Yazının başlığına bakarak, İslami cemaatlerden ayrılan Kürtler mi var; ya da bu devirde böyle bir tez önerisi mi olur? diyebilirsiniz.
Hemen söyleyeyim, evet, İslamcıların Kürt siyasetinden dolayı geçmişte onlardan ayrılan ya da onlara uzak duran veya beraber hareket edemeyen çok sayıda Kürt vardı, bugün de var.
Bugünkü siyasi ortamda böyle bir tezin zorluklarını ben de biliyorum.
Burada tezden kastım şudur: İslamcıların Kürt siyaseti nedeniyle birçok Kürt onlarla yolunu ayırdı. Bu kişilerden bazıları belli bir zaman sonra toplumda belli bir konuma geldiler. Bunlar İslamcılardan neden ayrıldılar, ayrıldıktan sonra hayatlarında nasıl bir değişim geçirdiler? Bu gibi nedenlerden dolayı üniversitelerde enine boyuna bu konuların tartışıldığı tezlerin verilmesi gerektiğine inanıyorum.
Ben bir akademisyen olsaydım öğrencilerime tez olarak önereceğim konulardan biri bu olurdu. Öğrencilerime daha önce İslami cemaatlerin sohbetlerine katılmış, ev ve yurtlarında kalmış, sonraları da Kürt sorunundan dolayı bu cemaatlerden ayrılmış, bugün ise toplumda belli bir konuma gelmiş kişileri çalışmalarını tavsiye edecektim.
Bildiğim kadarıyla bugüne kadar üniversitelerde bu alanda verilen bir tez yoktur.
Bu konu İslami kesimin Kürt sorununda kendisiyle yüzleşmesi açısından da son derece önemlidir. Bana göre İslami kesimin Kürt sorununda inisiyatif kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biri de bu konudur. Çünkü İslami grupların bu tavrı Kürtler nezdinde onlara itibar ve mevzi kaybettirmiştir. Bu nedenle, bugün mevcut siyasi ortam izin vermese dahi, gelecek adına akademisyenlerin dikkatini çalışılmamış bu konuya çekmek istiyorum…
Kürtler konusunda İslami kesimin dün ile bugünkü tavrı arasında fazla bir fark yoktur. Geçmişte de söz konusu kesim, asimilasyon da dâhil olmak üzere devletin Kürtler üzerinde geliştirdiği politikaların neredeyse hepsine destek vermiştir. Bütün bu yapılanlara rağmen Kürtlerdeki dine bağlılık azalmamış, bir kesim dışında kimse yapılanları dine mal etmemiştir.
Bakmayın sağda solda Kürtlerin dinden uzaklaştıklarına dair yapılan yorumlara; bir kıyaslama yapıldığında, bugün de Kürtlerin dindarlığı Batıdaki dindarlığın çok ilerisindedir. Şayet Kürt dindarlığında bir gerileme varsa ve bundan şikâyet eden İslami gruplar varsa, bu kişilerin Kürtleri eleştirmekten çok kendilerini bir özeleştiriye tabii tutmaları daha adilce bir hareket olacağını her vicdan sahibi gibi ben de söylüyorum.
Şunu da söyleyeyim, konuya ilgi duyan herkes, geçmişte İslami grupların neredeyse tamamının Kürt sorununu görmek istemediğini, ev ve yurtlarında Kürt çocuklarına Kürtçe konuşmayı yasakladığını, Kürtlerin insani haklarının verilmesine karşı çıktığını, bütün bunları yaparken de eylemlerini dini argümanlarla beslediğini bilir…
***
Bugün olduğu gibi geçmişte de birileri, Kürtler haklarını isterlerse dine ve Müslümanlara zarar gelir diye görüş belirtiyordu. Sadece ben değil, benim gibi birçok insan, o birilerinin bu hezeyanlarına şahittir.
Bu birileri, din ile millet birbirinin alternatifi olmadığı halde, çocukluğumuzda bize “söyle bakayım Kürt müsün, yoksa Müslüman mısın” diye sorardı. O yaşlarda da bize garip gelen bu soruya dinden çıkarız korkusuyla hepimiz pek tabi olarak “Müslümanım” derdik.
Din ile etnik aidiyetin birbirinin alternatifi olmadığını, dinimizin tercih, milletimizin ise ana-babamızdan geldiğini söyleyecek bilincimiz yoktu. Başka bir millet için pekâlâ bir araya gelebilen “etnik aidiyet” ile “din”, Kürtler söz konusu olduğunda o birilerinin nezdinde soruna dönüşüyordu.
