası olabilir. ben şu kadar yemek yerim , içerim, peki şu taş nekadar yer içer diyemezsin. ben şu kadar zıplarım , bu ağaç ne kadar zıplar diyemezsin . çünkü kıyas aynı türden olur. ben yaratıldım Allahı kim yarattı diyemezsin aynı değilsin. İnsan ona verilen beynin sınırları içinde fikir yürütüp olayları anlamaya çalışabilir. o sınırların dışında imandan başka yapacak şey yok . belki ölümden sonra yaratan onu tatmin eder
Yanıtla (0) (0) - ilhan08 Ekim 2012 Pazartesi 20:16xxx
bilinmeyeni, kıyas vasıtasıyla bilinenden anlamak aklın en önemli özelliğidir.Yaratıcıyı bilmiyoruz ve evrene bakıyoruz içinde varolan varlıklarda amaçlarına göre mükemmel tasarım var....yani tasarlayan var
Yanıtla (0) (0)
güzellik var ..yani süsleyen var.. iradesiz varlıklarda da sürekli intizamlı bir hareket var..yani sevk ve idare eden var..yahu bir duvardaki karalamanın bile failini soran "kim yaptı bakalım bunu" diyen insan ..bu mükemmel varlıkların ve işlerin sahibini kab - halil09 Ekim 2012 Salı 12:24Tanrı yok ama tanrısız yaşam ?
İnsanın yaratılma gayesi kendi var oluş gayesini kim ve ne olduğunu ögrenmektir.Her varlık belli bir programla meydana gelmiştir program dogrultusunda fiiller ortaya koyar.Her insanın dünyada bağını koparamadığı şeyler onun tanrısıdır.içindeki onu idare eden varlık Can ismiyle anılan onun yönetici kuvvesinin adı da RAB ismiyle anılır tüm evrendeki varlıkların idare edicisi o kuvve tarafından idare edilir RABBİL ALEMİN ismiyle
Yanıtla (0) (0) - azer şeki31 Ocak 2013 Perşembe 17:01Sadece düşünmek yetmiyor, çok dikkatli düşünmek lazım
Hadi, diyelim ki, Hawking böyle dedi. Biz buna karşın şöyle düşünebilirdik: Peki, kainat büyük bir patlamayla maddeden ve boşluktan oluştuysa neden başka bir şekilde değilde, böyle mükemmel şekilde oluştu.
Yanıtla (0) (0)
Halbuki, milyarlarca farklı şekillerde de oluşabilirdi. Ama kendi kendine en mükemmel şekili seçip öylece oluştu, ha? Böyle masalı ninem bile anlatamadı.
Burada inançsız insanların düşünemediği en önemli nokta şu. Bir şeyin kendi kendine oluşması için sonsuz şekiller vardır. Her defasında en güzel şeklini seçip oluşuyorsa demek ki, bilinçli oluyor, yani yaratıcısı vardır.
Fotoğraflarla Kürdistan’a dönen ilk hacı kafilesi
Başkent Hewler’de huzurevi
IŞİD’in son mevzisinden kaçış...
Kürdistan Parlamentosu'nun yeni üyeleri yemin etti
Sait Çürükkaya...
Antep'te sokak düğününe bombalı saldırı
Cizre'deki bodrumlarda ne yaşandı?
Nizamettin Ariç - Xakî Bîngol - Çîyayê Şengalê
Tel : 0532 261 34 89
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.