Neredeyse görsel ve yazınsal medya kurumlarının tamamına yakını, ağırlıkla da izlenirliği ve okunurluğu yüksek olanları, söz birliği etmişçesine 1 Eylül günü İstanbul Kadıköy Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaşananlardan Kürtleri, özelde de BDP’lileri sorumlu tutuyor. Haberler ve yaklaşımlar o kadar birbirine yakın ki kutlamanın yapıldığı meydana gelmeyen, gelişmeleri sadece basından izleyen ve okuyan her insan, neredeyse binlerce kişinin o alana barışa dönük duyarlılıklarını göstermek için değil, savaşmak için gittiklerini de düşünebilir.
Hiç kuşku yok, özellikle polisin kitlenin üzerine gaz bombaları atmasından sonra tüm kitle, yaşlısı ve genciyle herkes öfkelendi. Saldırıdan sonra gelişen süreçte gençler, öfkelerini, devlete ait ne varsa önlerine katarak gösterdiler.
Gaz bombası yağmuru altında sağa sola koşuşan çocuk, yaşlı ve kadınları gördükten sonra öfkelenmemek mümkün değil. Bu öfkeye rağmen emniyet güçleri provokatif davranışlarını ısrarla sürdürmeseydi, kitleyi gaz bombaları altında bunaltmasaydı, şimdi birkaç cam kırığı ile bitecek bir mitingi ve kitlenin görkemli barış isteğini yazıyor olabilirdik. Ne yazık ki böyle olmadı. Acılı kitle, emniyet güçlerinin planlı tutumu ile bilerek ve isteyerek provoke edildi.
Mitingin arzulandığı gibi tamamlanmadan sonlandırılması da dahil, neredeyse her şey bizzat valiliğin ve emniyet güçlerinin planlaması dahilinde gitti, denebilir. Polisin ilk engelleme girişiminden, tertip komitesinin ısrarlı çağrılarına rağmen, onlarca kez ve her seferinde de yüzlerce gaz bombasının atıldığı yoğun saldırı anına kadar her şeyin, bir plan dahilinde yürütüldüğünü olaylardan geriye dönüp analiz ettiğinizde bir kez daha görebiliyorsunuz.
Mitingin ilk anlarına dönerek gelişmeleri kısaca özetlemekte yarar var.
Toplanma yeri Kadıköy’de Tepe Nautilus önüydü. Kitle saat 12.00 gibi Tepe Nautilus önünde toplanmaya başladı. Kortej, saat 13.00 gibi Kadıköy Meydana doğru yürümeye başladı. Bu sırada miting alanındaki platform hazırlanmış, alana gelecek kortejin son hazırlıkları yapılıyordu. Polisin daha henüz tek bir olay yokken sadece atılan sloganları, Kürtçe pankartlar ile yeşil, sarı, kırmızı renkli flamaları ve çok az sayıda gencin elinde bulunan Öcalan’ın resimlerini gerekçe ederek başlattığı ilk engelleme girişimi, saat 13.00 civarında henüz alana girilmeden, Kadıköy Rıhtım’a yakın, İskele sokağın önünde oldu.
Kortej oluşturan 10 bini aşkın bir kitle vardı. Polis kitlenin önünü keserek sert bir tutumla, tehditvari bir yaklaşımla mitingin engelleneceğini bildirdi. Tek gerekçeleri ise yeşil, sarı ve kırmızı renkli flama ve pankartlar ile atılan sloganlar ve bazı gençlerin ellerindeki resimlerdi. Yaklaşık yarım saat süren bu engellemeden sonra kortej yeniden yürüyüşe geçti. Sadece Öcalan resimleri tertip komitesinin uyarısıyla kaldırılmıştı. Geriye kalan tüm pankart ve flamalar duruyordu.
Kitle, ilk engelleme girişiminden sonra pek düzenli olmasa da, çevreden katılımlarla giderek büyüdü ve İskele Meydanında kurulan platforma doğru yürüyüşe geçti. Yol sağlı sollu olarak kesilmiş ve yürüyüş kortejinin dört bir etrafı polisin barikat demirleriyle kapatılmıştı. Yürüyüş korteji miting alanının hemen girişine konulan polis arama noktasına kadar sorunsuz geldi. Ancak platformun bulunduğu alana geçişlere bir türlü izin verilmiyordu. Büyük bir kitle az sayıda polis tarafından aranarak alana alınmak isteniyordu. Saat 14.00’e yaklaşıyordu ve hala kitlenin çok küçük bir bölümü, neredeyse 400-500 kişilik bir bölümü alana alınmıştı. Bu esnada polislerin korumasında bazı provokatörler sahneye çıkmıştı. Ellerinde Türk bayrakları olan bazı meczuplar kitleyi galeyana getirmek, adeta kendilerine saldırtmak için her türlü yolu deniyorlardı. Birkaç sivil polisin korumasındaki bu meczuplara ufak tefek tepkiler olsa da ciddi bir saldırı olmadı.
Kitle, arama noktasının önünde büyük bir yığın oluşturmuştu. Tertip komitesinin tüm uyarılarına rağmen polisler aramayı ağırdan alıyordu. Saat 14.00 gibi giderek yoğunlaşan kitle doğal bir tazyikle arama noktasına yüklendi. Kitlenin ileri hamle yapmasıyla, emniyet güçleri tarafından onlarca gaz bombasının gelişi güzel bir biçimde kitlenin üzerine atılması, bardağı taşıran son damla oldu.
