“Allah’ın rahmeti” anlamına gelen 19 harfli adımla, daima ilgi odağı oldum.
Okul hayatımda, artık alışmıştım yeni öğretmenin beni ayağa akıldırmasına. Derse ilk giren öğretmen, öğrenci listesini inceledikten sonra adımı okur, beni tanımaya çalışırdı.
Adımın orijinalliği yanında, not defterine zor sığması, ister istemez dikkat çekiyordu.
Yıllar sonra bile karşılaştığım sınıf arkadaşlarımın hatta öğretmenlerimin, adımı hatırlamakta hiç de zorlanmadığına defalarca tanık oldum.
Bi ister “Rahmetullah” şeklinde olsun, ister “Maşallah”, ister “Abdülmütallip” ...
Sonuçta dini ağırlıklı olunca, izi kolay kolay silinmiyor ismimin.
Xxx
Ben Rahmetullah, hukukçu kardeşimin adı da Rafetullah...
1964’te, Urfa- Bozova’da teravih namazı kılıyoruz camide. Gayet müzip arkadaşımız Faik, ikimizin arasında. Sağında ben, solunda ise Rafetullah...
Faik, namazda şöyle selam verdi:
- Essellamüaleyküm ve Rahmutullah, esselemüaleyküm ve Rafetullah...
Caminin içinde, kahkahamızı zor bastırıp ancak kendimizi dışına attık...
Faik ise gayet kendinden emin cevap veriyordu:
- Ne gülüyorsunuz? Bir yanlışlık var mı?.. Sağımda Rahmetullah, solumda Rafetullah olunca, ancak böyle selam verilir...
Xxx
Gazeteciliğe 1971’de, Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin çıkardığı “Mavi Kırlangıç” çocuk dergisinde başladım.
Derginin künyesinde ve çizdiğim küçük bantlarda, imzamı olduğu gibi kullanıyordum.
Derginin sahibi olan emekli yarbay Selahattin Kaptanağası, sağ-sol kavgasının dorukta olduğu döneme işaret ederek, beni ikaz etti:
- Senin adın çok dini! O yüzden solcu öğretmenler dergimizi okullara sokmuyor. Sen bundan sonra imzanı “R. Karakaya” olarak at.
Bir insanın adına göre değerlendirilemeyeceğini, bu iddia geçerli olsa bile adımla iftihar ettiğimi, böyle bir uygulamayı kabul edemeyeceğimi anlatmaya çalıştım.
Sonuç: Ertesi gün işi biraktım...
Xxx
Gazeteci ağabeyim ve iş arkadaşım rahmetli Bahattin Şenol’un (2010) eşine rastladım yolda.
Hal hatır sorduktan sonra, kedisine de selam gönderdim.
Bahattin Şenol, akşam gelince Hediye abla selamı kendisine iletmeye çalışıyor ama, bir türlü ismimi hatırlamıyor... Her defasında aynı ismi tekrarlayıp duruyor:
- Arkadaşın Abdülmüttalip sana selam söyledi...
Bahattin Şenol, derin derin düşünüp hafızasını yokluyor, bir türlü ismi çıkarımıyor.
- Hanım 60 yaşıma geldim, ama hiçbir zaman Abdülmütallip diye bir arkadaşım olmadı ki!..
Sonuçta Hediye Hanım, “Hazal’ın babası gazeteci arkadaşın” deyince, düğüm çözülüyor...
Rahmetullah, İslami bir isim olunca, hatırlanmayınca ona yakıştırılan da yine konuyla ilgili:
Hz. Muhammad’in dedesinin ismi “Abdülmütallip”...
Bir toplulukta, “Ayetullah”, “Fethullah”, “Bismillah”, “Rahman”, “Rahim” , “Abdürrahim” gibi dini adlar duyunca, anında anlıyorum ben kastediliyorum...
Xxx
Dini konularda, kendilerini “İman Polisi” zanneden insanlar var.
Başkasının ibadetiyle, namazıyla, orucuyla, sanki vazifeleriymiş gibi çok ilgilenirler.
Oysa herkes kendisinden mesuldür, günü gelince hesabını veriverir...
Aracılık, avukatlık soz konusu değil...
Kimi insan ibadetini göstere göstere yapar, kimisi de hiç hissettirmez...
Hissedilmesinden rahatsızlık bile duyar.
İcabında beni rahatlıkla eleştirebilen yaşça küçük arkadaşım Avukat Mustafa Güran’la, Süleymaniye’de bir mağazaya girdik.
Dükkan sahibi görünüşüyle tarikat üyesi olduğunu açıkça belli ediyordu. Selam verip oturduk...
Hal hatırdan sonra, beni sordu Mustafa’ya:
- Bu ağabeyimi tanıyamadım?
Kapıdan içeri girinceye kadar beni ibadetimi yapmamakla suçlayan Mustafa, cevap verdi:
- Gazeteci ağabeyim Rahmetullah!..
Daha lafı bitmeden, esnaf vatandaş övgüye başladı:
- Maşallah maşallah!.. Ben daha kapırdan girince, onun alnındaki nuru okudum...
Büyük bir sevgiyle bana bakıp bir kez daha elimi sıktı...
Ben de katıla katıla gülmemek için, var gücümle alt dudağımı ısırmaya başladım...
Çünkü beni eleştiren Mustafa’ya en güzel cevabı, tarikat ehli vatandaş vermişti...
İşimiz bitince, kendimi zor dışarı attım...
- Bana bak Mustafa, gerçeği gözünle gördün, kulağınla duydun...Bir daha bana dil uzatma...Senin göz kalbin körse ben ne yapayım?..Gören göz, açık kalp her şeyi ortaya koydu...
O günden sonra Mustafa, bir daha beni eleştirmeye pek yanaşmadı..
Çünkü alacağı cevabı peşinen biliyordu artık.
Xxx
Arkadaşı, oğlum Cüneyt’e adımı soruyor:
- Babanın adı ne?
- Rahmetullah!..
- Ne ne?.. Ne olur bir daha söyle de yazayım!..
İlkokul birinci sınıftaki oğlumdan sitem:
- Baba, ama da dikkat çeken acayip adın var!..
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.