Açıkçası dindar kesimin Kürtlere “içi boş bir kardeşlik” ve tarif edilmemiş “ümmet” kavramı dışında söylediği bir şey de yoktu. İslami grupların içinde kuşatılmış olan Kürt gençlerinin büyük çoğunluğu “Kürtçülükle” damgalanma korkusundan bir türlü kendilerini ifade edemediler. Bazı bölgelerde suni-alevi, dindar-dinsiz çelişkileri üzerinden kendinden uzaklaşan ve Türk milliyetçiliğine savurulan Kürt gençleri bile oldu.
Bugün olduğu gibi, o gün de İslami cemaatlerin Kürtlere bakışıyla devletin siyaseti arasında bir uyum vardı. 1960’lı yıllardan itibaren “devletin dindarları” Kürtlerin sorunlarına sadece duyarsız kalmamışlar; Kürtlerin dillerini kullanmasına, kültürlerini yaşamasına da karşı çıkmışlardır. Devlet bir zamanlar sokakta, okulda Kürtçe konuşmayı yasaklamıştı; İslami cemaatlerin içinde de Kürtler dillerini rahatça konuşamazdı. Başka milletlerin sahip olduğu hakları talep eden Kürtler birçok dindarın nazarında ırkçı oluyordu.
Daha sonra neler olduğunu, bu siyasetin bizi nereye götürdüğünü az-çok hepimiz biliyoruz.
Dindar olanlar milli talepleri göz ardı ederken, dinden uzaklaşan sol görüşlüler de dini değerlerle kavga etmeye başladılar. Zamanla bu iki görüş öylesine keskin bir şekilde birbirinden ayrıldı ki tabiri caizse bir taraftakiler Kürdüz, diğer taraftakiler de Müslümanız diyemediler.
Dinden haberdar olanlar elbette ki böyle din anlayışına karşı çıktılar. Hak ve adalet talep etmenin dinen bir sorun teşkil etmediğini bilenler dinle arasına mesafe koymadan hayatlarını sürdürdüler.
Ancak süreç herkes için böyle işlemedi. İslami cemaatlerde aradığını bulamayan bir kısım Kürtler önce bulundukları ortamlardan uzaklaştılar; sonra da cemaatlerin dindar kimliği ve yapılanların dine dayandırılması sonucu bu kısım Kürtlerin dine bakışında kırılmalara yol açtı.
İslami camiada bu acayiplikler olurken, aynı dönemde solcu gençler ulusların kendi kaderini tayin hakkını konuşuyorlardı. Sonrası ise malum, dini değerlerle de kavgalı olan üniversiteli bu gençler Kürt hareketlerinde önemli pozisyonlara geldiler ve Kürtler üzerinden gelişen siyasetin merkezine oturdular.
***
Yukarıda da belirtim; ben bir akademisyen olsaydım öğrencilerime, daha önce yolu İslami kesimlerle kesişmiş, İslami cemaatlerin sohbetlerine katılmış, ev ve yurtlarında kalmış sonraları da cemaatlerin Kürt siyasetinden dolayı bu kesimlerle yolunu ayırmış kişiler üzerine master veya doktora yapmalarını önerirdim.
Kürt meselesinden dolayı İslami gruplardan ayrılan bu insanların bir kısmı zamanla toplumda önemli mevkilere gelmişlerdir. Bunlar arasında Akademisyen, yazar ve siyasetçiler vardır. Bu nedenle bu konuyu çalışmak isteyenler için yeterince kaynağın da olduğunu düşünüyorum.
Bu konuyu çalışacak olan öğrenciler önce böyle kişileri bulmalıdırlar. Öğrenciler bu kişilere İslami camialardan neden ve nasıl uzaklaştıklarını, sonraki hayatlarında nelerle karşılaştıklarını, dini hassasiyetlerini ne kadar koruyabildiklerini ve görüşlerinde ne kadar değişim geçirdiklerini sormalıdırlar.
Sadece cemaat ve gruplardan ayrılanlar değil, bulunduğu cemaatlerde kalıp ayrılmayan, ancak kendi arkadaşlarının Kürt sorununa bakışından rahatsız olanlar da vardır. Çalışmalarda bu gibi kişilerin katkılarından da yararlanılmalıdır.
Bana göre, yüz yüze yapılacak görüşme, röportaj ve notlardan ilginç olduğu kadar trajik sonuçlar da çıkacak...
Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.