• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 8 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 1 °C

Kahrolsun Emperyalizm!

Abdullah Can

Sen ey kahrolası emperyalizm! Sen ey yedi yüz başlı canavar! Sen ey her tarafından yangınlar boşalan ejderha! Sen ey yedi kıtayı ve yedi milyar insanı sarmalayan ahtapot! Sen ey doymayan hırs ve ihtirasların kaynağı! Sen ey zalim ve zorba iktidarların barınağı! Sen ey talan ve sömürünün yığınağı! Sen ey vahşet, yalan ve ikiyüzlülüğün yumağı! Sen ey güce ve silaha iman etmişlerin tapınağı! Ve sen ey mazlum ve mağdurlar dünyasının karabasanı ve hortlağı!..

Ey kahrolası emperyalizm! Sen yaratılmışlar âlemine zehirli pençelerini sokmuş, bilinen ve görünen yaratılmışların çok ötesinde tarifi zor bir ucubesin. Sen tabiatın ve tabiatla uyumlu yaşamın baş belası ve bir numaralı düşmanısın. Sen fıtrat ve yaratılışın fesadısın; dünya ve içindekileri ihtilala veren bir bozguncu, bir düzen yıkıcısın. Sen her türlü anarşi, terör ve hukuk tanımazlığın diğer adısın; sen bir kaossun. Hayırla anılan hiçbir tarafın yok; sen tam anlamıyla şer ve şeytanların temsilcisi, yok yok, ta kendisisin. Şeytanı görmek isteyenler sana bakmalı, seni görmeli…

Ey kahrolası emperyalizm! Sen oldun olalı, bu dünyanın rahatı kaçtı; düzeni bozuldu; şirazesi dağıldı; huzur ve mutluluğu yok oldu. İnsanî bağlar koptu; köprüler yıkıldı; saygıdan, sevgiden, merhametten; haktan, adaletten, hukuktan; yardımlaşmaktan, paylaşmaktan, diğerkâmlıktan eser kalmadı. Samimi ve içten duyguların yerini, yapmacık ve riyakârca münasebetler aldı. 

Ey kahrolası emperyalizm! Sen hep kan ve vahşetle anıla geldin ve gelmektesin. Senin tarihin kan ve vahşetle yazılmıştır. İnsanlığa bıraktığın temiz bir sayfan ve gönlünü hoş edecek bir mirasın yoktur. Barbarlık senin diğer adındır. Vatanlarımızı parçaladın, coğrafyalarımıza kastettin, suni sınırlar çektin; mayınlar döşedin, tel örgüler çektin; halkları parçaladın, aileleri parçaladın. Yeraltı, yerüstü kaynaklarımıza daldın, dadandın; sömürdükçe sömürdün; semirdikçe semirdin, Her geçen zaman daha besili, daha yırtıcı bir canavara dönüştün. 

Ey kahrolası emperyalizm! Sen kardeşliğimize kastettin; bizi birbirimize düşman ettin. İç ve dış savaşlar çıkartarak, vuruşturdun, vuruşturmaktasın. Silah stoklarını bizlerde tükettin, tükettirmektesin; bunlarla bizi kırdırır, imha ettirirsin. Diğer taraftan, coğrafyamızı talan eder, yağmalarsın; siler, sömürür ve savuşursun. Savuşup da “yeter” mi diyorsun; hayır, hayır, fitnekârlığının derin hazını yaşarken, yeni senaryolar, mizansenler, teknik ve taktikler geliştirirsin. Yeni yeni silahlar üretir; yeni yeni işgal, imha ve sömürü hamlelerine hazırlanırsın. Çünkü sen varlığını, başkalarının yok edilmesi üzerine kurmuş ve kurgulamışsın.  

Ey kahrolası emperyalizm! Batıdan doğuya, kuzeyden güneye, bütün dünyayı kuşatan sen, kendi gayrimeşru veletlerini yeryüzünün dört bir yanına serpiştirdin. Onları hem himaye, hem finanse edersin; her türlü lojistik, psikolojik ve teknolojik desteklerlerinle onları takviye eder, elleriyle kukla rejimler, münafık iktidarlar kurdurtursun; sonrasında, işgal ettiğin coğrafyalardan çekilir gibi rol ve pozisyonlara girer, özgürlükçü ve demokrat kesilirsin. Ama bıraktığın nameşru veletlerin inan ki seni aratırcasına zulüm ve vahşetler sergilediler; sergiliyorlar. İşte bir numunesi, Mısır darbecileri...

