• BIST 9145.81
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 3 °C

İslamcı sosyologdan Kürtlere sansür

Rahmetullah Karakaya

Sosyolog Prof. Dr. Sami Şener’le dostluğumuz, 1968’de MTTB (Milli Türk Talebe Birliği) Orta Öğrenim Komitesi’ndeki birlikteliğimize dayanıyor.

Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde uzun yıllar görev yapan Şener, halen değişik üniversitelerde görevine devam etmektedir.

Prof. Dr. Sami Şener’in “Sosyoloji” ve “Türkiye’de Sosyal Değişme” adlı iki eserini okudum.

Sosyal bilimlere alternatif bir yaklaşımı ele alan “Sosyoloji”de, “Türkiye’de Sosyolojik Düşünce” bölümü, 40 sayfanın üzerinde.

Genel kültür, alt kültür konusu işlenirken ülkemizde asırlardır yaşayan Arap, Süryani, Musevi, Hiristiyan, Ermeni ve Rum gibi farklı unsurlar sayılıyor ama Kürtler es geçiliyor.

Satır aralarına “Medine Vesikası” ve İslami referanslar sık sık serpiştirilirken, Türkiye’nın yakıcı sorunu, değişmeyen gündemi “halının altına süpürülüyor”…

Oysa 1984’ten beri, PKK ile düşük yoğunluklu bir çatışma sürüyor.

Bu çatışmalarda 40 binin üzerinde insanımız canını kaybederken, birkaç misli de yaralandı, sakat kaldı.

Bu satırları yazdığımda ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’nin Afrin kentindeki operasyonları sürüyordu.

“Kürt Sorunu” veya resmi söylemle “Terör Sorunu”, yıllardır gündemde hep ilk sıralarda iken, bir sosyologun -hem de “İslamcı”- konuyu görmezden gelmesi, kabul edilmez bir eksikliktir.

Bir yanda silahlı çatışma sürerken, diğer yanda TRT’nin 2009’da 24 saat Kürtçe yayın yapan “TRT Şeş”in -sonra TRT Kurdî oldu- kurulması, Külür Bakanlığı’nın Kürt Edebiyatının başyapıtı iki klasiği yayınlaması, AKP iktidarının gözardı edilemeyecek, Cumhuriyet Tarihi’ne geçecek “devrim” niteliğindeki hizmetleridir.

Yaşar Kemal’in “Ağrı Dağı Efsanesi” romanında işlediği “Mem û Zîn” efsanesi, gerçek kimliğiyle, Ehmedê Xanî (Hani) imzasıyla yayınlandı.

Latin harfleriyle ilk kez 1970’li yıllarda eski müftü Mehmet Emin Bozarslan tarafından kültür hayatımıza kazandırılan “Mem û Zîn”in, günümüzde değişik yayınevlerine ait baskıları vardır.

Ardından, Melayê Cizîrî’nin (Cizreli Molla Ahmed) “Divan”ı, değerli yazar Osman Tunç’un Kürtçeden çevirisiyle 2012’de kültür dünyamıza kazandırıldı.

Yine bu süreçte memleketim Muş’ta, Alparslan Üniversitesi’ne bağlı Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Mardin Artuklu Üniversitesi’ne bağlı Yaşayan Diller Enstitüsü’nün hizmete girmesi, “Altın Değerinde” adımlardır.

Benim, 2000 yılında yayınlanan ve Başbakan Bülent Ecevit’e ithaf ettiğim Kürtçe hikaye kitabım “Xezala min, Delala min”in, memleketimin üniversitesinde, zaman zaman derslerde örnek olarak okutulması ise gururumdur.

Ne yazık ki, aralarında Mardin Artuklu Üniversitesi’nde görevli, çok değerli eserlere imza atmış olan Yard. Doç. Selim Temo’nun da olduğu bir çok kişinin Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten mennedilmesi ise kuruluş amacına uymayan trajik bir eylemdir.

Kültür hayatımızdaki bu önemli kırılmanın görülmemesi, hele bir sosyolog tarafından değerlendirilmemesi, ancak inkar politikasının bilinçaltımıza yerleşmiş tezahürü sayılabilir.

Büyük üstad Ehmedê Xanî’nin Kürtçe, Türkçe, Farsça ve Arapça yazdığı orijinal kaside ise Ortadoğu halklarının, birlik ve beraberliğinin, huzurunun “amentüsü” niteliğindedir.

Bu toprakları konu edinen bir sosyolog için, emsali bulunmayan çarpıcı materyaldir tüm bu örnekler.

