• BIST 9145.9
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 3 °C

İslamcılığın iflası mı?

Ayşe Böhürler

“İslamcılık” meselesine nereden ve nasıl bakılacağına dair bizzat hareketin içindeki kişiler bile ortak bir tanım getirememişken, “İslamcılık yükseliyor” deyip ardından “iflas etti “ demek safsatadan başka bir şey değil.

Bu konularla geçmişten beri hemhal olmuş ve bir avuç kalmış arkadaş grubu olarak biz bile ortak bir tanımda buluşamıyoruz. Siz koskoca Türkiye'yi ve de İslam alemini bir varsayın. Bu nedenle yıllardır dışarıdan tanımlayanların “vay yükseldi, vay başarısızlığa uğradı, vay yenildi” tarzı başlıklarına hep bir itidalle ve 'sathi kanaat' olarak bakarım. Bu sefer de Ruşen Çakır'ın yazısına böyle baktım.

Elbette konu derin, bir köşe yazısına sığmaz. Değerlendirmelerin sabırla dinlendiği, laf sokma kaygısı taşımayan, egoları tatmin etmekten uzak tartışma platformlarına ihtiyaç var. Bu çerçevede Gannushi'nin açıklamaları da önemli bir yol gösterici olabilir. Gannushi, İslamcı hareketin 80'li yıllarda Hasan El Benna'nın “siyaset, devlet yönetimi ve İslam'ı birlikte gören” tezlerini savunduğunu bugün ise bunu terk etmenin zamanı geldiğini, En Nahda'nın İslami parti misyonunu bırakması gerektiğini söylüyor. “Modern bir devlet ideolojiler, büyük sloganlar ve politik çekişmeler üzerinden değil; pratik programlar üzerinden yönetilir.“

Bu öneri “kimlik siyasetinin terk edilmesi” anlamına da geliyor. Ayrıca “İslamcılık” mevzunun bittiğine değil siyaset bagajından kurtularak dirilişine de işaret edebilir.

“MÜHENDİSLİK VE CİHADİZM”

Radikalizm unsurlarını dünya uzun süredir tartışıyor, biz ise bu konuya yeni başladık.

“Mühendislik ve Cihadizm” bu konuda saha araştırması içeren en iyi kitaplardan birisi. Bu kitabı öneren ise “kimler, hangi saiklerle radikalleşip, teröre yöneliyor” sorusuna cevap oluşturan raporlar hazırlayan bir saha araştırmacısı. Özellikle üniversitelerde 'radikalizmin dinamiklerini' çalışıyorlar.

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de (Reina saldırısı faili de fizik mezunu) PKK dahil olmak üzere terör örgütlerinin en gözde militanları fen bilimleri mezunları arasından çıkıyor. Bunların arasında sosyal bilimci yok. “Bu kadroların içinde en çok tıp fakülteli var” tespitini duymak beni ayrıca çok şaşırttı. Diğer taraftan örgütler de “benzeri okullardan eleman devşirmeyi” tercih ediyormuş. Bu araştırmacıların 'İmam Hatip Liseleri'nde Işid'çi yetişiyor' iddiasına cevapları şöyle oldu: “Türkiye'de 1000 civarı imam hatip okulu var. Random metoduyla yaptığımız çalışmalarda radikalizm ve şiddete kayma ihtimali en düşük profil buradan çıkıyor. Kaldı ki bu okulların ilk 100'ü dışında kalanların Teog sınav puanları 200 ve altı. Yukarıdaki kitap başlığına dönecek olursak bu profil buradan çıkmaz.”

Mustafa İslamoğlu ve benzerlerinin bu konudaki mesnetsiz ve sorumsuz iddiaları, İslami kesimin içinde ortaya çıkan sataşmalar en çok İslam'a zarar veriyor.

1950-1985 ARASI CIA'NIN GÖZÜNDEN TÜRKİYE

CIA'in zaman aşımı nedeniyle yayınladığı 9 bin belgenin incelenmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye ile ilgili 1500-1600 belge var. 12-13 bin sayfayı şöyle bir alt üst eden birisi çıkar mı acaba. Belgelerde İhvan'dan İlim Yayma Cemiyeti'ne, Abdurrahman Zapsu'ya birçok kişiye ilişkin istihbarat var. Diğer taraftan Hizmet-Gülen vs. isimlerine ilişkin bir bilgi yok gibi görünüyor. Özenle ayıklanmış olma ihtimali yüksek.

DÜŞ İŞLERİ BAKANLIĞI OLSA

Bu kavram yazar arkadaşım Çiğdem Tavkul'a ait. Geçenlerde keşke “Düş İşleri Bakanlığı” olsa neler neler olmazdı diye bir soru attı ortaya. Bu soruyla, yüzlerce öneri peş peşe geldi. O önerilerin içinden küçücük bir iki notu paylaşacağım.

Onlar da bu hafta dikkat çeken hepimize 'yine mi, üüüf' dedirten yazılar.

Mesela Düş İşleri icraatları arasında, yazılardan klişelerin kaldırılması olsa!

“Dünyanın ya da Avrupa'nın birincisi ya da neyincisi… olduk” gibi... Ya da bizim mahalle yazarlarının 2003'den beri Ahmet Hakan'a çakması ve de bunun haberleştirilmesi gibi… Bir de buna “amiral gemisi“ klişesini de eklemek lazım. “Hürriyet /amiral gemisi” deyince paylaşmak istedim. Nuray Yıldız'ın yazılarını beğenerek okuyorum. Dünkü yazısında “amiral gemisi' için düştüğü nota çok güldüm. “Amiral gemisi”nde olanların bir anlamı var mı? Esasen ortada okyanus da olmayınca “gemi” metaforu da gereksiz.” Essahtan ortada “okyanus var mı ki amiral gemisi” olsun!

Düş İşleri Bakanlığı ya işte! Mesela, “insanların metalaştırılmasına” engel olsa, ”kullan-at” mekanizmasını külliyen kaldırsa. “EGOLOJİKDENGEYİ” başkasını ezmeden koruyacak icraatlar yapsa… Düş işte neden olmasın!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89