Batı’nın yeni (IŞ)İD stratejisi-1
ABD Başkanı Obama’nın (IŞ)İD’e (eski adıyla Irak Şam İslam Devleti, bir süredir sadece İslam Devleti, ancak her iki ad da kullanımda) karşı ilan ettiği mücadele stratejisini irdelediğimizde doğrular, yanlışlar, eksikler, sorunlar ve açmazlarla karşılaşıyoruz. Bunlardan bazılarını iki gün boyunca, “genel”, “Irak” ve “Suriye” olarak üç ana başlıkta ayrı ayrı ele alacağım. Bugün stratejiyi genel açıdan tartışmak istiyorum:
Geç ama çok da değil
ABD’nin (IŞ)İD olgusunun farkına çok daha önceden varması, dolayısıyla Musul’un düşmesini önleyebilmesi gerekirdi. (IŞ)İD’in Musul’u ele geçirmesi karşısında da Washington’dan fazla bir tepki gelmedi, ancak Erbil’in, yani Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin risk altına girmesiyle olayın akışı değişti. Geç kalmakla birlikte yeni stratejiyle (IŞ)İD’in Irak ve Suriye’de daha fazla toprak kontrol etmesinin, Ürdün, Lübnan gibi başka ülkelere açılmasının önüne geçmek ve bazı yerleri de elinden almak mümkün olabilir.
Kolonyalist görüntü
(IŞ)İD, El Kaide ve benzeri yapılanmaların siyasi söylemlerinin özü Batı ve özellikle ABD karşıtlığıdır. Obama’nın yeni stratejiyi açıklamasıyla birlikte (IŞ)İD’in elinin propaganda açısından çok güçlendiği ortada. Irak ve Suriye’de son dönemde aşırı güçlendiği için diğer İslamcı gruplardan (IŞ)İD’e katılımlar zaten çoğalmıştı, Batı’nın doğrudan müdahale edecek olması bu geçişleri daha da kolaylaştırıp artıracaktır.
İslam karşıtı görüntü
(IŞ)İD’e karşı İslam dünyasında ideolojik manada ciddi bir mücadele verildiğini söylemek mümkün değil. Öyle ki şu ana dek, Obama kadar güçlü bir şekilde (IŞ)İD’in İslamiyet ile ilgisi olmadığını söyleyen bir liderle pek karşılaşmadık. Ancak İslam dinini ve Müslümanları (IŞ)İD’den kurtarma gibi önemli bir misyonun Obama’ya ve Batılılara yüklenemeyeceği aşikâr. Mezhep farklılığı nedeniyle İran’ın da etkisi sınırlı olacağı için Sünni dünyada bunu üstlenebilecek birilerinin olması gerekir ki an itibariyle ortalıkta pek kimse gözükmüyor.
Irak ve Suriye’de aynı anda savaşmak
Obama stratejisinin en isabetli yönü, (IŞ)İD’e karşı savaşı Irak’la sınırlı tutmaması, Suriye’yi de kapsaması. Ancak aktörlerin ve koşulların farklı olması (örneğin Bağdat hükümetiyle ortak hareket edilirken, Şam’daki Esad rejimiyle mesafe korunuyor) nedeniyle bu iki ülkedeki operasyonların koordinasyonu çok zor olacaktır.
Yabancı gönüllüler konusunda samimiyetsizlik
(IŞ)İD’i yenmek için bu örgüte başka ülkelerden gönüllü akışının önünü kesmek şart. Ama bu noktada ciddi bir sorun var: Çoğu Batılı, birçok devlet, bu kişilerin Irak ve Suriye’ye savaşa gitmelerinden memnun; onlardan bu yolla kurtulduklarını düşünerek gidişlerini engellemiyor, bu sorun gündeme geldiğindeyse Türkiye gibi geçiş için kullanılan ülkeleri suçluyorlar. Halbuki tam bir gaflet içindeler: Ne kadar çok selefi başka ülkelere cihada giderse kendi ülkeleri o kadar daha güvenli olmuyor; tam tersine gidenlerin öyküleri çok sayıda yeni takipçinin ortaya çıkmasına vesile oluyor. Eğer (IŞ)İD ve benzeri yapıların önü kesilemezse dünyanın her köşesinin birer “cihad alanı”na dönüşme ihtimaline de hazırlıklı olmak gerekir.
(IŞ)İD’den sonrasının belirsizliği
(IŞ)İD, Irak’ta, Suriye’de ve genel olarak İslam dünyasında yaşanan bir dizi sorun sonucu ortaya çıkmış, güçlenmiş bir örgüt. Bu sorunlarla yüzleşmeden, onları çözme yolunda sahici adımlar atmadan (IŞ)İD’i yenmek zor olacaktır. Bu başarılsa bile (IŞ)İD kısa süre içinde küllerinden yeniden doğabilir veya nasıl El Kaide’den (IŞ)İD çıktıysa şu ana kadar adını duymadığımız yepyeni bir yapılanma çok daha güçlü ve etkili bir şekilde karşımıza çıkabilir.
Türkiye’nin isteksizliği
(IŞ)İD’e karşı mücadelede, NATO’nun yegane Müslüman üyesi, Irak ve Suriye ile sınırdaş Türkiye’nin teorik olarak merkezi bir rol üstlenmesi beklenir ama görüldüğü kadarıyla bu olmayacak. Bunun ilk nedeni (IŞ)İD’in 49 diplomatı rehin olarak elinde tutuyor olması. Ancak başka nedenler de var. Özellikle Obama’nın stratejisinde Batılı güçlerin kara harekatına yer verilmeyip sahada (IŞ)İD’e karşı savaşan güçlere her türlü yardım ve desteğin öne çıkarılması Ankara’yı tedirgin ediyor, zira PKK (ve onunla bağlantılı silahlı güçler) gerek Irak, gerekse Suriye’de (IŞ)İD’e karşı fazlasıyla öne çıkıyor. Türkiye’nin bu isteksizliği Obama’nın stratejisinin başarı şansını epey düşürüyor.
Bu hususu, ayrıca stratejinin Irak ve Suriye ayaklarında yaşanabilecek sorunları yarınki yazımızda daha ayrıntılı ele alacağız.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.