Askeri cennet demiş ve şunları yazmıştık: “Bu ülkenin sessiz sedasız yaşanan gerçeğidir bu.”
İlk defa olmuyor.
Birkaç yıl önce hayvan otlatırken taranarak öldürülen çocuğun hikâyesi hala sıcak…
“Terörist” olduğu iddiasıyla evinin önünde katledilen, üstelik çok yakından onlarca kurşunla canı alınan küçük erkek çocuğununki de öyle…
Bu olaylarda ölüm iki kere gelir.
İlki bomba, roket, mayın ya da kurşunla…
İkincisi sessizlik, körlük, tepkisizlikle…
Bu ikincisi sadece orada kalmıyor, öfkeye dönüşüyor.
Sonra öfke tavır haline geliyor.
En nihayet bir siyaset olup çıkıyor.
Dışlanmış, itilmiş, örselenmiş kimliklerin temelini oluşturmaya başlıyor.
Ceylan'ın akrabalarının basına yansıyan feryatlarını okurken dikkatimi çeken şu oldu:
“Karın bölgesine isabet etmiş, kardeşimin parçalarını ağaçların tepesinden topladık. Ceset başında ağlayarak ağıt yaktık. Altı saat savcı ve doktorun gelmesini bekledik. Sonunda savcı can güvenlikleri olmadığı için cesedin Abalı Karakolu'na getirilmesini istedi. Biz ceset parçalarını battaniyeye sararak karakola götürdük…”
Buna, kendi ülkesinde ona yeteri kadar duyarlılık göstermeden, bu olanı güvenlik meselesidir, orduyu yıpratma hamlesidir diye açıklayanların, Gazze'deki çocuk ölümlerine gösterdikleri duyarlılık samimi ve sahici olabilir mi sizce?
TRT'de bir dizi İsrail askerinin öldürdüğü çocukları gösteriyormuş…
Pek ala…
Bu vahşet orada elbet yaşandı…
Ama bizim çocuklar, TRT'nin bizimkilere bakışı ne olacak?
Demokratlık bu kadar kolay mı?
Bu işin insani ve ahlaki yönü…
Bir okur yazmış şöyle diyor:
“Davutoğlu, TRT özerk bir kurum. Türkiye'de sansüre dayalı bir ülke değil.” Diyerek kendisini ciddi bir biçimde bağlamış oldu.
Bundan sonra başka ülkelerin özerk kurumlarınca yapılacak Türkiye ve İslam karşıtı küçük düşürücü yapım ve yayınlarda bu ülkelerin Dışişleri nezdinde herhangi bir girişimde bulunamaz, hükümetlerine şikâyet edemez.
Demek ki zamanında Danimarka Başbakanı'na boşu boşuna veryansın etmişiniz…”
Danimarka ROJ Tv'yi kapatmazken, Danimarkalılar bizde buna hükümet değil yargı karar verir derken, Türkiye'yi ayağa kim kaldırmıştı örneğin…
Bu da işin siyasi yönü…
Haksız mı bu örneği veren okur…
Örnekler farklı denebilir…
Evet, farklıdır, ama ilkeler hep aynıdır…
Popülizme dikkat gerekir…
Ayrımcılığa da öyle…
Aksi halde atılan demokratik adımların ne anlamı kalır?
Demokrasi bahçesi kurmak istiyorsanız, o bahçeye demokrasi çiçekleri de ekmeniz gerekir… Değerler filizlenmeden bu iş olmuyor…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.