Görünen o emniyeti sağlamakla görevli olanlar, emniyetten öte saldırı ortamı yaratmanın peşindeydi ve bu konuda da hedeflerine varmışlardı.
Kitle, gaz bombalarının ortasında kaldı. Çok sayıda çocuk, kadın ve yaşlının da içinde bulunduğu kitlenin üzerine Kadıköy’ün Altıyol girişinden, Kadıköy Rıhtıma doğru yer alan bölgedeki ara sokaklardan ve miting alanının girişindeki arama noktasından yoğun bir gaz bombalı ve tazyikli su saldırısı başladı. Yoğun gazdan boğulmamak için gidilecek tek nokta vardı. Doğal olarak insanlar sadece deniz tarafına, iskelelere doğru gidebildiler. Gaz saldırısının başlamasından sonra çok sayıda insan vapurlara, bazı özel teknelere binerek miting alanını terk etmekte buldu çareyi. Geriye kalanlar ise gençlerdi ve onlar da öfkenin en çılgın noktasındaydılar. Önlerine gelen her şeyi yıkıp yakıyorlardı. Ellerinde taşlarla, kaçabildikleri tek alanda bulunan otobüs duraklarının neredeyse tümünü yerle bir ettiler. Buna rağmen kitle, arkadan gelenlerle korteji yeniden oluşturup alana doğru yürüyüşe geçti.
Arama noktası kalmamıştı. Öfkeli ama küçülmüş bir kitle, ısrarla miting alanına girmek için çabaladı ve alana girebildi. Büyük çoğunluğu geri dönen kitleden geriye kalan 1000-1500 kişilik grup ancak alana yetişebilmişti. Emniyeti sağlamakla görevli olanlar, bu konuda da başarılı olmuştu. Emniyet görevlileri hem kitlenin önemli bir çoğunluğunu alana almamış, hem de öfkeli gençlerin duraklara, bankalara, resmi kurumlara saldırısının bir savaş ilanı gibi algılanmasını ve dolayısıyla asıl mesajın yerine ulaşmasını engellemişti.
Kanaatimce olayların bu noktaya gelmesi, ta başından planlanmıştı. Kitlenin provoke edilmesi durumunda, özellikle genç kitlenin kontrolden çıkacağı ve saldırganlaşacağı biliniyordu. Kitle ilk olarak İskele sokak önünde provokasyona ısıtıldı, arama noktasında ise patlama sınırına getirildi. Ses ve gaz bombalarının atılmasıyla da öfkenin doruğa çıkması sağlandı.
Provokasyonun planlanarak yapıldığını anlamamızın bir diğer noktasına da kısaca değinmekte yarar var.
Kitleye saldırı başlamadan önce de, saldırılar başladıktan sonra da alanda bulunan tüm milletvekilleri emniyet görevlileri ile irtibatı, defalarca gaz yeme pahasına kesmedi. Ancak bir müddet sonra ne valilikten, ne de emniyetten hiçbir görevli milletvekillerinin görüşme istemlerine yanıt vermedi. Tüm iyi niyetli girişimlere rağmen, telefonların, diğer iletişim kapılarının tümü milletvekillerine, Tertip Komitesi üyelerine sağır oldu. Bu sağırlık, miting tamamlanıncaya kadar da sürdü.
Artık daha iyi görebiliyoruz ki görkemli bir barış mitinginin mesajının geniş kitlelere ulaşmasını engellemek için böylesi bir provokasyona ihtiyaç vardı ve bu başarıldı. Özellikle Kürtler, bir kez daha savaşın çığırtkanı gibi gösterildi. Etkili görsel ve yazılı medya yemin etmişçesine bunu işledi.
Elbet burada çuvaldızı başkalarına batırırken, katılımcılar ve düzenleyiciler açısından da dikkat çekilmesi, yani iğneyi kendimize batırmamız gereken bir durum vardır.
Daha miting korteji yürüyüşe başlar başlamaz bir provokasyon girişiminin olduğu geniş bir kesim tarafından tespit edilmişti. Emniyet provokasyon girişimini bir plan dahilinde adım adım yaşama geçirdiği için, elbet engellenemeyebilirdi; ki engellenemedi de. Ama iyi koordine edilmiş bir kitleyle, önceden provokasyonlara duyarlı kılınmış bir görevli grubuyla bunun önüne geçilebilirdi. Miting süresince sadece platformun bulunduğu alandaki görevliler hariç neredeyse hiçbir grubun, özellikle de en büyük kitleyi oluşturan BDP’nin, kendi kitlesini koordine edecek görevlileri yoktu. Daha önceki mitinglere ciddi bir görevli kitlesiyle katılan BDP ve diğer gruplar, bu kez aynısını yapamadı; olaylar başladıktan sonra gençleri kontrol altına almakta zorlandı. Az sayıda BDP’li yetkili ve miting platformundan yapılan uyarılar ile gençler engellenmeye çalışılıyordu. Bu ise yeterli değildi. Hatta öylesine kontrolden çıkmış bir genç grup vardı ki bazı BDP’li görevliler onları engellemeye çalışırken, neredeyse linç ediliyorlardı. Binlerin katıldığı bir miting için, bu durum inanılmaz bir eksikliktir.
Mitingin belki de tek avunacağımız noktası var; o da çok sayıda yaralıya rağmen ölümle sonuçlanan bir olayın yaşanmamasıdır. Ancak şu da bir gerçek ve hakkını vermek, gerekir: Eğer Kadıköy alanında yeni ölümler yaşanmamışsa, bunda az sayıda duyarlı görevli ile miting kürsüsünden yapılan anonsların etkisi büyüktür.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.