Dilerim, 8. Baskı’da bu konu, hakkettiği şekilde işlenir. Böylece mazeret kabul etmeyen bir ihmal de giderilmiş olur.

İnancım, farklı kültürlere yasakçı zihniyetle değil, toplumun değerli zenginliği, rengi olarak yaklaştığımızda, ülkemizin birlik ve beraberliği konusunda daha hayırlı adım atmış oluruz.

Tıpkı yukarıda verdiğim beş örnekte olduğu gibi.

AKP iktidarının bu hizmeti, Cumhuriyet Tarihi’nde sitayişle hatırlanacak, takdir edilecek bir başarıdır…

İKİNCİ KİTAPTA DA İNKAR

“Türkiye’da Sosyal Değişme” kitabında ise konu, bilgi, kültür ve siyasi yönüyle geniş bir perspektiften ele alınarak detaylarıyla gözönüne seriliyor.

300 sayfalık bu değerli incelemede de, “Kürt Sorunu” veya “Var” ile “Yok” arasında gidip gelen, ama hiçbir zaman gündemden düşmeyen önemli sosyal sorunumuzdan tek kelime bahis yok.

Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin bir değerli sosyoloğu, 600 sayfalık eserinde, “Kürt kelimesini sanki elini yakacakmış gibi kullanmayarak, “bilimsel duruşa” aykırı bir tutum sergilemekten taviz vermemiştir…

Gel de burada, sırf “Kürt Sorunu”nu inceleyen eserleri nedeniyle 20 yılını hapishanelerde geçiren değerli sosyolog İsmail Beşikçi’yi saygıyla, sevgiyle anma….

Ama hakkını vermek lazım… “Kültürel Aidiyet” bölümünde, çok kültürlülüğün, ulusal devlet ve onun milliyetçi kültürü karşısında, bir mücadele içinde olduğuna işaret edilerek, kültürlerin birbirlerine ihtiyaç duyup geliştiği vurgulanıyor.

Kültürün, yeniden tarifinin gerektiği belirtilerek şu görüşler savunuluyor:

-Kültürel aidiyet, ırkçı ve hakimiyet kurucu mantık içinde değil, kendi değerlerini muhafaza ederken, başkalarının zenginliğinden de faydalanma çabası üzerine kurulmaya çalışılmalıdır.

-Birlikte yaşama kültürü, öncelikle bir politika olarak değil, bir yaşama felsefesi olarak benimsenebilirse, gerçekleşebilir.

Bu iddiayı, başkalarını siyaseten ekisiz hale getirmek için değil, başkalarıyla hayatın zorluklarını ve problemlerini paylaşmak için ortaya koymak, son derece önemlidir.

-Osmanlı Devleti, sadece farklı değişik etnik toplumlardan gelen farklı Müslüman grupları değil, aynı zamanda Musevi ve Hiristiyan kesimlerden gelenleri de bir arada tutabilen, “Çok kültürlü bir toplum” kurmak suretiyle, bugün bile henüz geliştirilemeyen bir sosyal organizasyonu sağlamıştır.

-Arap, Süryani, Musevi, Hiristiyan, Ermeni, Rum ve diğer farklı unsurlar - yine ülkenin yakıcı sorunu Kürtler es geçilmiş-, Osmanlıya yönelik mücadelelerde, başka ülkeler tarafından kandırılıp imkanlar vaat edilmediği müddetçe, sisteme karşı hiçbir fiili hareket içine girmemişlerdir.

-Bu durum, günümüzde sık sık sözü edilen farklı din ve kültürdeki insanların yaşayabilecekleri bir toplumsal proje olarak dikkatleri çekmeli ve kendisinden örnek alınabilecek kaynak diye görülebilmelidir.

BİR DE DÜZELTME HATALARI

“Strateji Yayınları” arasında yer alan iki kitapta, rahatsız edecek derecede imla hataları ve cümle düşüklükleri var.

Bunların, yeni baskılarda mutlaka giderilmesi lazım.

Mesela, “Türkiye’de Sosyal Değişme” kitabının l0. Bölümü olan “Gençliğin Kimlik Kazanması ve Toplumsal Rolü” sanki hiç gözden geçirilmeden yayınlanmış gibi.

Başı ve sonu tutmayan cümleler, dikkatli bir okuru rahatsiz edecek yoğunlukta.

600 sayfalık iki kitapta, uzman bir gözün yeni bir okuma yapması hem Türkçeye saygı hem de eserlerin ilmi değerine verilen önem bakımından, zorunludur.


Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89