Ey kahrolası emperyalizm! Böldün, parçaladın ve paraladın bizleri; beş paralık ettin yeryüzünün mazlum ve müstazaflarını. Aynı bir halkı suni sınırlarla böldün; bölüyorsun; payladın dört-beş ülkenin arasında… Sonra ektin ruhlarına ve beyinlerine kavmiyetçiliği ve kardeş halkların düşmanlığını. Öyle bir azdırdın ki bu şeytanî ideolojiyi ve öylesine körükledin ki bu düşmanlığı, onlar birbirlerini yok etmeye koyulurken, sen kayıplara karışır, görünmez olursun. Sen bürünürken kamuflajına, seyrettin mazlum halkların dâhili kavgalarını; keyifle, salyaların akarak ve bıyık altında sırıtarak alkışladın, hayır hayır, yetinmedin, kışkırtarak izledin onların kıyasıya boğazlaşmalarını ve karşılıklı imha savaşlarını. İşte sen busun ey barbar ve ey elhannas emperyalizm! 

Ey kahrolası emperyalizm! Sen, et ve kemik, ruh ve ceset gibi kaynaşmış coğrafyamı, insanlarımı öyle bir aşıyla aşıladın ki, birbirlerine karşı duygusuz, ilgisiz, sevgisiz yabancılar haline getirttin. Onlar, sormadılar, sorgulamadılar; ya da bu kabiliyetlerini kaybettiler; demediler ki, kimdir bizleri parçalayan, kimdir bizleri kapıştıran; kimdir bizi sömüren ve kimdir kanlarımız üzerinden dehşetli ve devasa servet ve saltanatları devşiren? Kimdir bu kitle imha silahlarını üretip coğrafyamızda tüketen? 

Ey kahrolası emperyalizm! Senin o uğursuz telkinlerin ve lanetli eğitiminin (!) sonucunda bizler egoist ve benmerkezci, menfaatperest ve makyavelistler kesildik. “Bir binada birbirine destek veren tuğlalar” olmaktan çıktık; bizler “bir vücudun birbiriyle bağlı ve birbirinin acısını hisseden organları” olmaktan çıktık. Artık her kes ve her ulus sadece kendi ölümüne ve ölüsüne ağlıyor. Bir zamanlar ki bizden birisi doğuda esir iken batıdakinin yüreği dağlanırdı; dağlanan o yürek, Arslan kesilirdi; kardeşinin hürriyet ve özgürlüğü uğrunda şahlanır, ölüme meydan okurdu. Ya şimdi? Ey uğursuz emperyalizm, işte senin zehirli telkinlerinle, binler teessür ve teessüf ki, “neme lazım”, “benden değil ki”, “belasını bulsun” deme kertesine getirtildik. 

Ey kahrolası emperyalizm! Irkçı tezlerle, mezhebi taassuplarla, cemaat-tarikat bağnazlıklarıyla, günlük politikalarla, ekonomik kaygılarla, batıl ideolojilerle, mahalle baskılarıyla, cinsiyet farklarıyla böldün, bölüştürdün; parçaladın, paraladın, beş kuruşluk hale getirttin bizleri. Bu zaafları hep diri tutmaktasın; hegemonyanı zıtları çatıştırma üzerinde kurmaktasın. İçimize sokturduğun münafık işbirlikçilerinle içimizdeki taassupları kışkırttıkça kışkırtmaktasın; allı-pullu, ballı-kaymaklı tezler halinde takdim etmektesin; hayatın olmazsa olmazlarıymış gibi bilinçaltımıza yerleştirmektesin. Diğer taraftan her türlü inancı, düşünceyi, yaşayışı kapitalizm denilen ağınla esir almaktasın; güya bağrına basıyorsun gibi, hürriyet ve hoşgörünün merkezi havalarına girersin. Kendi içinde tattırdığın sahte ve iğdiş edilmiş özgürlüklerle, dışarıda, dış memleketlerde sergilediğin, sergilemekte olduğun vahşet ve barbarlıklarını örtbas ettirmektesin. 

