Başkan Obama’nın ikinci döneminde, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton iken, ibrenin Ortadoğu’dan Asya Pasifik’e kaydırılması politikası uygulanmaya başlamıştı ki ABD’nin Libya Büyükelçiliği kanlı bir şekilde basıldı. Büyükelçi dahil konsolosluk görevlileri feci biçimde öldürüldü. Bu hem Clinton’ın bakanlığına hem de ABD’nin ibreyi tekrar Ortadoğu’ya çevirmesine sebep oldu. Daha önce kerhen de olsa desteklenen Arap Baharı tersine çevrildi. Mısır’daki faşist darbe hem ABD hem de AB tarafından desteklendi. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri sponsorluğunda Arap devletleri yeniden dizayn edildi. Katar’ın kulağı çekildi, Hamas baskılandı, hizaya getirilmeye çalışıldı.
Şimdilik bu çaba büyük ölçüde başarılı da oldu. Sünni dünya radikal silahlı hareketlerin cirit attığı, IŞİD’in iki devletin önemli kısmında hakimiyetini sürdürdüğü, Hamas’ın tekrar İran yönlendirmesine açık hale geldiği bir döneme girdi. Müslüman Kardeşler ve Cemaati İslami’nin baskılanması, İran yönetimindeki Şii milisler ve Arap diktatörler eliyle Sünni dünyanın üzerinden geçilmesi 150 yıldır silahsız mücadeleyi benimsemiş, demokrasiyle en uyumlu modeli ortaya koymuş hareketlerin kazanımlarını yerle bir etti. En demokrat Müslüman kesimlerin silahsız mücadeleyi sorgulamasına sebep oldu. Paris’teki Charlie Hebdo saldırısı bu modelin ilerlemesi için biçilmiş kaftan bir yeni sürüm strateji olarak okunabilir.
Hem Filistin’i tanımak hem de Suriye’ye müdahale etmek noktasında hem de Rusya ile yaptırımlar ve şiddet dışında bir uzlaşı yolu aramak bağlamında farklılaşan Fransa’nın göbeğinde yapılan saldırı, bir komplo olsa da olmasa da herkesin hesabını bu yönde göreceği mümbit bir zemin sunuyor.
Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Beril Dedeoğlu, bunu şöyle açıklıyor:
“Uyarı, sosyalist Hollande’a yapılmış anlaşılan. Muhafazakar sağ Avrupa hükümetlerinin ülkelerinde ve Ortadoğu’da uyguladıkları politikalar ile Fransa politikaları farklı. Bu farklılık, Fransa’nın mesela Almanya’ya biat etmeme, Türkiye’yi by-pass’lamak yerine onunla işbirliğini geliştirme beklentisine, AB’nin güney ekseninin Fransa tarafından güçlendirilmesi arayışına, Obama ABD’siyle uyum içinde olmasına ve tabi ki Suriye’ye diğer Avrupa ülkelerini karıştırmama siyasetine karşılık geliyor.
Eylem tam da Fransa’yı bu yüzden hedef almış gibi. Bu ülkede de muhafazakar sağın güçlenmesine yardım eden bir hava yaratılmak istenmiş olmalı. Kısacası saldırıyı El-Kaidecilik üzerine yıkmak, kolaycılık olabilir.”
Ortada bu kadar geniş bir hesabını görme stratejisi varken, Esed ve Netenyahu ‘radikal İslâm’a karşı ortak mücadele’ çağrısı, Hizbullah lideri Nasrallah ‘tekfirci grupların herkesten çok İslâm’a zarar verdiği’ açıklamasını yapmış iken, saldırganların emri Başkan Obama’nın bir ABD vatandaşı olmasına rağmen mahkeme sürecini işletmeden 10 yaşındaki çocuğu dahil tüm ailesini ve kendisini drone’larla katlettiği Enver el-Evlaki’den aldığı ‘ortaya çıkmışken’, market saldırısında yer aldığı iddia edilen kadın saldırganın rotasının bir anda Türkiye’ye bağlanmasıyla ülkemiz iki gün içinde bu saldırının söylemsel alanına dahil edilmişken bu hesabın Türkiye’yi içine almadığını düşünmek mümkün mü?
Türkiye, yani Ortadoğu coğrafyasında, silahsız mücadelenin, demokrasi içerisinde hareket etmenin başarılı sonuç doğurduğunu göstermiş ve yıldızı gittikçe parlayan, ekonomisi güçlenen tek ülke...
Başbakan iyi ki Paris’teki terör karşıtı yürüyüşte yer alarak güçlü bir mesaj verdi. Bu hem Hollande’ın dış politikasının farklılaştığı alanlar, hem Avrupa’daki Türk ve Müslümanların güvenliği hem de Türkiye’nin başına çorap örmenin o kadar da kolay olmayacağı noktasında gerekli mesajı vermiştir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.