• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İstanbul 3 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 1 °C
  • İzmir 7 °C
  • Berlin 3 °C

İstikrarın kaynağı ve Kürt meselesi…

Ali Bayramoğlu

Demokratik düzende siyasi ve meşru yollarla özerklik talep etmek doğaldır. Yasaların böyle bir talebin dile getirilmesine izin vermediği durumlarda, yasaların değişmesi için meşru siyasi zeminler oluşturmak ve toplumsal farkındalığı arttırmak da demokratik siyasetin doğal yollarından biridir. Toplumlar, toplumsal talep ve dengeler değişir. Demokratik düzenler, bir yönüyle, yasa ve kuralları bu değişime, evrensel değerler kriterlerini de dikkate alarak uyarlama esasına dayanırlar.

Kürt siyasi hareketinin özerklik meselesini gündeme getirmesi, bu istikamette çaba göstermesi, siyaset yapması hem toplumsal ve siyasi talebin dile getirmesi, hem aşılamayan derin bir sorunun çözümü için önerilen bir yöntem olarak görülmelidir.. Bu öneriyi doğru bulmak ve o yönde siyaset yapmak ne kadar meşruysa, doğru bulmamak ve aksi yönde siyaset yapmak da o denli meşrudur.
Buraya kadar bir sorun yok…

Sorunun başladığı yer, siyasi ve meşru yolları bir kenara atarak, yasal dokuya meydan okuyarak fiilen özerklik ilan etmektir.

Türkiye bugün bunu yaşıyor.

Bir süredir kimi yerlerde Kürt hareketi belediye başkanlarının da katıldığı toplantılarla halk meclisleri demokratik özyönetim ilan ediyor.

Böyle bir girişimi sineye çekecek demokratik bir hukuk düzeninin olmadığı muhakkaktır. Dolayısıyla kimi belediye başkanlarına yönelik bu çerçevedeki kaçınılmaz hukuki işlemler, (fiili ve simgesel olarak ağır bir tedbir olan tutuklama dışında) devletin siyasi alanı daraltma hamlesi görülemez ya da örgütün ilan ettiği gibi siyasi soykırım olarak tanımlanamaz.

Açıktır ki, bir siyasi alan daralması söz konusuysa, bu daralma özellikle fiili özerklik ilanı, HDP'nin marjinalleştirilip, devre dışı bırakılması ve takip eden gelişmelerle yaşanmaktadır.

Zira takip eden gelişmeler, yeni “yasal fiziki şiddet tekeli” oluşturma, denetleme, yönetme merkezi kurma, egemenlik mekanizmasını elinde tutma girişimidir.

Bu girişim siyaset karşısında şiddet yoluyla yürütülmektedir. Kentlerdeki terör eylemleri, kamu görevlilerini püstürtme çabası, kasabaların işgali, asayiş gücü oluşturma, devletimsi dokularla topluma nüfuz etme şiddeti (devlete ve topluma karşı) çift yönlü kullanarak meydana gelmektedir.

Bu tablo, kimilerinin, özellikle yeminli muhaliflerin yaptığı gibi AK Parti'nin Kürt ve bölge politikalarına, sert diline, hatalarına, askeri operasyonlara verilen Kürt hareketi tepkisi olarak açıklanamaz.

Her şeyden önce, bunları bahane ve vesile olarak kullanan Kürt hareketi merkezli stratejik hamleye işaret eder. Başka bir ifadeyle fiili özerklik ve şiddet furyası, tepkiyle ortaya çıkan bir sonuç olmaktan çok, çözüm sürecini örseleyen bir ana nedendir.

Nitekim gelişme yeni değildir. Kürt siyasi hareketinin iki yıldır temel paradoksu hem çözüm fikri ve öz yönetim esası etrafında sisteme demokratik yollarla entegre olmak istemesi, hem asayiş, maliye, adliye gibi işlevleriyle ayrı egemenlik alanı oluşturma, bir siyasi merkez kurma arayışıdır. Son bir yıldır çözüm sürecini tıkayan unsurlar arasında hükümetin sıkça kamu düzeni meselesinin altını çizmesi de, bu çerçevede karşımıza çıkmaktaydı.

Kürt hareketi bu konuda geri adım atmak bir yana, bugün özerklik uygulamasıyla çıtayı yükseltmiştir.
Bu hamle Öcalan'ın siyasetten şiddete geçiş iddiasıyla, yeni Türkiye vurgularıyla çelişmektedir. HDP'nin son seçimlerde kazandığı başarının anlamını gölgelemekte, yönünü değiştirmekte, tam bağımlı bir değişkene indirgeyerek bu partinin hareket alanını yok etmektedir.

Bu durumun Kürt hareketine rağmen oluşmadığı açıktır.

O zaman çözüm sürecinin sona ermesini açıklarken siyasi iktidardaki (çözüm sürecini taşımakta zorlanma, gelinen noktadan ve sınır ötesi gelişmelerden kaygı duyma, adım adım ve her vesileyle güvenlikçi dozu artırma, savaşçı dil benimseme gibi unsurlardan kaynaklanan) bakış farklılığı kadar, Kürt hareketindeki meydana gelen bakış farklılığını da kendi başına belirleyici bir unsur olarak ele almak gerekiyor. Rojava, Kürt şeridi, PKK'nın bölge aktörü olma iddiası, Türkiye'nin bölge politikalarının bu iddialara yönelik tehdidi bu farklılığı oluşturan ana unsurlardır.

Çok boyutlu bakma alışkanlığımız yok. Takıntımız çok. Ve gündem bu konudaki pozisyon kavgalarıyla, “o haklı, bu haklı, onun yüzünden, bunun yüzünden” tarzı, bağcı dövmeye yönelik itişmelerle oluşuyor ve bir propaganda kavgasını andırıyor.

Seçimlere ve istikrar arayışına doğru en önemli mesele bundan, uzak durabilmektir.

Mesele, siyasi iktidarın ve Kürt hareketinin yeni stratejik ihtiyaçlarının savaşçı sesi olmak yerine, bunu siyaset ve demokrasiyle birleştirmeyi bağlamalarını talep etmek, buna zemin hazırlamaktır.

Türkiye'de hükümet istikrarı eninde sonunda sağlanır.

Ama esas olan siyasetin şiddet üzerindeki egemenliğiyle gelecek istikrardır.

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89