Ey kahrolası emperyalizm! Fikrimizi, zikrimizi, dinimizi, ilişkilerimizi; bedenimizi, ruhumuzu, zihnimizi; ahlakımızı, karakterimizi, kişiliğimizi bozdun, zehirledin. Bizi biz olmaktan çıkarttın, başkalaştırdın; asimile ettin, kendine benzettin. Yüzümüzü, gözümüzü, gülümseyişimizi; duyularımızı, duygularımızı, duymalarımızı; bakışlarımızı, süzmelerimizi, sezmelerimizi; duruşumuzu, davranışımızı, konuşmalarımızı; ruhumuzu, gönlümüzü, vicdanımız; komşuluklarımızı, akrabalıklarımızı, dostluklarımızı… kısacası bütün insanî değerlerimizi ve özümüzü, kimlik ve kişiliğimizi dejenere ettin, tanınmaz hale getirttin; bizi biz yapan tüm özelliklerimizi imha ve ifsat ettin. 

Ey kahrolası emperyalizm! Kapitalizm, faşizm, komünizm, sosyalizm, materyalizm, liberalizm, sekülarizm, fundementalizm, Siyonizm… hâsılı, türevlerin ve hempaların olan bütün izm’leri sen hayatımıza soktun. Bütünlüğümüzü bozdun, bizleri izmler adedince parçalara böldün; kutuplaştırdın. Parçalar arasındaki uyumsuzluktan, kutuplar arası zıtlıklardan yararlanarak rakip cepheler oluşturdun. Sonra, vuruşturdun; paramparça ettin. Bu parçalanmışlıktan güç aldın; ömrüne ömür kattın. Materyalist ideolojiyi teşvik ve tergip ederek tevhid inancımızı, faşist ve nasyonalist ideolojiyi bulaştırarak vahdet ve kardeşliğimizi, kapitalist yaşamı dayatarak dayanışma ve yardımlaşma duygularımızı, burjuvaziyi sunarak sade ve mütevazı hayatımızı bozdun, yıktın, harabeye çevirdin. 

Özellikle sen ey emperyalizmin gayrimeşru veledi olan kapitalizm! Hayatımıza girdiğin günden beri bizleri aşırı lükse, masrafa, israfa, sefahate; bonkörlüğe, nankörlüğe, savurganlığa öyle bir alıştırdın ki, tüketim çılgınlığı; sınır tanımayan kazanç hırsı ve ihtiraslar hayat tarzımız oldu; benmerkezci ve menfaatperestçe bir yaşam trendine sürüklendik; savrulduk. Bedensel, ruhsal, zihinsel eğitimler adı altında egolarımızı, kaprislerimizi, komplekslerimizi; hayvanî, şeytanî ve nefsanî his ve eğilimlerimizi yeşertin, geliştirin ve öyle bir kökleştirirsin ki, insanî ve sosyal bütün yanlarımızı kaybettik; kendi ellerimizle katlettik; kendimize ve toplumumuza yabancılaşmanın gayyasına yuvarladık. 

Ey kahrolası emperyalizm! Senin tuzaklarından biri olan burjuva yaşam tarzı, örnek gösterdiğin burjuva aile tiplemelerin, onların iğrençce ve buram buram sefahat kokan aristokrat yaşam stilleri; edebiyat, sanat ve sinema perdesi altında altın tepside sunduğun, özendirdiğin teşhirci ve tenperestçe yaşam kalıpları, işgal edilmiş coğrafyamın, mazlum insanımın en belalı düşmanı ve en bulaşıcı hastalığıdır. Sen, bu sefih, sefil ve süfyanî yaşam tarzını; gayriinsanî ve gayrimeşru ilişkileri telkin, reklam ve propagandalarınla sıradanlaştırarak, kanıksatarak ve hatta meşrulaştırarak insanımı okumaktan, düşünmekten, tartışmaktan, sorgulamaktan ve yargılamaktan kopararak, onları nefsin, şeytanın, şehvetin, hevanın ve hayvanî heveslerin kölesi ve zebunu haline getirdin.  

Hâsılı: Ey kahrolası Emperyalizm! Sen bir zamanlar doğuda “Sosyalist” blok, batıda ise “Kapitalist” blok olarak arz-ı endam etmiştin. Görünürde birbirine zıt gibi görünen bu türevlerin ve nesebi gayrisahih veletlerin, gerçekte dünyanın tamamını sömüren ve zehirleyen vahşi iki ayrı yüzündür. Bu gün senin o vahşi yüzünde hiç bir değişme yok; yine sömürür, yine nifak sokar, yine ayrıştırırsın. Yine kardeşi kardeşe kırdırır, yine mazlumların akan kanlarıyla dünyayı sularsın. Ama unutma, akıttığın bunca kan, bir gün bir okyanus olup coşacak; tufan olup taşacak ve ey emperyalizm, seni ve inşa ettiğin devasa barbarlığını boğacaktır. O günler uzak değil...

  • Yorumlar 10
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89