Son Nato toplantısı ile birlikte ABD, IŞİD'a yönelik, kara operasyonu şeklinde olmasa da askeri müdahale kararı aldı. Zaten bir süredir IŞİD'a ait mevziler hava operasyonları ile vuruluyordu.
1994'te Afganistan'da Talibân'ın neredeyse birden bire sökün edip yükselişine benzer bir şekilde, ortaya çıkıp yükselen IŞİD'in eylemleri ve sonrasındaki gelişmeler, örgütün büyük çaplı bir operasyonun, projenin parçası olma ihtimalini güçlendirmektedir. Dahası, bölgenin yeni baştsn diyazn edilmesine yönelik projenin gerekçesini, zeminini oluşturmaya elverişli bir yapı/eylem içerisindedir. Komplo teorileri üretmek fantezi gibi gelebilir. Hatta IŞİD'in ortaya çıkışı, yükselişi ve eylemlerine yönelik bölgede elverişli bir zeminin bulunduğunu da söylemek mümkün. Ancak, kısa sürede bu kadar büyüyebilen, Kuzey Afrika, Batı Avrupa'dan Hint alt kıtasına kadar çok farklı ülkelerden militan toplayabilecek kapasitede örgütlenmeyi sağlamış bir örgütün bir kısım uluslar arası büyük güçlerin destek ve projesi olmadan bu raddeye varmasını iddia etmek saflık olur.
IŞİD ve bölge ile ilgili son gelişmelerde bir gariplikler ve çelişkiler zinciri birbirini kovalamakta.. Irak ve Suriye'deki yıllardır süre gelen belirsizlik, iç savaş ve kaos ortamının tek başına IŞİD'ı ortaya çıkardığını söylemek imkansız. Diğer yandan ABD'nin bölgede IŞİD'a karşı oluşturmaya çalıştığı koalisyona destek veren, Cidde'deki bildiriye imza atan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölge ülkeleri. Oysaki her iki bölge ülkesi, IŞİD'ın şiddet eylemlerinin temel referansı olan marjinal akide ve zihniyetinin anavatanı ve bunu ihraç edenler.
IŞİD ilk çıkış zamanlarında, Suriye'deki uzun süren iç savaşın, Irak'ta Sünnilerin Maliki idaresince siyasal süreç dışına itilmesinin bir sonucu gibi algılandıysa da, son birkaç ay içinde sorun çok daha geniş ve farklı boyutlara taşındı. Hatta, Şam ile Bağdat arasında, İran'ın nüfuzu ile oluşan yeni hattı bölüp/kesip geniş bir Sünni bölge oluşturmayı hedeflediği söylense de, IŞİD olayı bunu çok aşan bir noktaya geldi.
ABD'de ise göründüğü kadarı ile IŞİD ve Orta Doğu konusunda, Cumhuriyetçi/Neocon grupları ile Demokratların büyük bölümü arasında ciddi görüş farklılıkları sözkonusu olduğu gibi, diğer lobiler arasında da benzeri farklı yaklaşımlar göze çarpmaktadır. Obama her ne kadar IŞİD'a müdahalede kararlı görünse de, ABD askerlerinin kara operasyonu yapması uzak bir ihtimal. Yanı sıra, bölgeye ilişkin İngiltere, Rusya ve Almanya'nın tutumu da denkleme dahil olduğunda belirsizlik artmaktadır.
Burada diğer belirleyici olacak olan unsur ise Türkiye'nin bu konudaki tutumu ve aktivitesi olacak. Ancak, Suriye'deki uzun süren iç savaş ve belirsizlik, IŞİD'in örgütlenme ve eylem kapasitesine ilişkin ürkütücü tahminler Türkiye açısından, çok denklemli bir krize işaret etmektedir. Yanısıra, tüm bu olanların bölgenin başat sorunu olan Kürt sorunu ile ilişkisi ve bu yöndeki etkisi bıçak sırtı gibi bir pozisyonu doğurmaktadır. Ayrıca, Afganistan ve Irak işgalleri akabinde bölgenin jeopolitiği üzerinde nüfuzu gelişen İran faktörü de devreye girince süreç siyasal mezhep gerginlikleri üzerinden çok daha sancılı bir safhaya giriyor. Catastrophe olarak okunabilecek bir tahmin tablosu sunma çabasında değiliz. Ancak, mevcut krizlerin kolayca aşılamayacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz.
İki asrı aşkındır, bölge üzerinde hesaplar yapıp projeler geliştiren ve bunları icraata döken Batılı- büyük devletlerin, siyasal-ekonomik güç odaklarının bölgenin geleceğine ilişkin birçok projeler üzerinde çalıştıkları bilinmeyen bir husus değil. Hatta bu devletler ve dev güç odaklarının çoğu zaman birbirine karşıt noktalarda durdukları da bilinmektedir.
Kısacası, IŞİD'ın gelişme seyri ve eylem şekilleri, çok geniş bir coğrafyada oluşturduğu network ve örgütleme şekli dikkate alındığında, bölgede radikal değişimleri öngören projelere, oprasyonlara aracılık ettiği tahmin edilebilir.Orta Doğu'da sınırların değişimini de öngören radikal değişim ve dönüşüm projeleri öteden beri yüksek sesle dile getirilmektedir. Ancak, bunların bölgenin, bölge insanının hayrına olacağını söylemekk çok güç. Geçmişte, Sykes-Picot mutabakatına dayalı proje uygulamaları, sınır çizimleri ve siyasal yapılanmaların ne tür büyük sancılara yol açtığı hep birlikte görüldü.
Bugün ise, daha büyük bir belirsizlik tablosu ile karşı karşıyayız. Bölgede, sürece müdahale edip, belli ölçüde aksiyon sergileyebilecek potansiyele sahip olma anlamında, Türkiye'den daha yakın bir ülke görünmüyor. Türkiye ise, tarihten/resmi ideolojiden gelen/kalan handikaplar ve Suriye olaylarının olumsuz etkisi ile beraber Kürt sorunu/Alevilik sorunu gibi iki önemli sorunun alacağı şekil hayati bir noktada duruyor.
Devam Edecek.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.